☃ 22 days left ☃

196 19 1
                                    

"Güzel, ha?" dedi Michael, peynirli omletini çatalıyla parçalarken.

Başını hafif bir biçimde sallarken dudaklarını kıvırabildiği kadar kıvırdı. Kahverengi yeni cilalanmış sandalye güzel gözüküyordu ancak Luke'un gittikçe kuruyan poposu oldukça ağrıyordu. Bu ara her şey ona olumsuz gelmeye başlamıştı.

"Söyle bakalım Luke. Halo ister misin? Veya Fifa?" Michael onu neşelendirmek için elinden geleni yapıyordu. Her an bir olay gerçekleşecek diye geceleri uyumamaya çalışıyordu. Uykusuz olduğunu belli eden mor halkalar gittikçe koyulaşıyordu. Ayrıca gözlerindeki kırmızı damarlar gün geçtikçe daha da belirginleşiyor ve Michael'ı korkunç gösteriyordu.

Herkesin yüzünde buruk bir gülümseme vardı.

"Hayır, istemiyorum. Gözlerim yoruluyor." derin bir nefes aldı. Eskisi kadar heyecanlanmıyordu oyun konsolunu kavrarken. Ellerinin altında titreyrn konsol onu enerjik yapacağına daha da uykulu olmasına neden oluyordu.

Michael ellerini kırmızı saçlarından geçirdi. Fazla boyadan dolayı katılaşmış saçları, uzun zamandan beri yıkanmamıştı ve oldukça çirkin gözüküyordu. "Pekala, bende yorgunum zaten, dinlenmeliyim."

Başını onaylarcasına sallarken, tabağında duran soğuk omlete baktı. İştahı yoktu.

"Eminim ki güzel yapmışsındır ancak gerçekten bir şey yemek istemiyorum." Michael biraz kırılmış olsa da başını onaylarcasına sağlamıştı. Artık yemekte yemiyor, diye düşündü.

Luke düşüncelerle dolup taşan beynini boşaltmaya çalışırken porselen tabağı kavradı. Mutfağa doğru ilerlerken parmak uçlarının karıncalandığını hissetti. "Maggie." Endişe ve korkuyla uyarırcasına bağırdı.

"Evet?" Mutfaktan çıktığı gibi Luke'un yüzündeki dehşeti görmüş ve bir şeylerin olduğunu anlamıştı. "Elimden şu tabağı alır mısın?" Tabağı tutan ve hızla titreyen elini ona doğru uzattı. Daha Maggie ona ulaşamadan tabak yere düştü.

Sessiz evde porselen tabağının kırılma sesi yankılandı.

"Özür dilerim!" Diye bağırdı. Maggie neden bağırdığını anlamaya çalışıyordu.

"Özür dilerim! Pardon!" Elleri ile kulaklarını kapadı. Beyninin çalkalandığını hissediyor, çığlıkları ise kilisede insanlar söylediği ürkütü derecede sakin olan şarkılar gibi geliyordu.

Gözlerindeki korku onu kavuruyordu. "Maggie, lütfen kızma. Bilerek olmadı, yemin ederim!" Ayaklarının üstüne düştü.

Vücudunu başka biri kontrol ediyor gibiydi. Heryeri gittikçe uyuşuyor ve bulanıklaşıyordu. Boğazına takılan minik bir tükürük damlası onu ölesiye bir öksüreğe tutmuş ve nefes almasını engellemişti. Öksürmekten nefes almaya zaman bulamıyorken, Maggie telaş ve korkuyla sırtına vurmuş ve Luke'un kusmasını sağlamıştı.

Nefes almakta zorluk çektiği için yüzü kızarmış ve damarları belirginleşmişti. Ağlayamıyordu. Gücü bunu yapacak kadar kalmamıştı.

Güçsüzleşen göz kapakları istemsiz bir biçimde kapanırken Luke'un duyduğu son şey Maggie'nin "Bunu yapma!" Diye bağırışıydı.

Bölümler gittikçe kötü olmaya başladı. 15 tatilde bitirmek istiyorum ancak aceleyede yazınca da kötü çıkıyor :(

P.S: Klasik bardak düşürme sahnesi lolllplollollolololololololplp

x-mas // l.hHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin