Korku
Bir ceylanın; aslanın kafesine salıverilip başını pençelerine eğmiş olan aslanın başını kaldırıp tıslamaya başladığında ceylanın kapıldığı korkuydu şu anki korkum. Ben avcıya av olmaktan korkan bir ceylandım, onlar ise avına pençelerini geçirmek üzere olan aslan ya da aslan sürüsü.
Korku bütünüyle bedenimi ele geçirmişti. Kimisi bir köpekten korkardı; kimisi peşine takılan psikopattan, kimisi ateşten korkardı. Ben bu oyunda daha doğrusu verdiği görevleri oyun diye adlandırdıkları bu savaşta yenilgiye uğramaktan korkuyordum. Çünkü yenilgi demek benim felaketim demekti.
Bunu gönderen kişi veyahut kişileri merak ediyordum. Sol elimde bordo renginde, üzerine beyaz kalem ile yazılmış bir not ve diğer sağ elimde ise siyahlarla kaplı bir kutu vardı. Gecenin karanlığı iyice çökmüş etraf karanlığa bürünmüştü. Dışarıda sokak lambaları bozuk olduğu için ayın yansıttığı ışık vardı, birde evdeki ışık. Kırık kapıdan rüzgârın hafif uğultusu ilişti kulağıma. Rüzgâr içeri girmiş gibi tenimi okşamış ve tüylerim diken diken olmuştu. Zaman ne çabuk geçiyordu, ne ara hava kararmıştı anlamamıştım doğrusu.
Notu masaya bırakıp koltuğa oturdum. Tufan ayakta dikilmiş hareketlerimi ve vereceğim tepkileri merakla izliyordu. Kutunun üstündeki siyah paketi açtım. İçinden kol saati tarzında bir kutu vardı, lacivert bir kutuydu. Kutunun kapağını açtığımda içinde rulo şeklinde sarılmış, kurdele yardımı ile bağlanmış bir kâğıt ve bir cihaz vardı. İçinden kâğıdı alıp kutuyu içindeki cihaz ile masaya bıraktım. Kurdeleyi açıp güzel el yazısı ile yazılmış olan yazıyı okumaya başladım. Bu olaydan dolayı gerilmiş olan bedenim her bir satırı okurken daha da geriliyordu.
"İlk görevin; Öztürk Holdinginde işe başlayacaksın. Onların güvenini kazanıp herkesten sakındırdıkları kapalı odaya gidip siyah dosyayı alacak ve sana dediğimiz yere bırakacaksın. Kutunun içerisindeki cihazı da özel toplantı odasındaki masanın altına yerleştireceksin. Yakalanmamaya bak. Bol şans küçük hanım.."
Üzerimdeki kahverengi gözlere çevirdim bakışlarımı. Duygusuz bir şekilde ayakta dikilmiş vereceğim tepkileri merakla izliyordu. Saçma sapan görevlerini oyun diye adlandırdıkları bu savaşta bir kuklaydım. Onlar ise beni yöneten birer hayalbaz.
Hayat beni öyle bir yere sürüklüyordu ki kendi iç dünyamda kaybolup bulunmamak istiyordum lakin hayat kafamdaki iç dünya gibi ilerlemiyordu maalesef. Kafamdaki dünyayı ben yönetiyordum ama gerçek hayatımı onlar yönetiyordu. Kafamdaki iç dünyada ailem ile sonsuz mutluluk vardı. Bir gölün kenarında ilkbaharın üçüncü ayının başlarında pikniğe gidip stop oynadığımızı; can, saklambaç, körebe oynadığımızı düşlemiştim. Lakin içinde bulunduğum bu hayatta durum bambaşkaydı. Ailemle bir gölün kenarında değil ayrı yerlerde belki de ayrı şehirlerdeydik; ilkbaharın üçüncü ayının başlarında değil sonbaharın birinci ayının başlarındaydık ve ailem ile saklambaç, körebe, can, stop değil hayatta kalma oyunu oynuyorduk. Daha doğrusu oynuyordum. Bir düştü benimki; geldi ve geçti gitti..
Bir düş vardı iç dünyamda bütün kâbuslarımı unutturup güzelleştiren ve bir gerçek vardı bütün düşlerimi harabeye çevirip kâbuslu gerçekleri gün yüzüne seren. Ve yine bir düş vardı kâbusları yenip tüm güzelliği önüme seren.
Belki düşlediğim dünya büyük bir yenilgiye uğrayıp kâbuslu gerçekleri gün yüzüne çıkarmıştı ama ben bu oyunda galip gelecek ve düşlediğim düşleri gerçekleştirecektim.
Uzun gelen bir süre zarfı içerisinde açık kahverengi gözlerine baktım. Takdirkâr olduğum kahveleri beni tanıştığımız andan şimdiye kadar büyülemişti. Şu an karşımda tüm asaleti ile duran adam babamın göz rengindeki kahvelere sahipti. Hayranı olduğum kahverengine. Gözlerinin kahverengiliği farklı bir tondaydı. Sadece O'na ve babama özelmiş gibiydi. İnsanın içini ısıtan ama bir o kadar da soğukluğunu koruyan bir renk vardı gözlerinde.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PİNHAN
ChickLit"Hayatında kendinden başka kimseye güvenme Medusa." "Sana da mı?" dedim. Gözleri karardı, bir adım daha attı. "Evet, bana da." Dedi o ürkütücü sesiyle. "Neden?" diye sordum ürkekçe. Sesim bulunduğumuz durumdan dolayı ürkek ve titreyerek çıkmıştı. Ta...