Bölüm 10; Paris

195 22 10
                                    


Buralara uğramayı iyice unuttum. Hikayeye yazacak bir şey aklıma gelmiyordu bir türlü. Yarım bırakmaya da gönlüm razı olmadı. Geçte olsa bir şekilde finali getirmeye çalışacağım. Hala bekleyen ve okuyan varsa teşekkür ederim.

Yapacağınız birkaç yorum beni motive edebilir.

İyi okumalar.





"Çocuklar böyle bir karar vermenize çok sevindim." dedi babam biz son kontrolleri yaparken. "İnanıyorum ki, hepinize çok iyi gelecek."

Başımı kaldırarak tebessüm ettim sözlerine. "Annem seninle aynı düşünmüyor gibi."

"Onu merak etmeyin siz. Eğlenmenize bakın yalnızca."

"Öyle yapacağız." diyerek bavulun fermuarını çektim. İhtiyacım olan her şeyi almış gibiydim. "Teşekkür ederim baba."

"Ben bir şey yapmadım." dedi utangaç bir tavırla ellerini sallarken. "Hadi inin artık havaalanına geç kalacaksınız."

Onu onaylayarak odadan çıktık. Jimin önden giderken babamla sohbet ediyordu. Ben de Taehyung ile onları takip ediyordum. Eşyalarımız araca yüklendiğinde artık tamamen hazırdık. Yoongi ve diğerleri ile havaalanında buluşacaktık. Bu yüzden Jimin hepimizden heyecanlı ve sabırsızdı.

"Görüşürüz Bay Jeon." diyerek arabaya ilk binen o oldu. Ardından Taehyung da babamı saygıyla selamladı ve geriye bir tek ben kaldım.

Babam başta kararsız kalmış gibi görünse de daha sonra kollarını bana doladı ve çenesini omzuma yasladı. "Hiçbir şeyi düşünmeden iyi bir vakit geçirin." Elleri sırtımdan ayrılırken gülümsedi yeniden, kendini geri çekerek arabayı gösterdi. Ona el sallayarak arabaya bindim ve yolculuğumuzun ilk kısmı böylelikle  başladı.

Baştan almak gerekirse, Taehyung ile yatakta yaptığımız ağlamalı konuşmanın üzerinden tam iki hafta geçmişti. Bu sırada düşündüğüm tek şey Taehyung ile o tatili yapmak istediğimdi. Ancak bunu tek başıma yapamazdım ve onun arkadaşlarına da ihtiyacım vardı. Bu sebeple Jimin'den yardım istemiştim. Teklifimi duyunca beni başta ciddiye almamıştı. Çünkü hepimiz biliyorduk ki annem böyle bir durumda böyle bir şeye asla müsaade etmezdi. Ama onu ikna etme kısmını babam üstlenmişti. Bu yüzden geriye sadece Taehyung'un arkadaşlarını ayarlamak kalıyordu.

Jimin sonunda ciddiyetimi kavradığında gözleri dolmuş ve biraz ağlamıştı. Ama hemen sonrasında kendini toparlayarak çığlıklar atmış, Yoongi ile çıkacağı ilk tatilin heyecanını yaşamıştı. Diğerlerini ayarlamanın kolay olduğunu söylemişti. Her şeyle ilgilenecek olması omuzlarımdaki yükü hafifletmişti. Çünkü bu gibi durumlara pek alışık değildim.

Uçakta fenalaşma durumumuza karşın Taehyung da benim gibi uyku ilacı aldı. Bu sebeple yolculuğun nasıl geçtiğinden ikimiz de habersizdik. Ne var ki vücudumuz bizimle aynı fikirde olmayacaktı ki, uçaktan indiğimizde her yerimiz sızlıyordu. Bavullarımızı teslim aldıktan sonra iki ayrı taxi tutarak otelin yolunu tuttuk. Şoför ile konuşma kısmını Taehyung halletti. Doğruyu söylemek gerekirse Fransızca aksanından oldukça etkilenmiştim. Paris'e olan zaafını bana itiraf etmişti fakat Fransızca konuşabildiğini bilmiyordum. Bana doğru döndüğünde halimi fark etmiş olacak ki dudaklarında oldukça yumuşak bir gülüş belirdi. Başımı omzuna yaslayarak dışarıyı seyrettim.

Her şey çok güzel gidiyordu. Öyle mutluydum ki daha önce hiç tanışmadığım bu yabancı insanların arasında, şaşıyordum. Beni Taehyung'dan ayırmamışlardı. Her birinin bakışlarındaki ve tavırlarındaki samimiyeti çıplak gözlerimle görebiliyordum. Bu davete oldukça sevinmişlerdi. Kim bilir belki de ölmek üzere olan arkadaşlarının son arzusunu yerine getiriyor olabilmek mutlu ediyordu onları.

Florebo Quocumque Ferar | taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin