Bölümde kullanılan şarkı: Gece-Bomonti Sokakları
Bölüm şarkısı: Jehan Barbur-Eskiden
Şebnem’in Bakış Açısı
Saat 9’a yaklaşırken, balkon kapısından içeri süzülen güneş gözüme saldırı açmaya başlamıştı. Yüzümü buruşturarak, gözlerimi bir kaç kez kırpıştırdım.
“Almilla! Ya yine nereye koydun benim canım uyku bandımı, bak sabah sabah güneş yine girdi gözümün içine! Gitti sabah uykum, işte!” dedim desibel sınırlarını zorlayarak bağırırken. Yattığım yerden, ellerimle gözlerimi ovuşturduktan sonra doğrulup karşımdaki aynadan kendime baktım.
Saçlarım dağılmış gözüküyordu, makyajımı da silmeden uyumuştum. Uykunun verdiği sersemliği, dudağımı büzerek bir kaç kez gözlerimi kırpıştırarak üzerimden attığımda yüzüme mahçup bir gülümseme yayıldı. Dün gece Selim’leydim.
Masal gibi bir geceydi. Selim’e kızgındım, öfkeliydim ama ne olursa olsun ona karşı sert bir duvar öremiyordum. Omuzlarımı umursamazca yukarı kaldırdım. Nasıl olsa daha intikam hakkında kesin bir kanıya varmamıştım, her şey zamanla şekillenecekti.
Yüzümü tekrar bir gülümseme kaplarken gözlerimi kapatıp başımı yatak başlığına yasladım. Önce beraber şarkı söylemiştik, sonra da Özgür beni üzerin- Özgür beni üzerine itmişti! Üzerimdeki yorganı hızlıca üzerimden çekip, bacağımla bir tekme savurdum. “Almilla!” diye bağırdım yataktan inip panduflarımı ayağıma geçirmeye çalışırken.
“Neredesin, gel göstereceğim sana ben! Almillaa!” Odamın kapısını açıp, üzerime geçirdiğim hırkanın belindeki kalın ipi bağlarken hızlıca merdivenlerden indim. “Seni de Özgür’ü de bir kaşık suda boğmazsam bana da anlı şanlı Şebnem Gürsoy demesinler!” Merdivenlerin hemen karşısında bulunan mutfağa adımımı attığımda, açık buzdolabına boş bakışlar gören Almilla ile karşılaştım.
“Almilla?” dedim tereddütlü bir ses tonu ile. Yavaş yavaş yanına yaklaşıp, yanında durdum. Bakışlarımı baktığı yöne isabetlediğimde boş rafları ve yanmayan ışıkları ile bize bakan buzdolabı ile karşılaştım.
“Aa, bu ne be?! Profil resminde yumurta olan, isimsiz Twitter hesapları gibi bomboş; bir de üstüne üstlük şu American Horror Story’nin Murder House’undaki bodrum katı gibi karanlık!” Almilla umutsuz bakışlarını yüzüme sabitledi. “Yemeğimiz bitmiş, bir de elektrikleri kesmişler.” dedi üzgün bir ses tonu ile.
Ben de bakışlarımı Almilla’ya çevirdim. İkimizde birbirimize umutsuz bakışlar fırlatırken anladım ki İstanbul’daki yaşam mücadelemiz; İstanbul masalımız daha yeni başlıyordu...
--
Gri, kaşe montumun ve boynuma doladığım siyah atkımın içine daha çok sinerken; ellerimi ıstımak için cebime sokmuştum. Kadıköy minibüslerine doğru yürürken yanımda hızıma yetişmeye çalışan Almilla ve Kainat’a baktım.
“Ya koskoca İstanbul’da nerede görülmüş bir insnaın hop diye iş bulduğu! Bulamayız öyle Kadıköy’e gidip ilan peşinde koşarak!” dedi Kainat, soğuğun sayesinde ağzından duman çıkarken.
Gözlerimi kısarak ona baktım. “Ne yapalım köy yumurtası, sokakta mı çalalım yine? Canım o bir kere olur, Lady Gaga mıyız biz markette şarkı söylerken, yok efendim sokakta çalarken keşfedilelim de köşeyi dönelim! Allahım yareppim!”
“Ya, kızlar?” dedi Almilla en acıklı ses tonunu kullanarak. “O değilde, kahvaltı mı etsek? Çok acıktım ben.” Dudaklarımı büzerek gülümsemeye çalıştım. “Valla bende beş kuruş yok.” dedim omuzlarımı yukarı çekerken.
