Sehun, Luhan'ın sesini duyunca arkasını dönüp ona baktı. Yüzündeki tüm kan çekilmiş, gözleri fal taşı gibi açılmış, koridorda öylece dikiliyordu.
"Luhan hayatım oğlumuzun karnı acıkmış sanırım, istersen sen onunla ilgilenirken bende misafirimiz ile ilgileneyim. "
Luhan bir şey söylemek yerine kafasını sallayıp kucağında oğluyla birlikte mutfağa geçti ve kapıyı kapattı.
Sehun ile Henry şimdi kapının önünde baş başa kalmışlardı. Sehun'dan kısaydı bu nedenle duruşları itibariyle ona tepeden bakıyormuş izlenimi veriyordu.
"Bu ziyaretinizi neye borçluyuz Bay Lau?"
Henry bir adım geri çekilip Sehun'a baktı. Ona adını ya da soyadını söylediğini hatırlamıyordu. Tek söylediği "Luhan'ı görmeye geldim." olmuştu.
Sehun bu konuda ona yardımcı olmayı elbette düşünmüyordu. Zaten bir şekilde onun Luhan'a yaşattıklarının acısını nasıl çıkaracağının hesabını yapmıştı. Şimdi ise adam kendi ayaklarıyla kapısına gelmiş alnında resmen "Bana istediğini yapabilirsin." yazısıyla duruyordu.
"Ben... Sen az evvel engel olmaya çalışmadan önce Luhan'ı görmeye geldiğimi söylüyordum. Alt tarafı onu görüp gidecektim. Kocası olarak biraz daha anlayışlı davranman gerekmiyor mu? Sonuçta o benim kuzenim."
Sehun cık cıkladı. Kendisini savunmaya çalışırken haklı gerekçelerini öne sürmesine doğal olarak hazırlıklıydı. Lakin Henry Sehun'a karşı hazılıklı değildi.
Onun Nefilim olduğunu bilmiyordu. Minseok'da bilerek ona bu konuda açıklama yapmamıştı. Ya da açıklama yapmayı atlamıştı.
Önemli olan şu anda bunlar değildi. Önemli olan Henry'nin Luhan'ın kocasından gerçek anlamda tedirgin olmasıydı.
Bakışları hiç de misafirperver bir sıcaklıkta değildi. Üstelik ifadesi ise çok sertti. Az önce Luhan ile konuşurken şefkatli davranan bu adam, şimdi bir buzdolabının no frost özelliğinden de soğuk bir şekilde karşısında duruyordu.
Henry istemsizce yutkundu. Anlaşılan peşinden bir şeyler gelecekti çünkü tedirginliği artmıştı. Cadılar tırsamaz ya da korkamaz diye bir kural konduysa bile, o şu an geçerliliğini Sehun'un karşısında feci halde yitirmek üzereydi.
"Ş-şey... Ben... Y-yani."
Sehun'un dudakları düz bir çizgi halini aldı. Ellerini göğsünde birleştirip Henry'e o çok sevgili öldürücü bakışlarını göndermeye devam etti.
"Sen Ne? ? ? Kuzen olmanız her kafana estiğinde onun kapısına dayanabileceğin anlamına gelmiyor! Ayrıca sadece düğünlerde ve cenazelerde ona ancak bu kadar yakın olabilecek bir seviyede olacaksın! Onun dışında onun nefes aldığı alanın içinde olur da seni fark edersem, inan bana yeryüzünde en ufak bile toz zerreciğinin kalmamasına gayret ederim. Söylediklerim yeterince anlaşıldı ve açık mı !"
Henry mimiklerinin en son kullanım derecesiyle gözleri ve ağzı neredeyse bir arabanın farı büyüklüğünde açılmış, girdiği şokla diyeceği sözleri kafasının içinde toparlamakta zorlanıyordu.
Sehun bunun yeterli olmayacağı kanısına onun gerçeklikten uzak ifadesini görünce karar vermişti. Hiçbir şekilde tereddüt etmeden ellerini Henry'nin başının iki yanına koyup, kendi dilindeki sözcükleri mırıldanmaya başladı.
Henry onun gözlerinin içine baktığı için büyük değişime dehşetle tanık oldu. Sehun'un keskin koyu kahve gözleri bir anda parlak maviye dönmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TATLI CADI
FanfictionTanıtım... Yapmak istedikleriniz sadece tek bir parmağınızın ucunda olsaydı. Ve beklenmedik bir anda aşık olsaydınız onu elde etmek için neleri göze alırdınız?? "Yahh önüne baksana biraz!" "Üzgünüm bayan sizi fark etmedim. Gerçekten üzgünüm." "Sen k...