"Özüm, uyan hadi! Geç kalacaksın!" Annemin bana seslenmesiyle yataktan kalktım ve hemen telefonumu elime aldım. Hazırlanmak için sadece 15 dakikam vardı! Aceleyle dolabıma ilerlerken sızlanıyordum. "Anne! Neden daha erken kaldırmadın beni?"
"Ben seni kaldırmaya gelmemiştim ki..." dedi annem boğuk bir sesle. "Su içmek için kalkmıştım. Sabahları genelde çok ses yapıyorsun, ses gelmeyince ben de uyuyakaldığını tahmin ettim. Deli kız... Gece boyu Kore dizisi izlersen böyle olur!" Annem gülerken gözlerimi devirdim.
"Aman anne ya! Ne yapayım? Dün çok yorulduğumu söyledim ya, kendime zaman ayırmam da mı suç?" Annem gülümseyerek elini yanağıma koydu. "Şaka yapıyorum bir tanem." Ve bir anda telefonunun saatini bana gösterdi. "Acele et! Ben de kalkmışken bir duş alayım bari..." Annemi başımla onayladım ve hazırlanmaya devam ettim.
Dün akşam, Efken Bey'in beni kovması geldi aklıma... Zaten dün akşamdan beri bir kez bile aklımdan çıkmamıştı. Onun konuşmasını dinlemiştim, evet! Ama verdiği tepki o kadar fazlaydı ki... Önemli bir şey yakalamış olsam bile ne yapabilirdim ki? Hayatından biri bile değildim. Evinde çalışan bir görevliydim sadece. Yemek yapmak ve ortalığı düzenli tutmak dışında hayatında hiçbir rol üstlenmiyordum. Zaten günü genelde ofiste geçtiği için bu yaptığım şeyler bile hayatına hiçbir etki etmiyordu.
Saçlarımı bağlayıp kirpiklerime hızlı hareketlerle rimel sürdüm. Bulaştırmamış olmama dua ederek saate baktım. Evden çıkmak için sadece 5 dakikam kalmıştı. 10 dakikada bu kadar hazırlanmış olmam bile benim için bir başarı sayılırdı. Hızlı adımlarla dış kapıya yürüdüm ve ayakkabılarımı giyip evden çıktım.
İlk maaşımı elden almış olduğum için taksiye binmeye karar vermiştim, yoksa oldukça geç kalacaktım. İlk maaşımı direkt olarak bana vermiş olmaları o kadar işime yaramıştı ki Ada'ya bile Ankara gezisi için yeterli parayı verebilmiştim. Kendime de oldukça param kalıyordu ve kafede, hiçbir ihtiyacımıza yetmeyen miktarda para kazanmak amacıyla 12 saat ayakta durduğum için kendime küfür edecek kadar sinirleniyordum.
O ihtişamlı eve geldiğimde derin bir nefes aldım. Dün akşam karar vermiştim, bugün hiçbir şey olmamış gibi davranacaktım. Bana bağırması ne kadar beni sinirlendirmiş olsa da bu sinirimi ona belli etmeyecektim. Hem... Belli etseydim bile çok umrunda olacağını sanmıyordum.
Evin yedek anahtarıyla eve girdim. Oldukça sessizdi, sanırım Efken Bey daha uyanmamıştı. Bulunduğum kattaki odaları tek tek kontrol ederken gözüm, salondaki küçük masanın üzerindeki içki şişelerine takıldı. Bunları Efken Bey mi içmişti?
Mutfaktan bir çöp poşeti getirip boş şişeleri içine doldurmaya başlamıştım. Alkolden de sigaradan da inanılmaz nefret ediyordum. Onlar, babamı benden almıştı. Dışarıda herhangi bir insanın sigara içtiğini görmek bile hem üzülmeme, hem de sinirlenmeme neden oluyordu.
"İğrenç!" diye fısıldadım kendimi tutamayarak. "İnsanlar bunu nasıl içiyor? Kokusu bile o kadar mide bulandırıcı ki..." Kendi kendime konuşuyordum resmen.
"Kız! Sabah sabah ne konuşuyorsun kendi kendine? Eve hırsız girdi sandım, ödüm koptu!" Suna'nın sesini duyunca bakışlarımı o yöne çevirdim. "Yok Suna, benim. Dün Efken Bey alkol almış da... Ben de alkole sövüyordum." Suna, kurduğum cümle karşısında kahkaha attı ancak hemen sonra yeniden sessizliğe gömüldü.
"Dün bir anda nereye gittin Allah aşkına? Efken Bey de garipti zaten... Akşam mutfak işlerinin hepsini bana verdi, çocuk gibi trip atıp durdu!" Gözlerimi kısarak konuşmasının devamını dinledim. "Ben sana demiştim bu adam dengesiz diye... Çisem Hanım'la ayrıldı diye mi böyle acaba?" Suna bir anda pot kırmış gibi alt dudağını dişledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri (ASKIYA ALINDI)
RomantikBen Özüm Gencer. Annesi ve kız kardeşiyle hayata tutunmaya çalışan, üniversiteye hazırlanan sıradan bir genç kızım. Efken Çağlayan ise her yıl ekonomi dergilerinin kapağı olan bir yakışıklı, holdinglerin veliahtı, kadınların hayran olduğu bir iş ad...