👻40👻

2.3K 163 34
                                    

Birkaç gün öncesine kadar gurur duyduğum seçimimi şimdi sorguya çekmekteydim. Elbette gitmekte haksız olmam söz konusu değildi. Sorguladığım tek bir şey vardı. Beni dinlemeden asıp kesti diye öfkelendiğim adama, yeri geldiğinde ben de aynı şeyi yapmamış mıydım? Benim, sandığı şeyi yapmamış olmam faktörü de vardı elbet, ancak duruma tüm gerçekliğiyle bakıldığında Uzay da tüm bunları isteyerek yapmamıştı.

Onunla tanışmadan önce hakkında birkaç şey duymuşluğum vardı. Öyle ki, onu Özgür'ün kafayı çeken kardeşi olarak tanıyordum. O süreç hakkında bildiğim tek şey ise, ailevi meselelerinden dolayı onu gördüğü yerde dövecek olan Özgür'ün bu süreçte tüm öfkesini bir kenara bırakıp onun iyileşmesi için elinden geleni yaptığıydı. Ki bu, sürecin ne kadar sancılı geçtiğini özetliyordu.

Tüm bunların dışında, Uzay'la birlikteyken bu konuda onu sıkıştırdığım zamanlar olmuştu. Özellikle vücudundaki oldukça belirgin kesik izlerini gördükten sonra onu sorgulamaya başlamıştım. Anlattığı kadarıyla, hastanede yatarken maddeye olan bağımlılığı acı verici dereceye geliyor ve bulduğu ilk sert cisimle bu acıyı dindirmek için kendini kesmeye başlıyormuş. O zamanlar dipçik gibi karşımda duran bedenin bağımlılık karşısında bu kadar güçsüz düşebiliyor oluşu... korkutucuydu. Üstelik tüm bu tedavi vücudun olması gereken sağlığına kavuştuğunda da bitmiyordu. Üzerinden yıllar geçmiş olmasına rağmen ayda bir kez, psikoterapiye giderdi.

Fakat sağlıksız ilişkimiz yıllarca emek verip, kendini pençesinden kurtardığı bu hastalığı tetiklemişti. Ve sorun şuydu ki, onun bu süreci daha kolay atlatmasını sağlayabilecekken ben yalnızca gitmiştim. Ama o güne geri dönseydim bunu yapabilir miydim bilmiyorum. Ne yazık ki, bende de her şeyi sineye çekip yanında olamayacağım kadar çok yara açılmıştı. Şimdiyse o yaraların soluk izleri derimin altında sızlamaya başlamıştı.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bir an için Erva'yı arayıp Uzay hakkında daha çok şey öğrenmek isterken bir an için bir daha o topa girmememi söylüyordum kendime. Bir an için umutlanırken, bir an için geçmişin tekerrür etmesinden korkup, siniyordum.

Ve sonuç olarak bir çok gece onunla arşınladığım yolu yürüyüp, o dondurmacıya doğru ilerliyordum. Sıcak mekana girer girmezse buna bin pişman olmuştum. Bahçeye konulan en köşedeki masadan yükselen kahkahalarımız kulağımda çınlarken, bu yaptığımın büyük bir hata olduğunu fark etmekte gecikmiştim. Başımı hafifçe iki yana sallayıp bakışlarımı o masadan ayırarak görevliye doğru ilerledim. Karışık bir paket yaptırıp mekandan çıkarken adımlarımı hızlandırmıştım.

Umarım annem bir kutu dondurmayı bitirebilecek kadar acıkmıştır.

Boğazımdaki düğüm kendiliğinden kaybolurken  adımlarım yavaşlamış, yürüyüşüm aylaklaşmıştı. Belki de en sevdiğim şeydi, bir yere varma telaşı olmadan yürümek. Binaların arasından gözüken karanlık gökyüzünü izlemek... Burayı gerçekten özlemiştim.

Sokakta yalnız olmadığım hissi beni bu özlem giderme bulutundan ayıran şey olurken gerildim. Kafamı çevirmeden saçlarımın arasından bir kaç adım gerimde kalan uzun ince gölgeye bakarken adımlarım hızlanmıştı bile. Derin nefesler alarak bunun yalnızca bir paronayadan ibaret olduğunu, birkaç saniye sonra adamın yanımdan geçip gideceğini kendime söylerken eve kalan yolun kaç dakika süreceğini hesaplamaya başlamıştım.

Onu tam olarak kapalı bir dükkanın önünden geçerken görmüş, yüzü her ne kadar karanlıkta kalıyor olsa da, yürüyüşünden tanımıştım.

Adımlarım yol bir anda bitmişçesine kesilirken dükkanın camındaki yansımasını izlemeye devam ettim. Benim durduğumu bir saniye sonrasında fark etmiş ve duraksayarak bir adım geri çıkmıştı. Sonrasında durumu kavrayıp o da dükkanın camına çevirmişti bakışlarını.

Düşünmeden arkamı dönüp ona baktığımda dudaklarım netleşen görüntüsü ile şaşkınlıkla aralanmıştı.

Yanakları sigara dumanını içine çekerken olduğu gibi çukurlaşmıştı. Gözlerinin altında yüzünün bir parçasıymış gibi morluklar oluşmuştu ve gözleri adeta yorgunlukla bakıyordu. Uzun bedeni gözle görülür  biçimde incelmiş ve omuzları çökmüştü.

Uzay'dı bu. 

Ama eski Uzay değildi.

👻👻👻

Se-lam👐🏻. Baykuş kişiliğim yine ayakta ve ders aralarında yazmaya çalıştığım bölüm sizlerin huzurunda.

Öncelikle (bu kelimeden sonra bilinki uzun bir konuşma yapacağım) şunu söylemek isterim ki, madde bağımlılığı hiçbirimizin bildiği gibi bir şey değil. Ki umarım hepimiz yalnızca bu kitapla öğrenmiş oluruz. Uyuşturucu, alkolle karşılaştırılabilecek bir şey de değil aynı zamanda. Çünkü alkol yalnızca tüketildiğinde beyin fonsiyonlarını sekteye uğratırken, uyuşturucu tüketildikten sonra bile beyin fonksiyonlarını  devre dışı bırakıp düşünme yetisini kaybettiriyor. Ki haberlerde görüldüğü üzere bu bağımlılık insanı potansiyel katil bile yapabiliyor. Öyle kanlı bıçaklı düşmanın katili de değil, direk ailenin katili yapıyor insanı. Bu da uyuşturucu etkisindeyken akılın ne denli devre dışı olduğunu görmemize yeter bence.

Bunun dışında bir de tedavisi hakkında belirtmek istediğim şeyler var. Öncelikle uyuşturucu etkisi dediğimiz şey alkol gibi uyuyup uyanınca geçen bir şey değil. Aylar sürüyor, çünkü insan bir kere kullanınca sürekli kullanmaya devam ediyor ve bu tamamen istek dışı gelişen bir durum. Bir kere vücut da zihin de artık uyuşturucunun kölesi gibi bir şey oluyor. Yani tam anlamıyla siz offline oluyorsunuz, yoksunuz. Ve tedaviye gelecek olursak bu tedavi yıllar sürebiliyor. Hatta tam anlamıyla iyileşme binde bir yaşanıyor. Çünkü o istek zihninizin derinlerinde bir yerde hep var. Yalnızca geri plana atılmış gibi.

Bölümlerde bahsettiğim gibi fiziksel tedavi en az bir yıl sürüyor. Bayağı hastaneye yatırılıp, uyuşturucudan uzak tutluyorsunuz ve bu süreçte kriz anında kullanılan belli yöntemler vardır ve eminimki hepsi oldukça sancılı yöntemlerdir. Beden iyileştikten sonra sıra zihne geliyor ve burada devreye psikoterapi giriyor. Özellikle insanlar bu seviyede kaybediyor. Bu ikinci seviye yıllar bile sürebiliyor çünkü ve yaşanan bazı olaylar bağımlılığı tetikleyebiliyor.

Uzay'a baktığımızdaysa, İlya ile birlikteyken zaten karmaşık duygular içerisindeydi. Evet, mutluydu ancak bir yandan İlya'nın Asrın'ı unutabilmiş olması onu şaşırtmıştı çünkü bizzat kendisi İlya'yı yıllar boyu unutamamıştı. Ve İlya'yla Asrın'ı o şekilde görmüş olması Uzay'da tüm ipleri koparmıştı. Artık kafasında netleştirmişti, İlya'nın onu bir nevi Asrın'a ulaşabilmek ya da onu unutabilmek için kullandığını. Muhtemelen bir çoğumuz aşık olmadığı için o duyguyu anlayamayacağız ama bence empati kurabiliriz. Adamcağızımın zaten psikolojisi hasarlı bu yüzden bu olayda direk olarak bağımlılığı tetiklemiş oldu ve her ne kadar istemese de tekrar kullandı o mereti. Ve olanlar oldu. Gerisi spoiye girebileceği için burada susuyorum dostlarım.

Umarım kendimi ve Uzay'ı anlatabilmişimdir. Bu açıklamayı kesinlikle sizlerin yanlış anladığını düşünerek yapmadım, aslında hata bende sayılır. En başında olayları açıklayamamışım bölümlerde demek ki.

Bu gidişle açıklama bölümden daha uzun olacağı ve bir sürü küfür yiyeceğim için gidiyorum, dostlarım. En çok sizleri seviyorum, sağlıcakla kalın♥️♥️♥️♥️♥️♥️.

HAYALET | TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin