24.Bölüm

5.2K 312 57
                                    

Luhan şaşkınca güllerin üzerindeki nota baktı. Aklına sadece tek bir ihtimal geliyordu. Bunu doğrulayabilmek adına cebindeki telefonunu bulmaya çalıştı. Bulur bulmaz da babasını aradı.

"Efendim Lulu?"

Luhan derince bir nefes alıp sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

"Baba acaba son zamanlarda hiç Henry ile görüşmüş olma ihtimalin var mı?"

Minseok seslice gülünce Luhan içinden küfür etti, çünkü bu babasının bir çeşit evet deme yöntemiydi.

"Ah evet geçenlerde onunla Cam Şehir'de karşılaştım Çin'den yeni dönmüştü. Neden bir sorun mu var?"

Luhan içini çekip elini alnına dayadı. Odada gezinerek kaybetmeye başladığı sakinliği korumaya çalışıyordu.

"Ne mi oldu? Acaba ona evlendiğimi ve bir çocuğum olduğunu da söylemiş olabilir misin?"

Minseok kıkırdadı. Anlaşılan oğlunu kızdırmıştı.

"Evet, söyledim. O senin kuzenin bilmesi gerektiğini düşünmüştüm. Neden? Gerçekten bir sorun mu var Lulu?"

Luhan ofis camını açıp bir süre hava almaya çalıştı, sonra da arkasındaki odayı kokusuyla boğan güllere baktı.

Hepsini bir bakışıyla yakıp küle çevirdi. Külleri de açık pencereden uçuşmasını sağladı. Henry'nin aptalca jestlerine ihtiyacı yoktu.

Onu üniversitenin ilk senesinden beri görmüyordu. Görmek de istememişti. O olaydan sonra ondan olabildiğinde uzak kalmaya gayret etti.

Şimdi de babasının boşboğazlığı yüzünden olası bir tehlikeyle karşı karşıyaydı. Tehlikenin adı da "Kuzen Henry" di.

"Baba ona nerede çalıştığımı da söylemedin değil mi?"

"Evet, söyledim. Hem sen beni neden böyle soruya çeker gibi konuşuyorsun ki, gerçekten anlamadım Luhan.                               

Luhan bezgin bir şekilde nefes alıp verdi. Bir süre en ufak bir şey dahi söylemedi.  Babasının seslenmelerine daha fazla kayıtsız kalamayarak sorusunu cevapladı.

"Madem evli olduğumu ve çocuğum olduğunu biliyor, neden bana bir oda dolusu kırmızı gül gönderip üzerine de "Seni özledim parlak göz" yazıyor? Bana bunun açıklamasını yapabilir misin baba? Sana son derece kızgınım. Eğer isteseydim onu düğüne de çağırırdım ama onunla görüşmek istemediğimi bilmene rağmen, benim hakkımda ona bilgi veriyorsun. Şu anda sana ne söylemem gerektiğini inan bilemiyorum."

Minseok oğlunun söylediklerine üzülmüştü. Yine de üzerine gitmek yerine;

 "Haklısın... Özür dilerim Lulu."  

Luhan bir anda tüm sinirinden kurtulup kendisini babasının yanına iletti ve ona sıkıca sarıldı.

"Asıl ben özür dilerim baba. Ben sadece onun tekrar bana bulaşmasından korktum. Bana çektirdiklerini biliyorsun."

Minseok oğlunun sarılmasına karşılık verip saçlarını okşadı. Onu anlıyordu fakat gözlemlediği kadarıyla Henry değişmişti. Eski davranışlarını sergilemiyordu.

Bu yüzden den gururla oğlunun mutluluğundan bahsetmişti. Anlattıklarına rağmen Henry'nin ifadesinde en ufak bir değişme olmamıştı. Ya da gözlerindeki bakış değişmemişti. Bu yüzden de tekrar oğlunu rahatsız edebileceğine ihtimal vermemişti.

TATLI CADIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin