11.Bölüm

22.6K 229 12
                                    

Havanın kararmasından da anlaşılıyordu. Çıkış vaktim gelmişti. Yerimden kalkıp ceketimi giydim. Çantamı koluma taktım. Çıkışa ilerledim. Stabil bir iş günü daha sona ermişti.Tek fark Sarper'in olamamasıydı. Onu görmeyi deli gibi istiyordum. Nasıl görecektim ki o istenmediği sürece. Asansör faslını aşıp aşağıya gelmiştim. Çıkış kapısında duran Görgün'nü görünce Sarper'i ona sormak geldi. Beni görünce direk yanıma geldi.

"Nasılsınız efendim." Ne kadar kibar ve mütevazı biriydi.

"Teşekkür ederim. Sen nasılsın." dedim. Sesim çok samimiydi. Ona samimiyet vermek istiyordum. Kendini küçük görmesini istemiyordum.

"Sizi gördüm daha iyi oldum efendim." Demesi hoşuma gitmişti.

"Çok kibarsın gerçekten Görgün." Dedim. Gülümseyerek.

Arabayı gösterince ısrar etmeden bindim. Eve kadar bana eşlik etmesi için kumandayı alıp, (Noah Cyrus - July) müziğini açtım. En sevdiğim şeylerden biri uzun yolculuklardı. Kafamı camdan dışarı yönelttiğimde, nerede olduğumuzu anlayamıyordum. Bu olay bana tanıdık geliyordu. Dejavu yaşamış gibi olunca koluma cimcik atmam ile kendime geldim. Bu durumlar canımı sıkmaya başlıyordu. Keşke bir haberim olsa. Nerede? Bakalım bugün neler bekliyor beni.

Etrafımızda büyük büyük taşlar vardı.
Yol boyunca uzanan taşlar sanki bir sonsuzluğa 'merhaba' dercesine.

Merakımı gidermek için Görgün'e sordum.

"Neredeyiz biz."

"Efendim Sarper Bey bir şey demeden sizi  getirmemi istediler." Başlayacağım  Sarper'e.

Cevap vermeyip şaşkın gözlerle etrafı inceliyordum. Yani bu saatten sonra ne  diyebilirdim. Beni evime götür mü? ama bir taraftan onu göreceğim için sabırsızdım. Derin düşüncelerim ile yolculuğum devam ederken 5 dakikanın sonunda durmuştuk. Açılan kapıdan inip etrafa daha yakından göz attım. Görgün'ün onu takip etmemi söyleyince onunla gittim. Yüzüme vuran beyaz ışıklar gittikçe artıyordu. Bir göl kenarıydı.. Gölün etrafındaki tahta yapıtları, süsleyen ışıklar etrafı aydınlatıyordu. Tahtadan yapılmış bir ev vardı. Her adım da kulaklarıma gelen müzik sesi, beni dünyadan soyutladı.

Onu karşımda görmem adımlarımı titretmişti. Ben yerimde duruyorken, o belirdiği yerden hareket ederek bana doğru geldi. Yıldızlardan daha çok parıldayan, göz bebekleri bana bakıyordu. Şuan tam dibimde durmuyordu.

"Hoş geldin" dedi. Yumuşacık sesiyle.

Konuşamıyordum. Kendimi kaybediyordum. Gözlerim, gözlerindeyken,

" Hoş buldum." Dedim. Titreyen sesime engel olamadım.

Ellerimi tuttu ve beni kendiyle sürükledi. Yine takım elbise üzerindeydi. Bu seferinden daha farklıydı. Mat siyah takımdı. Ceketi ve kravatı yoktu.Gömleğinden ilk 2 düğmesi açık bir şekildeydi. Gölün kenarındaki sandala binmem için elimi bırakmadan yardımcı oldu. Benim binmemin ardından, sandalı tutup göle doğru iteleyerek kendi de bindi. Gölün üzerinde fazlaca çiçekler ve parıldayan bir şeyler vardı. Gökyüzüne baktığımda hava oldukça ferahlatıcıydı. Ceketimi çıkarıp bacaklarıma örttüm.

Karşımda sandalı ilerletmek için kürekleri çeken adama, bir iştahla bakıyordum. Gözlerimiz birleşmişti. Konuşmuyorduk. Karşımdaki adam ıslanma mı sağlıyordu. Kasıklarımda ki titreme daha fazla artış göstermeden, bacaklarımı daha çok birbirine bastırdım.Sanırım gelmiştik. Önümdeki kapalı kutuyu açıp içinden bir şey çıkarttı. Biraz daha bana yaklaşarak, kutudan çıkarttığı kırmızı gülü verdi.
Güzel, yeni yeni açılmaya yüz tutmuş bir güldü.

YARDIMCIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin