2. BÖLÜM " KABUL"

4K 312 128
                                    

Uyku her zaman bedenimi yoklamazdı. Özellikle plan yapıp, geleceğimi kurguladığım geceler. Bu gecede onlardan birini yaşıyordum. Müdirenin surat ifadesinin dosyayı görür görmez ne hale geleceğini düşündüm. Sinirlenecek miydi? Yoksa korkuyla dolup şoka mı girecekti? Ne olursa olsun ilk aklına gelen isim benimki olacaktı. Benden nefret ediyordu. Akıl almaz, asi, huysuz... Onu bu yurda geldiğimden beri çileden çıkarıyordum. Ne dayak ne ağır hakaretler hiçbiri öfkesini dindiremezdi. Arsız derdi bana, baş belası, şeytan... İşinden nefret ederdi ama en çok da benden. Akıllı bir çocuk değildim.

Evlat edinmek isteyen aileler gelirdi bazen. İşte o zamanlar müdire illaki yanıma uğrardı ama beni ailerlerle tanıştırmak istediği için değil. Acımasa bile acıyor gibi yapardı ve "Ne yazık," derdi "Terbiyesizlik yaparak bana çile çektirdiğini düşünüyorsun kızım hâlbuki en büyük çileyi sen çekiyorsun. Birazcık edepli olsan her şey çok farklı olabilirdi..."

Söyledikleri canımı yakmıyordu en azından aile kısmı ama bana yalandan acıması bile sinirimi bozuyordu. Ben güçlüydüm kimse bana böyle davranamazdı.

Zihnime daha bir sürü anı ve kaygı hücum ediyordu. Sabahı atlatsam yeterdi. Sadece sabah olsa ve her şey bir anda olup bitse ne güzel olurdu ama şunu fark etmiştim. Ben bu noktaya kadar çok çabalamıştım ve bundan sonra da aynı şekilde çabalamak zorundaydım.

Yolumda bir kırmızı halının serildiğinin farkındaydım. O halıyı ben sermiştim. Bunun için çok yorulmuştum fakat çıkıp o halının üzerinde yürümemde gerekiyordu. Her ne kadar çok yorulmuş olsam da buna mecburdum. Çünkü bazı hayaller vazgeçilmeyecek kadar güzeldi.

Ben bunları düşünürken yavaş yavaş gün doğdu. Yatakhanede bazı yataklar gıcırdamaya başladığında birkaç kişinin uyandığını anladım. Bir saate kadar servislere binip okula gidecektik. İlkem uyandığında ranza sallandı ve ben de kalkma vaktimin geldiğini anlayarak doğruldum. Benim için çok farklı bir gün olacağını bilsem de çok sıradan davranmalıydım. Tek ufak bir pürüze bile tahammülüm yoktu.

"Günaydın," dedi İlkem uyku dolu sesiyle. Bense dipdiri ve hala canlıydım. Üstelik gözaltlarımın çöktüğüne emindim. Huzur dolu bir uyku çekmeyeli uzun zaman olmuştu.

"Günaydın," diye karşılık verdim.

"Ne o keyifsiz gibisin?" Bu iyi bir şeydi çünkü içimdeki heyecanı bastırmak için kendimi yiyip bitiriyordum.

"Hiç," dedim "Sadece sınavlar artık ağır gelmeye başladı."

"Aynen ya," diye onayladı "Üniversite sınavını mı takacağız yoksa okul sınavlarını mı çözemedim."

"Boş ver," dedim "Sen zaten halledersin."

"Öyle deme ya sende çalışırsın hem daha önümüzde aylar var."

"Doğru," dedim başımı hafifçe sallarken ama bu tamamen İlkemi geçiştirmek içindi. İlkem bunu umursamadı çünkü biz hep böyleydik.

Kimseyle arkadaşlık kuramamamın sebebi belki de kötü kalbimdi. İlkem'e şöyle bir bakınca ne kadar iyi kalpli ve düşünceli olduğundan başka bir şey bulamazdınız. Ders çalışır, kurallara uyar ve kaderini kabullenirdi. Hayat zaten zordu ve olduğundan daha yorucu bir hale getirmek istemezdi. İlkem sadece anı yaşayan insanlardandı bense geçmiş ve gelecek arasında bir boşlukta süzülüp sadece acı çekiyordum.

Bazen içimdeki bu hırsı en çokta nefreti birazcık törpülesem nasıl olurdu diye düşünmeden edemiyordum... Hayatı yaşaması benim için daha basit olur muydu acaba?

İnce çorabımı bacaklarımdan geçirirken halsizce yatağımdan kalktım.

Bunları düşünmek anlamsızdı. İnsan kendini değiştiremezdi. Olduğu gibi kabullenmeli ve hayatına o şekilde devam etmeliydi.

ŞÜPHEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin