Sensiz bir gün daha akşam oldu, ah sevgilim içim el vermiyor. Biz buna "gün" demeyelim.
Sen gideli tam bir hafta oldu ve dün dönmüş olman gerekiyordu bir tanem, burda ki herkes seni özlediği için sürekli ağlıyor ve kafayı yiyeceğim ben gerçekten.
Jackson o gün attığım yumruktan sonra kucağıma bayılarak hastaneye kaldırıldı, ona şaka yaptığı için vurduğumu ve bir daha asla bunu yapmaması gerektiğini söylediğimde mark anlamadığım şekilde bana bağırdı ve niye anlamıyorsun dedi.
Neyi anlamıyorum ben youngjae, çok bağırıyorlar bana ve sen olmadan onlara karşı durmam zor oluyor, seni özledim, çok özledim sevgilim, yakın zamanda dön tamam mı?
Dün hiçbirimiz yurda gitmedik, yugyeom ve jackson hastanede olduğu için diğer çocuklar da oradaydı, jinyoung hariç. O bir saniye bile yanımdan ayrılmadı ve seninle ilgili konuşmaya çalıştığım her an beni susturdu, anlamadım, yine anlamadım ben youngjae, neden böyle yapıyorlar?
Bunun beni çok üzdüğünü niye anlamıyorlar, seninle ilgili konuşmak bana iyi geliyor çünkü sen benim içimsin, sen benim çiçeğim, sen benim her şeyimsin, seni unutarak geçirdiğim o saniyeler beni öldürmekten başka bir şey yapmıyor ki sevgilim, nasıl susayım ben?
Pratik odasında yere çökmüş oturuyorduk, sonra park jinyoung geldi ve ağlamıştı biliyor musun, onu ilk kez öyle gördüm ve sen olsaydın şimdi çok çirkin diyerek gülmeye başlardın, ah bir tanem keşke olsaydın.
Benim önüme gelip elimi tuttuğunda garipsemiştim çünkü bunu hiçbir zaman yapmamıştı, sonra bana özür dilerim dedi, bunu neden yaptığını, niye yaptığını sormadım, çünkü çoktan jinyoung onu odadan kovmuştu.
Kafamda yerine koyamadığım puzzle parçaları vardı, benden bir tablo görmemi istiyordu herkes ama görmek istemiyordum ki, sen olmadan hiçbir şeyi yapmak istemiyorum sevgilim.
Şirket iyice sessizliğe büründüğünde jinyoung ve ben kalmıştık sadece, aslına bakarsan şu an sadece senin kıyafetlerinin kokusuyla uyumak istiyordum, gerçi artık o huzur verici kokun bile kaybolmuştu, bir an önce sana sarılıp kendime gelmem lazım youngjae, bir an önce.
Jinyoung kafasını dizlerine gömmüş ve sessizce ağlarken, ona neden ağladığını sormuştum, jackson içinse özür dilerim demiştim ama o daha çok ağlamıştı, sonra da dizlerime yatarak tek bir şey söylemişti, titreyen sesi beni korkutuyordu.
"Hiç anlama nolur." demişti bana ama neyi anlamayacağımı bile hiç bilmiyordum gün ışığım, bu kadar çok mu acıdı jackson'ın canı da hepsi ağlıyordu, halbuki onlara böyle şakalar yapmamaları gerektiğini söylemiştim, bu benim suçum mu ki, senin olmadığını bir saniye bile düşünmek mahvediyor beni.
Diğer çocuklar gelene kadar hiç konuşmamıştık, ara sıra çok ağlamıştı ve sürekli bir şeyler mırıldanmıştı ama o kadar sessiz ve delirmiş gibiydi ki anlamamıştım youngjae, bir gariplik olduğunu biliyordum ama sebebi neydi onu hiç anlamıyordum.
Hala bıraktıkları gibi pratik odasında otururken dördü de içeri girmişti, jackson kızarık gözleri ile benden uzağa dolabın yanına geçtiğinde onu gerçekten üzdüğümü anlamıştım ve yanına gitmek için hareketlendiğimde durdurmuşlardı beni, önüme kolunu koyan jinyoung'a garipçe bakarak kafamı sallamıştım, bunun üzerine yalnızca, lütfen demişti, niye dediğini o saniye anlamamıştım ama sonrasında anladığımda keşke onu dinleseydim demiştim sevgilim, keşke.
Kolunu itip yeniden adım attığımda bu sefer yugyeom çıkmıştı karşıma, berbattı youngjae, gözleri şişmişti ve ölü gibi bakıyordu bana, onu itip geçmek istememiştim, zaten dokunsam düşecek gibiydi, geri yerime geçecekken bir anda usulca sarıldı bana, ama bu her zaman yaptığımız gibi değildi, acı vardı burda ve ben bunu ilk kez hissetmiştim.
![](https://img.wattpad.com/cover/206714998-288-k610351.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
kasımpatı'/2jae
أدب الهواةChoi Youngjae solo aktiviteleri için gittiği Japonya'dan geri dönememişti.