Bölüm 11

497 38 69
                                    


Ölüyordum... Dipsiz bir kuyunun içinde kıvrana kıvrana ölüyordum. Bilmediğim bir gezegende, rüyaların ülkesinde kalbime ekilen bir tohum içimde filizlenerek damarlarımı kurutuyor ve ben ölüyordum. Üstelik yapabileceğim hiçbir şey de yoktu. Öylece, yattığım yatağın üzerinde acıyla kıvranırken, acıdan bilincimi kaybederken ölümün avuçlarındaki kafesin içinde esir tutuluyordum. Anahtar kimsede yoktu, beni kurtarmak adına kimsenin yapabileceği bir şey yoktu. Bunca zaman, bir gün bu gezegenden kurtulup dünyaya döneceğim gerçeğine tutunmuşken şimdi bu gerçeğin koskoca bir hayal olduğunu yeni yeni anlıyordum. Ölecektim, belki de Ares'in dediği gibi herkesi öldüren bir canavara dönüşecektim. Her ne olacaksam, sonunda bir buhar gibi yok olup gidecektim çünkü zehirlenerek gönderildiğim bu gezegenin de, geri dönmek istediğim dünyanın da beni artık kabul edemeyeceğini biliyordum.

Ares'in kendi elleriyle hazırladığı iksir de artık fayda etmiyordu. Acımı dindirmek için zihnime sızdığı her seferinde, Ares çığlıklar atarak geri çekiliyordu. Yaşadığım acı o kadar büyüktü ki onun gibi bir adamı bile kıvrandırıyordu. Acının sakinleştiği kısa bir anda Ares'in sesi kulağıma ulaştı. "Dayanmak zorundasın!" diye bağırdı Ares, parmakları sanki ölümümü durdurabilecekmiş gibi koluma yapıştı. "Kendinle savaşmak ve hayatta kalmak zorundasın." diyerek sözlerine devam etti. Bu cümleleri ezberlemiş gibi durmadan sayıklıyordu. Elinden hiçbir şey gelmiyor olması onu çılgına çeviriyordu. "Ne olursan ol," dedi Ares, parmakları uzanıp yanağımdaki yaşları usulca sildi ve dudaklarıma birkaç damla daha iksir damlattı. "Neye dönüşürsen dönüş, eğer hayatta kalırsan eski haline dönmen için elimden geleni yapacağım. Bu yaptıklarının intikamını alacağım onlardan. Mavera, bir canavara dönüşsen bile yanında olacağım, bu yüzden bana söz vermen gerek. Savaşacaksın, iyileşeceksin ve biz birlikte intikamımızı alacağız." 

Ona cevap vermek istedim; elini sıkmak, beni bu acıdan kurtarması için ona yalvarmak istedim ama dudaklarımdan dökülen tek şey sesli bir iniltiden fazlası değildi. Zamanın hangi yarısında olduğunu bile bilmiyordum; gece miydi, gündüz müydü yoksa zaman artık benim için akmayı bırakmış mıydı? Ares sesimi duymuş olacak ki olduğu yerden doğrulup yatağın yanına, acıyla kıvranan bedenimin tam dibine çöktü. "Mavera, güzelim biraz daha iyi misin? Konuş benimle." Ellerimi tutan avuçları buz gibiydi. Zorlukla gözlerimi açmayı başardım. "Dayanamayacağım." diye mırıldandım zorlukla. Tek bir kelimeyi söylemek bile beni tüketmişti ama Ares'e bakmak, onu görmek, onunla konuşmak ve onun sesini duymak istiyordum. Sanki beni şu ana bağlayan şey oymuş ve ben onu duymayı, görmeyi bırakırsam hayattan kopup gidecekmişim gibi hissediyordum. 


Elimi tutan ellerini kalan son gücümle sıktım. "Bırakma beni." dedim. "Bırakmam." diyerek Ares daha ben sustuğum gibi konuştu. Kaşları çatıldı, sanki söylediği sözü bir yemin olarak kabul etmiş ve elimin üzerine dudaklarını bastırarak bu yeminini mühürlemişti. "Biraz daha dayan olur mu? Söz veriyorum bitecek, tüm bu acılar bitecek. Biliyorum, sen güçlü bir kızsın. Sakın pes etme Mavera, sakın!" Gözlerimden süzülen yaşlar yüzümü yakarak yastığın üzerine düştü ve sanki beni boğmak ister gibi orada bir bataklık inşa etti. "Sonra ne olacak?" diye sordum, kelimeler dilimi yarıp geçiyordu sanki. Konuştukça ağzımdaki kan tadı büyüyordu, tüm organlarımın parçalandığını hissediyordum. "O zaman artık bir insan olmayacağım, senin gibi bir Traum da olmayacağım ve beni kabul edebilecek hiçbir evren olmayacak. Ben ölüm olacağım, Ares, olduğum yere ölüm getireceğim. Ben öyle biri olmak istiyorum, ne olur bana yardım et. Ares, beni kurtar." Sustuğumda ise sonrası yıkımdı. Bir sancı dalgası denizleri vuran kasırga felaketi gibi üzerime çöktü. Bir daha konuşamadım. Bir daha Ares'i duyamadım. Kalbim dayanma gücünü yitirdi, atmayı bıraktı ve ben bir daha nefes alamadım.

TRAUMLAND -DÜŞLER DİYARI-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin