Bölüm 4; Dönüm Noktası

284 38 39
                                    


Bugün diğer günlerin aksine, oldukça rüzgarlı ve yağışlı bir güne gözlerimi açmıştım. Gece geç uyuduğum için geç uyanmıştım. Vakit öğle saatine geliyordu fakat buna rağmen kara bulutlar gökyüzünü öylesine teslim almıştı ki, sanki akşam olmak üzereydi. İçimde bir karamsarlık vardı bu yüzden.

O olayın üstünden günler geçmişti. Jimin yalnızca bir kere yanıma uğramış, onda da gitmesi gerektiği için çok kalamamıştı. Anlatmamıştı ama Taehyung ile ilgili olduğunu anlayabiliyordum. Her zaman gülen yüzünde koca bir endişe kaplıydı. Yoongi'den bile bahsetmemişti. Aramızda geçenleri bilmediğinden ben de direkt olarak soramamıştım fakat çok merak ediyordum. Taehyung şu an iyi miydi? Hala acı çekiyor muydu? Akşam vaktine dek zihnimi yalnızca bu düşünceler işgal etmişti. Sonra biraz kitap okumuştum. Rutin kontroller için doktorum gelip gitmişti. Annemi de görememiştim. Muhtemelen benim için dua ediyor yahut odasında uyuşmayan kalbin yasını tutuyordu. Bir türlü kabullenememişti bu durumu. Oysa henüz ilk denememizdi. Yine de onu teselli edecek bir şeyler bulamıyordum artık.

Bedenimi yataktan sarkıtarak ayaklandım. Odanın duvarları üstüme üstüme geliyordu ve nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Pencereye doğru yürüdüm ve yağan yağmura aldırmadan camı açtım. Yüzüme çarpan birkaç damla keyfimi az da olsa yerine getirmişti. Bazı şeyleri, bilhassa hastalığımı ve sonucunu kabullenmiştim fakat yine de yaşıyor gibi hissetmek harikaydı. Bu sebeple aklıma gelen fikirle aniden işe koyuldum. Dolabıma ilerleyerek bir polar üzerime geçirdim ve odadan çıkarak evin içindeki asansöre ilerledim. -Bilirsiniz, hasta ve zenginseniz sizin için her şey mümkündür.- Aile bireylerime görünmeden şoförümüzü buldum ve hayatımda belki de ilk kez 'küçük bey' makamını kullanarak evden ayrıldım. Gittiğim yer belliydi. Jimin'lere gidiyordum. Taehyung'u görmeli ve nasıl olduğunu bilmeliydim. Aksi halde meraktan dayanamayacak hale gelecektim. Hem Jimin birkaç gündür gelmiyordu ve bunu bahane olarak kullanabilirdim. Tanıdık yollara girdiğimizde heyecanlanmıştım. Arabanın camını açarak temiz havayı derin derin soludum. Olur da heyecanıma yenil düşersem ve fenalaşırsam başıma -başımıza- gelecekleri düşünemiyordum bile.

Evin önüne geldiğimizde şoför arabayı durdurdu ve açtığı şemsiye ile bana girişe kadar eşlik etti. Zili çaldım. Kapıyı açan hizmetlilerdi. Umuyordum ki, Jimin evdeydi.

"Hoş geldiniz Bay?"

Kapıyı açan mini siyah etekli genç bir kadın kim olduğumu sorarcasına bakıyordu yüzüme. Burada eski bile olsa beni tanımaması normaldi çünkü çok sık gidip gelmezdik birbirimize.

"Jeon." diye yanıtladım. "Jimin'in arkadaşıyım. O evde mi?"

"Ah, evet efendim. Lütfen buyrun. Bay Park odasında, kuzeni ile alakadar oluyor." Büyük bir gülümsemeyle beni içeri davet ederken bir teşekkür mırıldanarak yolunu bildiğim odaya doğru ilerledim. Merdivenleri çıkarken sık sık duraksamak zorunda kalsam da sonunda başarabilmiştim fakat bacaklarım zihnimle aynı fikirde değildi. Bu sebeple biraz hızlanarak, tabiri caizse baskın yapar gibi gitmiştim Jimin'in odasına. Kapı biraz hızlı açılınca başlar bana dönmüştü ve az da olsa mahcup hissetmiştim. Jimin'in beni gördüğünde gözleri kocaman oldu.

"Selam." dedim, suçlu bir çocuk gibi ensemdeki saçları karıştırırken. Hemen arkasındaki Taehyung bana gülümsüyordu.

"Jungkook!" dedi Jimin hayretle. "Buraya nasıl geldin?"

Kapıyı kapatarak içeri ilerledim ve yatağın kenarına oturdum. "Arabayla." diye yanıtladım basitçe omuz silkerken.

"Annen seni nasıl oldu da çıkardı o evden?" Şüpheci tavrıyla bakışlarını üzerimde gezdiriyordu.

Florebo Quocumque Ferar | taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin