8. BÖLÜM - KEDİ

1K 81 23
                                    

Sabah gözlerimi ısrarla çalan kapı zili sesiyle araladım. Evin sahibi ben gibiydim. Hiçbir iş yapmıyordum neredeyse. Büyük ihtimalle Suna gelmiş olmalıydı.

İpek geceliğimi üzerimden atıp hemen beyaz kazağımı ve mavi kot pantolonumu giydim. Yüzümü yıkamaya bile zaman bulamamıştım. Hızlı adımlarla merdivenleri inip kapının önüne geldim. "Ne var Suna, sabah sabah böyle..." dememe kalmamıştı ki Suna'nın değil Nihan Hanım'ın geldiğini gördüm. "Nihan Hanım, hoşgeldiniz."

Nihan Hanım, alt dudağını dişleyerek arkasında sakladığı şeyi çıkardı. "Size birini getirdim." Ellerinde minicik bir kedi tutuyordu!

"Nihan?" Efken Bey'in sesini duydum. Adımları, mutfaktan buraya doğru gittikçe yaklaşıyordu. Uyanmış mıydı? Kendimi çok mahcup hissederek başımı öne eğdim. Adamın evinde çalışıyordum ama bir kahvaltı bile hazırlayamıyordum. Üzerinde, her zamanki gibi takım elbiselerinden biri yoktu. Beyaz bir tişört, siyah bir şort vardı ve ter içindeydi. "Abi! Kedi almak istemen senin gibi temizlik takıntısı olan biri için büyük bir adım..." Daha sonra kediyi, Efken'in kucağına verdi.

"Sabahın köründe bunu getirmek için mi geldin?" dedi Efken Bey gözlerini devirerek. Nihan Hanım başını aşağı yukarı salladı. "Evet ve şimdi de gidiyorum... Bugün Alp'le yanına uğrayacağız, şirkette olursan tabii..." Efken Bey kediyi yere bıraktı ve Nihan'ı omuzlarından tutarak kapıya yöneltti. "Evet, şirkette olacağım. O zaman görüşürüz!"

Nihan Hanım hiç umursamayarak arabasına yöneldi, Efken Bey de kapıyı kapattı. Bir anda gözleri benimkilerle buluştu ve anlamsız bir şekilde gülmeye başladı. Ben de güldüm. Nedensiz bir şekilde gülüyorduk. "Nihan'ı seviyor musun?" diye sordu bir anda.

"Evet, neden?" Efken Bey suratını ekşitti. "9 yaşında bir kız çocuğu gibi davranıyor da ondan..." Dönüp, yere koyduğu kediye baktı. Kedi sanırım korkmuştu, bu yüzden hiç hareket etmiyordu. "Adı ne olsun?"

"Bilmem..." dedim alt dudağımı sarkıtarak. "Bence Özüm olsun," dediğinde gözlerimi büyüttüm. "Sen de kedi gibisin."

"Hiç de bile..." dedim gözlerimi kısarak. "Hem... Dişi mi onu bile bilmiyoruz ki!"

"Dişiymiş," dedi Efken Bey kediyi yeniden kucağına alırken. "Dün Nihan söylemişti. Adı Üzüm olsun. Zaten kapkara bir kedi..." Dediği şeye güldüm. Bilerek mi benim adıma çok benzeyen bir isim bulmuştu?

"Tamam, Üzüm olsun. Ama benim adıma çok benziyor, kendime sesleniyor gibi hissediyorum." Efken Bey de güldü. Derin bir nefes aldım ve başımı arkaya attım. "Kahvaltınızı yapmadıysanız size hemen kahvaltı hazırlayayım," dediğimde başıyla onayladı.

"Olur, çok açım." Belli ki spordan gelmişti. O, merdivenleri çıkarken ben de kahvaltı hazırlamaya koyuldum. Birkaç tane şipşak tarif hazırladıktan sonra kahvesini de yaptım.

Efken Bey, aşağı indiğinde o alışık olduğum kombini giymişti. Simsiyah bir takım elbise ve içerisine beyaz gömlek... Saçları da ıslaktı, duş almış olmalıydı. Bugün de tıraş olmadığı için sakalları uzamıştı. Kirli sakal ona çok yakışıyordu.

Masaya oturdu ve ağzına hemen bir zeytin attı. Hazırladığım masaya gözlerinden kalpler çıkıyor gibi bakıyordu. "Aç mısın?" diye sordu bana. Cevap vermek için dudaklarımı aralamıştım ki yeniden konuştu. "Tabii ki açsın. Otur ve ye."

"Ben Suna'yla kahvaltı yapıyorum Efken Bey, beni düşünmeyin." Efken Bey dediğimi duymuş muydu bilmiyordum çünkü yemek yemekle meşguldü. Kahvaltısını bitirince ayağa kalktı ve bana döndü. "Üzüm'e kedi maması ve kum almamız gerek." Askıya yürüdü ve hırkamı elime tutuşturdu. "Giyin."

Zemheri (ASKIYA ALINDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin