"Dost canlısı değilim🍃"Ece'den
Sürekli peşimde olan Serkan bir türlü rahat vermiyordu. Ne istiyordu benden anlayamıyordum. O gün ona bağırdıktan sonra çekip gitmiş bir daha ne evime gelmişti ne de okulda yanıma uğramıştı ancak peşimden ayrılmayan gölgesi nefesini her an ensemde hissetmeme sebebiyet veriyordu. Ben kendinden başkasını düşünmeyen bu hayatta babana dahi güvenme lafını ilke edinmiş, yeri geldiğinde olgun bir kadın yeri geldiğinde daha beş yaşında ki bir kız çocuğuydum. Beni yargılamak kolaydı. Sevgilim olmayan bir an yoktu mesela bu da okulda çabucak sürtük damgası yememe neden olmuştu. Ancak ne insanların söyledikleri ne de bana karşı takındıkları tavır benim gram umrumdaydı. İnsanlar çok çabuk yargılar, hemen bir karara bağlar üzerine hüküm giydirirdi. Fakat ben ne bana taktıkları sürtük damgasını ne de sürekli çocuk gibi davrandığım için maruz kaldığım 'ilgi manyağı bu' dedikodularına kulak asıyordum. Ben babasız büyümüştüm, sözde benim güzel bir aile ortamı içinde büyümem için ayrılmamışlardı ancak benim doğumum babamı anneme mahkum ettiğinden bana karşı tutumu hep nefret doluydu babamın, bu yüzdendir ki büyüyememiştim ben. Bu yüzdendir ki babam hep yanımda olsada onu hiç yanımda hissetmediğimden her zaman bir erkek sevgisine ihtiyaç duymam. Babamın iğneleyici bakışlarına, sözlerine o kadar çok maruz kalmıştım ki bu yüzdendir artık benim hakkımda konuşulanları duymamam.
Umut'tan
İlk ders yoklamada okunan adımla herkes birbirine bakmış yeni gelen kişiye dikkat kesilmişti ben ise en arkada oturduğum sıradan, cılız bir sesle "Burada" demiştim. Bütün sınıf erkek beklediği için bana dönmüş ve fısıldaşmalar başlamıştı. Hoca sesi bastırmak adına öğretmenler masasına iki üç kez vurmuş "Susun! Teneffüste tanışırsınız arkadaşınızla." diyerek yoklamaya devam etmişti. Dönemin ortasında olduğumuz için derse başlamıştı. Edebiyat öğretmeniydi ve benim en sevdiğim dersti edebiyat birden aklıma Ece gelmişti eğer burda olsa dersin edebiyat olmasına bir ton laf eder, hocadan azar işittikten sonra da başını sıraya gömerdi. Bunları anımsamamla hafifçe gülümsemiş ve yanıma getirdiğim çizgili defteri çıkarmıştım. O sırada yan sırada oturan çocuk bana doğru eğilmiş "Kendi kendine gülene deli diyoruz biz yalnız" demişti. Onu umursamayarak omuz silkmiş ve gülümsememi daha da genişletmiştim. Bu halime kahkaha atmış hocanın dikkatini üzerimize çekmişti "Arka sıra!" diye ikazda bulunmuştu.
Hemen işaret parmağımı dudağımda ki sus çizgisine getirmiş ve "Şşt" diyerek önüme dönmüş ve derse odaklanmıştım. Tenefüs zilinin çalmasıyla önüme saçılan renkli kalemleri kalemliğe koymuş tam sınıftan çıkacakken yanıma gelen çocuk hocadan uyarı almamı sağlayan kişiden başkası değildi önüme geçip geçmemi engellesede göz devirerek diğer taraftan geçeceğimde kolumdan tutarak "Nereye gidiyorsun?" diye sordu "Kantine" dediğimde "Kaybolursun falan gel göstereyim" demiş birkaç adım atmıştı ben ise paramı almadığımı fark ederek çantamdan paramı çıkarmış o ise arkasından yürümediğimi fark ettiğinde "Ee hadi" demişti. "Bulabileceğimden eminim" diyerek sınıftan çıkmıştım arkamdan dediklerini umursamadan "Zabıtayı arıyacağım deliler böyle etrafta dolaşmamalı"
Sonunda öğle arasına ulaştığımızda ben bahçede bulunan kantindeki masalardan birine oturmuş aldığım çikolatalı süt bitmesine rağmen pipete eziyet ediyordum. Yanımda ki sandalyenin çekilmesiyle süt kutusu da önümden çekilmiş çöpü boylamıştı." Ne yapıyorsun ya sen?" çemkirerek yanımda ki kişiye döndüğümde sınıfta bana deli diyen çocuk olduğunu gördüm. "Git başımdan" diyerek önüme döndüğümde beni hiç takmamış olacak ki "Ee napıyorsun?" diyip yanağımdan makas almıştı. Masanın üzerinde bulunan telefonumu alarak masadan kalkmış tam gidiyordum ki "Yabani misin kızım sen? Vakti zamanında evcilleştirmediler mi seni? Ondan mı durmuyorsun insan içinde?" Üst üste sıraladığı sorularla geri dönmüş ve tekrar oturmuştum masaya. "Sensin yabani" dediğimde ise gülmüş "İlkokulda falan mıyız? Çelik ayna yapta tam olsun" demişti. Ben ise göz devirmekle yetinip "Burada kalmamı sağladın ee..." dediğimde bilmiyorum anlamında omuz silkmiş aynı zamanda dudak bükmüştü "Hadi ben okula yeni geldim arkadaşım yok ya senin arkadaşın yok mu?" "Var hatta okulun yarısı ile tanışıyorum ama bir ton arkadaştansa bir dostu tercih ederim." "Ben ise hiç dost canlısı değilim" demiştim "Belli oluyor" diyerek yanıt verdiğinde "Hiç mi derdin yok senin otuz iki diş sırıtıyorsun sürekli" "Oo eğer sen acı seviyorsan bende derdin alası var" biz böyle konuşurken elinde basket topuyla gelen çocuk "Hadi seni bekliyoruz Mehmet" demişti. "Şimdilik sana ayırdığım sürenin sonuna geldik ben kaçar" demiş ve masadan kalkarak arkadaşının peşinden ilerlemişti. Onlar tam giderken anlık gelen bir dürtüyle "Mehmet" diye seslenmiş 'Ne var' anlamında el hareketi yaptığında "İyi oynarım" demiştim o ise dediğim şeye "Ee gel bakalım" diyerek yürümeye devam etmişti.
◾ ◾ ◾
"Güzel maçtı. Uzun zaman sonra bu kadar eğlendim." dediğimde yüzümde kocaman bir gülümseme, yanımda Mehmet ile sınıfa doğru yürüyorduk "Çok güzel oynuyorsun bu arada" diye eklediğimde gülmüş "Tabi kızım. Sende paslanmışsın ama fena değilsin" demişti "Sen nereden anladın?" "Neyi paslandığını mı? Kızım iki kere kural hatası yaptın ama onun dışında iyiydin" diyerek kolunu omzuma atmıştı. Bu hareketinden rahatsız olmuştum hemde çok fazla gözümün önüne Yavuz'un sürekli bana karşı yılışık hareketleri geldiğinde omzumda ki eli itmemek için kendimi zor tutmuş "Şey" diye çekingence tam konuşacakken hemen elini çeken Mehmet "Kusura bakma ya. Ben sormadan elimi attım ama" dediğinde sınıfa gelmiştik. Sınıfa girdiğimiz için kimseyle konuşmak istemediğimden sanki Mehmetle de hiç konuşmamış gibi cevap vermeden hızlıca yerime geçmiştim. Mehmet'in ise yüz ifadesi bu durumu garipsediğini belli ediyordu.
Kimseyle konuşmak istemememin nedeni eğer onlara bağlanırsam hayatım hakkında kimseye yalan söylemek istemeyişimdi, gerçekleri söyleyemezdim yaşadıklarımdan utandığımdan değil her anlattığımda tekrar yaşıyormuşum gibi hissettiğimdem yalan söylemek ise bana göre değildi bu yüzden en iyisi kimseyle konuşmamaktı. Aslında Mehmetle de konuşmazdım ama nedense ona güvenmiştim farkındaydım güvenmemem gerekiyordu ama güven hiçbir zaman kolay kazanılan birşey olmamamıştı bu kadar kolay güvenmişken kaybetmek istemiyordum.
Ece'den
Eve geldiğimde salonda oturan babamı görmemle ufak çaplı bir şok geçirmiş, toparlandığımda ise sessizce odama geçip çantamı bırakarak üzerimi değiştirmiş ve "Ece" diye seslenen babamla gerilmeme mani olamamıştım. Kızmasın diye hızlıca içeri geçtiğimde "Kapı çalıyor duymuyor musun?" dediğinde alacaklı gibi çalan kapıyı yeni fark etmiştim. "Bakıyorum" kapıyı açtığımda karşımda gördüğüm Umut'un annesiyle, üvey babasıydı "Buyrun" dediğimde "İçeri gelebilir miyiz?" bunları söyleyen Umut'un annesiydi "Tabi" diyerek kenara çekildiğimde içeri geçmişlerdi. Babam gelenleri görünce şaşırsada ses etmemiş "Hoşgeldiniz" demişti. "Umut ortalıklarda yok kızım. Senin hiç bir bilgin yok mu?" bu sefer konuşan Salih amca yani üvey babasıydı Umut'un. Babamın gözleri anında bana dönmüş vereceğim cevabı bekliyordu. "Bugün okula da gelmedi bende hasta falan sandım" dedim büyük bir sakinlikle "Ece eğer biliyorsan ve saklıyorsan" diye tam tehdit edecelicekken "Dediğim gibi bir haberim yok. Ayrıca bilsem de size söylemem!" diyerek ayaklandığımda kalkması gerektiğini anlayan Salih amca da ayaklanmış ancak hala oturan Seher teyze (Umut'un annesi) "Eminim ki arkadaşının başına birşey gelsin istemezsin Ece. Biliyorsun ki o kanser hastası ve tedavisi devam etmezse ölür" diyerek ayaklanmış ve eşiyle beraber kapıdan çıkmışlardı. Onlar kapıdan çıkarken benim aklımda olan tek şey "tedavi devam etmezse ölür sözleriydi." Ben bunları düşünürken beni düşüncelerimden ayıran saçımdan çekilmemdi. Ağzımdan firar eden çığlığa engel olamamış "Bırak" diyerek saçımı tutan babamın elinin üzerine elimi koymuştum "Senin başının altından çıktı değil mi bu?" diyen babamın gözleri ateş saçıyordu. "Ben birşey yapmadım" "Onlar inanmış olabilir ama sen benim kızımsın-" tam konuşmaya devam edecekti ki "Ben senin kızın değilim" diyerek bağırmış ve saçlarımı o hırsla ellerinden kurtarmıştım "Sen bana ne zaman babalık yaptın ki" gözümden akan yaşları engelleyemeden bütün içimdekileri dökmenin tam vaktiydi.
İyi okumalar. Yanlışım varsa affedin oy ve yorum atmayı unutmayın. Ayrıca takipte kalın. Umut'u değiştirmek istiyorum önerileriniz neler?