👻24👻

3.6K 237 6
                                    

İş seyahatine çıktığı için sömestr boyunca görüşemediğim babam tatilin sona erdiği ilk gün dönmüş ve yol yorgunluğunu hiçe sayıp okula, beni almaya gelmişti. Bu yüzden resmiyet kazanan ilişkimizin ilk gününde Uzay'ı ekmek zorunda kalmıştım.

"Sevineceğini düşündüğüm bir diğer haberse, yemekleri annene yaptırmak yerine en sevdiğin restorana rezervasyon yaptırdım!" Diye heyecanla konuşmaya başlayan babam ile bakışlarımı yoldan ayırıp ona çevirdim. Babam diye söylemiyorum, o otuzlarının sonuna merdiven dayamış bir adam için fazla enerjikti. Henüz on sekizinde olan benim için bile fazla...

Ancak ben annemle olmayı daha bir seviyordum. Çünkü babam demek, lüks demekti. Bahsettiği restoran en sevdiğim falan değildi. Sadece gittiğimizde limonlu tavuğunu veğendiğimi söylediğim için bir anda favori yerim haline gelmişti, onun dilinde. Ancak ben sıradan bir lokantanın çorbasını yada fast-food restoranlarını daha çok severdim. Tabii bunu babamın yüzüne söyleyemezdim, orası ayrı. Fakat durum buydu. Kendimi annemin orta hallş hayatına ait hissediyordum. Hiçte iyi yemekler çıkmayan o küçük mutfağa, her daim üzerinde battaniyelerin olduğu o rahat koltuklara ve alakasız bir yeşil koltuğumun olduğu dekorasyon özürlüsü odama ait hissediyordum.

"Bir şekilde onu yemek konusunda ustalaştırmamız gerekiyor," dediğimde gülerek başını salladı.

"İşimiz zor."

"Bengü nasıl?"

Bengü hayatımıza birkaç ay önce babamın arkadaşı olarak katılmıştı. Arkadaş dediğime bakmayın, otuz yaşında bir adamın -ki bu adam aynı zamanda babam- henüz bir ilişki kadar net olmayıp, ilişki olmadığını da iddia edemeyecek kadar yakın bağ kurduğu birinden flörtü olarak bahsetmek bir şekilde doğru gelmediği için böyle diyordum. Babamın evinde geçirdiğim bir haftasonunda tanışmıştım onunla ve oldukça sıcakkanlı bir kadındı. Babama, ben ve annem konusunda oldukça anlayışlı davranıyor, gereksiz kıskançlık triplerine girmiyordu. Üstelik doğru anladığım kadarıyla onunda öncesinde bir evliliği olmuştu ancak, çocuğu yoktu. Belki de bu konuda olgun davranmasının sebebi buydu.

"Onun işleri uzadı. Hatta erken dönebilmem için benim birkaç günlük işimi üstlendi. Seninle ilgili başının etini yiyip durmamdan sıkılmıştı."

"Keşke arasaydın..." diye mırıldandığımda yüzündeki ifade düşer gibi oldu. O an, babamın yap acık ilgisinin ortaya çıktığı andı. Ama yanlış anlaşılmasın, bu kesinlike beni sevmediğinden oluşan bir durum değildi. Beni seviyordu, bunu hissediyordum. Ailem beni seviyordu ancak sevgisini nasıl gösyereceklerini bilmiyor ve yetersiz kaldıklarını düşünerek... saçmalıyorlardı. Beni rahatsız eden buydu. Bu durum onların samimiyetini bozuyordu. Halbuki, oldukları gibi görünseler, daha fazlası için çabalamasalar daha iyi olabilirdi.

Bir şey demesine kalmadan, "Bundan sonra beni özlediğinde, ara. Neler yaptığımı sor, günümün nasıl geçtiğini sor. Belki merak ediyorsundur diye söylüyorum, arkadaşlarımı sor bana. Önemli olan en sevdiğim restoran değil. Kimlerle arkadaşlık ettiğim, insanların beni nasıl tanıdığını ya da benim nasıl insanlar tanıdığımı bilmen benim için daha önemli. Babam olduğunu yalnızca yanımdayken hissetmeyeyim. Yanımda olmasan bile, varlığını bileyim, kontrolünü hissedeyim."

Utanıp yanakları kızarmaya başladığında dudağımı ısırarak doğru yapıp yapmadığımı düşündüm. Buydum işte ben. Sözlerinin yaratacağı etkiyi, söyledikten sonra düşünen patavatsızın teki.

"Beni yanlış anlama," diye başladığımda başını iki yana salladı.

"Yanlış anlama yok. Sen haklısın, İlya. Bizim senden öğreneceğimiz çok şey var."

HAYALET | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin