İntikam -10-

689 42 0
                                    

Bana sarıldı.

Ona bakmak için yüzümü çektiğimde gülümsüyordu. Korkmadım değil...

"Deliriyomusun?" dedim gülerek. 

"Okula gideceksin?"  dediğinde başımı aşağı yukarı salladım.

"Ben de Murat abi... Ben de gideceğim." Bu ses Bertuğ'dan gelmişti. Ah! Bi Murat abiyi bi de beni kimseyle paylaşamaz canım benim. Murat abi kahkaha atıp Bertuğ'a da sarıldı. Bu güzeldi... Değil mi?

"Yarın ki akşam yemeğini konuşmak istermisinn? Sedef..." dedi hala Bertuğ'a sarılırken. Tamam  bu fırtınanın öncesindeki sessizlik olmalı...

"Pekala..." dediğimde Bertuğ'u bırakmış bana bakıyordu. Kollarımı salona doğru uzatıp 'önden buyrun' işareti verdim. Hiçbirşey demeden içeri geçti Bertuğ ile birlikte. Onlara olanları kısaca özetledim. Bertuğ bilmesine rağmen şaşırmış gibi görünüyordu. Çok merak ediyorum bunun için ayrı bir çaba sarf ediyormu? Murat abiye gözüm kaydığında hala sakinliğini koruyordu. Az önceki halinden eser yoktu sanki...

"Tamam. Dikkatli ol. O çocuğun neler yapabileceğini az çok tahmin ediyorsundur. Seni kötü göstermeye çalışacaktır muhtemelen." Evet. Doğru söylüyordu... Beni kötülemesi çok olağandı.

--

Gözlerimi açtığımda odamaydım. En son hatırladığım şey... İçeride uyuyakaldığımdı. Bertuğ veya Murat abi getirmiştir herhalde... Rutin haline gelen haraketim olarak gözlerimle odamı taradım ve kalktım. Banyoya girip işlerimi halledip çıktım. Belki... Belki saçlarıma değişik birşeyler yapabilirdim. Ya da siyah dışında birşeyler giyebilirdim. Hatta... Biraz da makyaj fena olmazdı. Değil mi?

Ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yok(!) Aynaya bakmayı bırakıp telefonuma doğru yürüdüm. 

"Akşam yemeğinde beni sen alırmısın?" 

Mesajı gönderdikten sonra pijamalarımdan kurtulup üstüme normal gündelik- siyah- kıyafetlerimi giydim. Saçlarımı dağınık topuz yaptım ve beklemeye başladım. Baha belki de uyanmamış olabilirdi... Düşüncelerimden mesaj sesi ile arınıp telefonumu elime aldım.

"Akşam 6'da hazır ol." 

Mesaj netti. Pekala... Heyecanlı mıydım? Uzun zamandır hissetmediğim bir duygu. Geleceğimiz belki de buna bağlıydı... İyi bir izlenim bırakmalı ve bana güvenmesini sağlamalıydım. Bunu başarabilirim. Değil mi? Telefonumu tekrar elime alıp mesajı yazdım.

"Sence ne yapmalıyım? Yani kıyafet, saç, makyaj gibi..." 

Nasıl böyle bir mesaj yazıp gönderdim anlamıyorum... Benim en büyük makyaj anlayışım bir rujdan ibaret. Saç desen... Sadece taramak hep yeterlidir bence. Kıyafetlerim zaten hep siyah(!) Aa... Bir tane hariç. Murat abinin bana aldığı beyaz(!) gömlek... Sanırım bu gün onu giyebilirim. Ya da Bertuğ'a söylerdim bişeyler alsın diye... Ben bilmem o işleri.

Gelen mesaj sesi ile boş bulunup biraz titredim. 

"Bunu bana mı soruyorsun?"

Hah... Biliyordum zaten sormak hataydı... Ama insan bi öneride bulunur(!) diye düşünürken bir mesaj sesi daha geldi... Hemen elime alıp okudum.

"Renkli birşeyler giyin. Pembe bir ruj ve atkuyruğu sana yakışır."

Yüzümde anlam veremdiğim hatta göremediğim ama sadece hissettiğim bir gülümseme oldu. Atkuyruğu... Annem bana yapardı. Rengarenk tokalarla... Topuzlar, örgüler ve bilmediğim birsürü şey yapardı saçlarıma. Sanki onun saç mankeniymişim gibi... Bu yanlış oldu. Modelmiş gibi... Evet bu daha doğru. Modelmiş gibi davranırdı. Saçlarımı benden daha çok severmiş gibi hissederdim. Hatta çok sinirlenip saçımı kesmeye çalışmıştım... Bu düşünceler üzerine sesli gülümsedikten sonra aşağı indim. 

Yine aynı görüntü... Bertuğ. Masa. Gazete.

"Günaydın tatlı kardeşim." dedim harfleri uzatarak. Sonra yaptığımın saçmalık olduğunu fark edip yüzümü ekşitmseydim belki hoş olabilirdi aslında...

"Günaydın... Abla? İyimisin?" dedi kafasını değerli(!) gazetesinden ayırıp gülerek bana bakarken.

"İyiyim. Bana pembe bir toka alırmısın? Pembe bir etek ve pembe bir ruj da." dedim tabağıma salatalık koyarken. Ona bakmasam da donup kaldığını anlayabiliyordum...

"Ta... Tamam... Da neden?" dedi gülerek.

"Bu gün Onur'u etkilemem gerekiyor yani... Ben çok tatlı, örnek öğrenci, şirin bir genç kızım tatlım." dedim sonra ağzıma bir salatalık atıp ağır hamlelerle çiğnemeye başladım. Bunları dedikten sonra Bertuğ güldü:

"Elbette şirin genç kız... Birazdan alırım." dediğinde gülümsedim lokmamı yutup yanağını öptüm. Bunlara alışık eğildi o... Ben de değilim. 

"Saçımı... Atkuyruğu yaparmısın?" dediğimde sesli bir kahkaha attı. Ne? Bu gülünecek birşey değildi... Ne diyorum ben? Evet öyleydi... Ben de bir kahkaha attım.

"Tabiiki... Şirin ablam benim." diyerek kalktı ve yanağımdan bir makas aldı. Gazetesini bırakıp merdivenlerden çıkmaya başladı. İşte oyun şimdi başlıyor...

-- Merhaba... Umarım güzel bir bölüm olmuştur. Lütfen vote ve yorumlarınızı esirgemeyin. Düşünceleriniz benim için çok önemli. Teşekkür ederim.--

İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin