Siz hiç sayısal lotoyu tutturdunuz mu? Ya da yılbaşında büyük ikramiyeyi...
Sayılar bir bir çekilirken o an dünyanın geri kalanının bir önemi yoktur. Kazanacak mısın yoksa yine tüh be deyip şanssızlığına küfür mü edeceksin? Kazandığında herkesten kaçmaya başlayacaksın çünkü biliyorsun elinde çok değerli bir şey var. Para değil, paradan daha değerli, o paranın sana sunduğu bir şey... Bir fırsat. Doyasıya yaşama fırsatı...
İşte benim olayım da tıpkı bu duruma benziyor. Elime doyasıya yaşamak için büyük bir fırsat geçti. Ki benim için şans toplarını çeken kimse yoktu. Tırnaklarımla kazıya kazıya hepsini ben elde ettim. Ve yarattığım bu şansı hayatımın geri kalanına yaymaya olduça kararlıyım.
Bir ailem olması için yapabileceklerimin farkındaydım. Ve yaptım da.
Evet, benim hayattaki tek amacım bir aileye sahip olmaktı, belki de kimsesizlerin sorunu buydu, hiç ulaşamayacağımız tek şeyi arzuluyorduk. Hiç yaşamadığım çevremde bile görmediğim duygulara aç bir şekilde büyümüş bir çocuktum ben.
Ailem yok, kendimi bildim bileli yetiştirme yurdu adı verilen bir beton yığınının içerisindeyim. Ben hiçbir zaman bir annenin sıcak kolları arasında sevgiyi hissetmedim, bir babanın güveni kalkan olmadı ve beni sinir edecek kardeşlerim de yoktu. Daha çok bakıcı anneler, müdire ve benim durumumda olan çocuklar etrafında büyüdüm. Bunların hiçbirinde ne güven ne de sımsıcak sevgi vardı. Hiç tatmadığım, hiç yaşamadığım, onlarca hatta yüzlerce duygu var. Fakat bunları yaşamamış olmam yaşamak istemediğim anlamına gelmiyor. Ben o duyguları yaşayabilmek için yıllarca uğraşmıştım ve sonunda başarabileceğim bir an gelmişti.
Dikkatle ve sabırla yıllarca bu anı kurgulamıştım. Ama sabah aldığım o umut verici telefondan sonra bir güncük bir zaman dilimi geçmeyi vermişti. Yetimhanenin karanlığa ve sessizliğe gömüldüğü bu an sanki hiç gelmeyecek gibi hissetmiştim. Ama sonunda olmuştu. Sonun başlangıcı için adım atma zamanım gelmişti.
Bacaklarımı dikkatle yatağımdan sarkıttım. Neyse ki ranzanın üst katında ben değil de İlkem uyuyordu. İlkem bu yetimhanede belki de selam verdiğim tek insandı. Daha fazlası hiç bir zaman olmamıştı. Tek bir kişi dışında. Ama onu şimdilik düşünmek istemiyordum. Yoksa kalbimdeki aile hasreti ihanetle gölgeleniyordu ve ben şu an sadece bencil olmak istiyordum.
Terliklerimi giymeden çıplak ayaklarımla ranzamın altına sakladığım sırt çantamı aldım. Dolabımın kapağını açarsam büyük bir gıcırtı çıkar ve insanlar uyanırdı. Bu gece herhangi bir pürüz istemiyordum. Siyah kotumu ve siyah tişörtümü giydim. Üstüne de kısa, şişme montumu geçirdim. Bu montu geçen yıl hayırsever birinin gönderdiği torbalardan almıştım. Çok sevdiğim bir gerçekti ve bu canımı yakıyordu. Keşke daha dirayetli olabilseydim ama ben ruhsal anlamda aç bir kızdım.
Montun femuarını çekerken sürekli dağılan dikkatimi toplamaya çalışıyordum ve sakin kalmaya çabalıyordum. Bu yüzden aslında ekimde olmamıza rağmen soğumuş olan havayı düşündüm. Ankara her zaman çok sert olmuştu. Her anlamda.
Siyah saçlarımı hızlıca kulağımın arkasına geçirip düzgün durmasını umut ettim ve botlarımı elime alıp sırt çantamı da sırtıma attım. Böylece sessiz adımlarla koridora ulaşabilmiştim. Koridordaki kameraların çalıştığını görebiliyordum fakat umursamadım. Geriye dönük kayıtları izleyecek kadar disiplinli bir müdiremiz yoktu ve güvenlik ön bahçedeki kulübesinde çoktan uyuklamaya başlamıştı. Uyumadığı zamanlarda da bir sigara yakar ve televizyonda ne varsa izlerdi. Genelde geceleri kaçarken benimle birlikte birkaç kızı daha görürdüm. Güvenlik Ahmet Abi çoğu zaman komedi programları bulup kahkahalarla gülerdi. Bizde onun bu haline acır ama en çokta dalga geçerdik. Çünkü ertesi sabah olduğunda çok önemli bir iş yapmış gibi gözlerini ovalar, şöyle bir esner ve müdireye bütün gece etrafı kolaçan ettiğini yurttan ayrılmaya kimsenin cesaret edemediğini söylerdi. Özellikle biz yanından geçerken sırf hava olsun diye gece tehlikeli adamların etrafta dolandığını ama kendisinin tek bir bakışıyla korkup kaçtıklarını anlatırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞÜPHE
Teen FictionHer şeye karşı şüpheli olan bir kız, Hayatında hiç tatmadığı duygular, Ve bu duygular uğruna yaktığı hayatlar. O hiç bir zaman anne şefkatini tatmadı, bir babanın güveni kalkan olmadı ona, tek isteği yalancı duygularla da olsa kendini kandırmak... ...