İntikam -8-

926 42 0
                                    

-- Hayat gerçekten zor, ama biz de kolay sayılmayız... Hayatın seni alt etmesini istemiyorsan sen onu alt etmelisin... 2 seçenek var. Ya yaşayacaksın ya da yaşıyor görünümü verilecek... Ve bence sen de yaşamak istiyorsun. Bazılarımız vardır herşeyi hayattan beklerler. Yok öyle şey! Dünyada kendinden başka güvenebileceğin kimse yok!  Ne yapacağından emin olduğun kimse de yok... Birtek sen varsın. Hayır bu bencillik değil. İntikam kötü birşey değil. Hayat çalanların elinden hayatını çalmak hırsızlık değil. Tek bildiğim birşey var... Tek emin olduğum. İyi bir sonuç istiyorsan... Temelini iyi atmalısın. Uzun bir yol var önünde ve sen bu yola ayakkabısız çıkamazsın. Cesaret gerekir bu yolda sana... Hız ve akıl... Ve bir plan yapman gerekir her zaman. Her adım attığında rakibinin on adım ilerisini tahmin edebilmelisin. Ve ben... İYİ BİR SONUÇ İSTİYORUM--

Kardeşimin gerçekten üzüldüğünü biliyorum. Ama yapabileceğim bir şey yok... Bu hayatı ben seçmedim. Kimse böyle bir hayat seçmez... Bizim yaşımızdakilerin dertleri 'Ben güzelmiyim?' 'Acaba beni seviyor mu?' 'Derslerim iyi olmalı' ' Haftasonu şuraya gidelim.' gibisinden olur. Ama biz... Bu hayata mahkumuz. Kardeşimi bilmem ama ben hayatımdan birkere bile olsun nefret etmedim. Değişmesini istemedim... Çünkü olan olmuştur. Biten Bitmiştir. Giden Gitmiştir. ÖLEN ÖLMÜŞTÜR... 

"Kabul etti yani..." dedi sigarasını içerken... Sigara, tam bir zehir. Kendi hayatını mahvediyorsun... Onu her içine çektiğinde ruhundaki tüm hücreler dışarı çıkıyor.

"Evet, sanırım." dediğimde kafasını o zehir parçasının havadaki dans edişinden bana doğru çevirdi.

"O'nun haberi var mı?" dediğinde Murat abiden bahsettiğini anlamıştım... Aralarında neden büyük bir buzdağı vardı ve bazı bulutlar da onu eritecek güneşin çıkmasına izin vermiyordu.

"Hayır. Bertuğ ile konuştuktan 1-2 saat sonra seni aradım ve buradayız işte... Henüz herşey belli olmadan ona haber vermeyi düşünmüyorum." dedim neredeyse hiç içmediğim ve soğuyan kahveme bakıp...

"Tamam. Bu arada... Diyeceğimin hoşuna gideceğini düşünüyorum." dediğinde kafamı soğumuş kahvemden kaldırıp Baha'ya baktım.

"Söyle." dedim gözlerinin içine bakıp.

"Onur seni akşam yemeğine davet etti. Dediğine göre hem benim hem de oğlunun arkadaşlarını tanıması gerekiyormuş ve seni de merak etmiş... Ne kadar da ilgisini çekmişsin öyle(!)"  son dediklerini büyük bir sitem ederek söylemişti... Ne demeye çalışıyor ki bu? Neyse bunu sonra düşünürüm.

"Ne zaman?" dedim gözlerimi gözlerinden ayırıp tekrar kahveme dikerek... Ah! içine sinek düşmüş... Neyse. Zaten içmeyi pek düşünmüyordum(!)

"Yarın." dediğinde sinekli kahvemi(!) biraz ittirdim ve ona baktım. Ona baktığımda kahveme yamuk bir gülücük ile bakıyordu.

"O kadar süre içmezsen bazıları senden önce davranır..." dedi gözlerini kahvemden ayırıp bana getirdiğinde.

"Bana bir kahve borcun var(!) Ve teşekkür ederim. Adresi mesaj at. Görüşürüz Baha..." dedim ve kalkmak için hareketlendim. Biraz daha gülüp:

"Onur'un evinde görüşürüz... Ve Batu seni görünce eminim şaşıracaktır." Ne? O da mı gelecek? Aa! Bir dakika bu iyi birşey... O onları oyalarken ben tuvalet bahanesi ile evi gezebilirdim ve bir de Batu vardı... Onunla uğraşmam gerekiyordu.

Baha onları dediği sürede ben çoktan gitmeye motoruma doğru yürümeye başlamıştım bile. Gerçekten işimiz zordu... Kardeşim. Kadeşimi götürsem mi acaba? Ama hayır... Olmaz. Tehlikeye atmış olurum. Of! hadi ama ne olabilir ki? Ne diyorum ben(!) Bertuğ'u onu yakmaya çalışan adamın evine götüremem!

Eve geldiğimde Murat abinin evde olduğunu arabasından anladım. Neden gelmişti ki? Önemli birşey olmalı...

Kapıyı çalıp birinin açmasını bekledim. Bertuğ gülen bir yüzle kapıyı açtığında içeri girip ona sarıldım... Neredeyse ölüyordun birtanem(!) 

"Murat abi evde mi?" dediğimde gülümseyerek başını salladı. Gözlerinde çok büyük bir korkunun olduğuna şahit oldum. Bu da ne böyle? Neden korkuyor? Tam bir adım atacakken durup Bertuğ'un yakalarından tuttum ve geri çektim.

"Ne oluyor?" dedim fısıldayarak. Sonra yakasını bıraktım.

"Batu... O içeride. Elinde silah var ve Murat abiye doğru tutuyor." dedi titreyen sesi ile. Batu... BATU!  Hemen salona doğru koştum. Batu kanepede Murat abi ile yan yana otururken Murat abinin başına silahını dayıyordu. Onları gördüğümde yerimde öylece donup kaldım. Batu o s*ıçtığımın ağzı ile bir kahkaha attı ve konuşmaya başladı:

"Evden çıktığına memnun oldun mu?" dediğinde gözlerim yüzündeki morluklara kaydı. Ve sanki boynunu özellikle kapatmak istiyormuş  gibi duruyordu... Neler oluyor burada?

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin