"Yabani🍃"
Bir haftadır ne derslerden birşey anlıyordum ne de yaşamımdan. Sanki boşuna yaşıyormuşum gibiydi. Tamam kabul ediyorum daha önce de pek parlak değildi hayatım ancak onun söylediği o sözden sonra daha doğrusu söyleyiş tarzından sonra ne yediğimden birşey anlar olmuştum ne de içtiğimden.
Onun yüzünü bile görmek istemiyordum ancak haftada üç gelen adam beş gelir olmuştu. Dibimden ayrılmıyor annemin de dikkatini çekiyordu haliyle, sanırım amacı da buydu zaten. Normalde bizim eve sabah geldiğinde yüzüme bakmayan adam bir haftadır yanımdan ayrılmaz olmuştu.
Adam dediğime bakmayın bu mahlukata, karaktersiz bir erkek asla adam sıfatına layık değildir de lafın gelişi işte.
"Ee Umut dersler nasıl?" diye soran Salih abiyle çatalla didikleyip durduğum tabaktan başımı kaldırıp onla göz göze gelmemeye çalışarak "İyi" demiş sonra bıkkın bir nefes verip başımı geri tabağıma çevirmiştim.
Cihan, Serkan, annem, Salih abi ve Cihan'ın bir arkadaşıyla daha oturduğumuz sofrada sessizliği bozan "Yemeğini ye" diye tıslayan şahıstı. Ben daha birşey diyemeden annemin iğneleyici bir ses tonuyla "Abin haklı kızım" demesiyle sinirle ayağa kalkıp "Abim değil o benim. Sen mi doğurdun ki güveniyorsun bu kadar" diyerek odama koşmuştum.
Koridordayken ben duyduğum adamın sözleri ise daha fazla sıkmıştı canımı "Kusura bakmayın sinirleri bozuk bu aralar. Biliyorsunuz hastalığı da psikolojisini berbat etmiş durumda" ardından arkamda duyduğum adım sesleri.
Yatağa çökmüş başım dizlerimin arasındayken kapı sesiyle kimin geldiğini tahmin etmek çokta zor olmamıştı benim açımdan.
"Git başımdan" diye mırıldanarak başımı bile kaldırmamıştım. "Bana bak" diyen adam - pardon adam dedim- şahıs, bu son zamanlarda beni çok sinir ediyordu. Önceden olsa sinir olmayı bırak korkudan hareket dahi edemezdim ki karşısında.
Lafını bir kez daha tekrar edince, korktuğumdan değil de dibimde papağan gibi aynı kelimeleri tekrarlanmasından sıkılıp "Ne var?" diyerek kaldırdım kafamı. "Beni iyi dinle Umut! Sana sadece bir hafta veriyorum bu bir hafta içinde bizim sevgili olduğumuzu ve bir birimize deliler gibi aşık olduğumuzu ailene söyle" geçmiş karşıma benimle dalga geçiyordu sanki.
"Asıl sen beni iyi dinle be adam. Üç yıldır ya tam üç yıldır zorla dokunuyorsun bana. Ha bu da yetmemiş gibi bana zor kullanıyor evleneceğiz 'Ailene söyle' diyorsun üstelik sevgilin varken" fazla yüksek sesli konuşmuş olacağım ki kapının açılmasıyla içeri girecek olan kişinin annem olması için dua ettim ancak Cihan'ın geldiğini görmem daha da sinir etmişti beni.
"Ne bu bağırış çağırış koridordan sesiniz duyuluyor. Az daha bağırırsanız salona gidecek gürültü." Cihan telaşlanmış olacak ki ikimizi de çocuk azarlar gibi azarlıyordu. Normal bir vakit de bu şahıs karşısında çıtını çıkarmayan adam geçmiş karşısına sesini yükseltiyordu ne ironi ama.
"İlk kapa bir çeneni." demiş Cihan susunca da" Gelelim asıl mevzuya, en büyük görev sana düşüyor. Bir hafta içinde Umut'a destek olacak sanki sende bu ilişkiyi destekliyor gibi davranacaksın" diyerek çıkıp gitmişti odamdan ardından iki şaşkın bırakarak.
◾ ◾ ◾
"Evet kim cevaplayacak bu soruyu?" diyen matematik hocamız, Ramazan hoca bu sınıfta sadece havada benim parmağımı görmeye alışmıştı ancak ben o kadar dertliydim ki bu son günler de herşeye herkese rağmen asla sönmeyen okuma hevesimi bile kaybetmiş gibiydim.
Benim parmak kaldırmadığımı gören Ramazan hoca ilk defa benimle uğramamış sınıfta kendine kurban arıyordu. "Oo gençler Umut'a birşey olmuş. Önceden hiç birimizle konuşmuyordu çünkü insan sevmiyordu anladık da şimdi de matematik sevmiyor galiba." diyen Mehmet kahkaha atmış onu destekleyen kimse olmayınca "Bence komikti" diyerek yerine sinmişti.
"Madem Umut matematik de sevmiyor artık ee sen çöz o zaman Mehmet" diyen Ramazan hocayla tüm sınıf kahkaha atmıştı ben ve Mehmet hariç. Tam Mehmet tahtaya kalkmış soruyla bakışıyordu ki çalan zil onun kurtarıcısı olmuştu.
"Bir daha ki derse artık" diyen Ramazan hoca eşyalarını toplayıp sınıftan çıkmıştı. Ece yanıma gelmiş "Konuşabilir miyiz?" demişti. Onunla konuşmak istemiyordum. Çok bencildi, sadece kendini düşünüyor hergün gözlerimde ki hüznü görmesine rağmen duyacaklarından korktuğu için hiç birşey sormuyuyordu aynı annem gibi.
"İstemiyorum" demiş ve ayağa kalkarak tam sınıftan çıkacaktım ki önüme geçen Mehmet "Yabani" diyerek yolumu kesmiş sınıftan çıkmama engel olmuştu. Hiçbir yanıt vermeden tam sırama geri dönecektim ki kendimi etrafımı saran kızlı erkekli bir grubun ortasında bulmuştum.
"Yabani" diye Mehmet'in dediğini tekrar eden Yunus'la derin bir iç çekmiş "Rahat bırakın beni" diye mırıldanmıştım. "Neden rahat bırakacağız öyle değil misin?" diyen Melis üzerime yürüyordu. O sırada Ece'nin sınıftan çıktığını görmüş 'Yine kaçıyor işte' diye geçirmiştim içimden.
"Rahat bırakın beni dedim size" bu sefer ses tonum yükselmiş dibime girmiş olan Melis'i de iterek uzaklaştırmıştım kendimden. Nefret ediyordum artık böyle insanlar tarafından susturulmaktan, kendimi savunamamaktan.
Bağırmam kimseye etki etmemişti ancak sınıfa Eceyle beraber giren Serkan'ın "Çekilin" diye bağırması etrafımdakilerin dağılmasını sağlamıştı. Bu yaptığı için ona minnet duymamış tam aksine daha da nefret etmiştim o kimdi ki koruyordu beni.
Etrafımda kimse kalmayınca Ece ile beraber yanıma gelen Serkan "İyi misin" demişti. "Sanane ya sanane!" diyerek çıkışmıştım. "Ne demek banane lan" Serkan'ın benim sözlerim üzerine çıkışması Ece'yi işkillendirmiş olacak ki "Ne var sizin aranızda" diye sormuştu şüpheyle.
Evett yeni bir bölümle daha sizlerleyim. Aslında diğer kitaba bölüm atacaktım ki sanırsam bir hafta oldu bu kitaba bölüm atmayalı o yüzden Umut olup geldim karşınıza yanlışım varsa affola. Keyifli okumalar💜💜