"Selam Lukey, ne yapıyorsun orada?" dedi Maggie mutfağa girerken. Sağ elinde bulunan video kamera kayıttaydı ve şu an tam önünde tezgahta bir şeyler hazırlayan geniş omuzlu çocuğu kaydetiyordu.
"Kendime ve sana sıcak çikolata hazırlıyordum, kitapları getirdin mi?" Sonunda kameraya döndüğünde masum bir biçimde kameraya baktı, "Maggie her şeyi mi kaydeteceksin?"
"Evet,"
"Pekala... Şimdi camın kenarına gidiyor ve sıcak çikolatalarımızı içiyoruz, anlaştık?" dedi elindeki porselen kahve bardaklarını kameranın lensine iyice yaklaştırırken.
Bardaklar sert bir biçimde lense vurduğunda, Maggie eliyle, Luke'un omuzuna yavaşça vurdu. "Kes şunu," kameranın lensini kontrol etmek için kayıtı durdurdu.
"Umarım kırılır." dedi Luke kıkırdarken.
☃
"Ne okuyorsun?" Maggie sorusunu sorarken kamera kayıda başlamıştı. Derin bir nefes aldıktan sonra mavi soluk gözlerini devirdi.
"Maggie, kitapları sen getirdin."
Kız küçük omuzlarını yavaş bir biçimde silkti ve kahvesinden yudum aldı. Süt ile çikolatanın tatları karıştığında ortaya çıkan o yoğun kıvam Maggie'yi bin kat daha mutlu ederken "Çok kötü yapmışsın," diye mırıldandı. Yalan söylüyordu ancak Luke'un buna alınacağını da düşünümüyordu. Çünkü onların ilişkisi bir dostluk kadar sağlam, aile kadar bağımlıydı. Yaşadıkları aşkı onlar bile tanımlayamazdı.
"Yudumu aldığındaki yüzünü gördüğüme göre asıl cevabını biliyorum."
Maggie sanki hiç duymamış gibi davranırken, kaydedilecek bir şey olmadığını anladı. Kamerayı bir kez daha Luke'a yöneltti ve ekrana baktı. Maggie onun çöktüğünü gördü. Gülümseyen dudakları yavaşça düşerken, eski halini hatırladı.
Luke şu an tıpkı solmakta olan bir çiçek gibiydi. Yapraklarını döküyordu ve yakında kuruyup ölecekti.
Birkaç ay önce gökyüzünün en güzel tonu olan gözleri gitmiş onun yerine soluk ve ölmüş bir denizin tonu gelmişti. Dudakları eskisi gibi canlı değildi. Kurumuşlardı ve kırmızı olan dudakları tıpkı gözleri gibi solmuştu. Sapsarı saçları tedaviden ve stresten dolayı dökülmüştü, saçlarını çok seviyordu ve döküldüklerini gördüğünde saatlerce, gözleri kızarana kadar ağlamıştı. Sonunda ise Maggie'nin kucağında uyumuştu.
Onun o halini hatırlamak, Maggie'nin tüylerini diken diken olmasına sebep oldu.
Ve son aşama olarak... Zayıflaması. Son evrelerdeydi Luke. Kuruyordu, gün gittikçe daha da fazla kilo veriyordu. Şekilli olan vücudu artık bir deri bir kemikten ibaretti. İşleri yaparken çok hızlı yoruluyordu ayrıca eskisinden daha fazla uyuyordu.
Luke, Maggie'nin gözleri önünde ölüyordu...
Derin bir nefes aldı, gözlerine batan yaşları hızla geriye ittikten sonra Luke'a samimi bir biçimde gülümseme yolladı ve kayıdı bitireceğini bildiren kelimeleri söyledi.
"44 gün Lukey." Soluk gözlerini kitaptan kaldırıp kıza baktı. Maggie'nin yüzündeki gülümseme büyürken parmağını stop tuşuna getirdi.
"Noel'e 44 gün kaldı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
x-mas // l.h
Fanfiction"Noel'e 12 gün kaldı ve sen yoksun. Noel Baba yılbaşında seni bana geri getirebilir mi? Bütün yıl uslu davrandım, bence güzel bir hediyeyi hak ediyorum." ☃ Tüm hakları saklıdır. ☃ Luke Hemmings Fan Fiction ☃