Mevsimin yaz olmasının verdiği mayışma ile üstündeki ağır kıyafetlerinde birleşmesiyle omzundaki ceset torbası Azat Kaya'ya iyice ağırlık yapıyordu. Birde gece vakti doğru düzgün yanmayan sokak lambalarının verdiği ürperti de vardı. İyice kendinden geçmişti. Peşindekilerden mi kurtulmalıydı yoksa cesedi atıp kaçmalı mı? İşte böyle bir anda yan sokaktan koşan kişi gözlerini parlattı. Gelen kendisi ile yaşıt olan halası Sultan Toprak. Nefes nefese kalmıştı. Hemen yetişip silahı Azat'ın eline tutuşturdu ve dedi ki''Biraz daha kaçman gerekiyor! Telefonun çaldığı anda etrafta kırmızı arabayı bulup bin! Ceseti de bagaja koy, biryere atarsın!''Azat ne yapacağını anlamıştı. Halasının kocası Fatih Toprak onu kırmızı arabayla alacaktı. Ürpertici sokakta kaçmaya devam etti. Kaçmaya çalıştığı seslerde kesilmişti artık. Heyecanı biraz olsun geçmişti. Çok geçmeden telefonu çaldı. Kırmızı arabayı etrafta aramaya başladı. Bulunca küçük bir mutluluk oldu kendinde. Arabanın bagajını açıp cesedi açmak istedi ama gördüğüne inanamadı. Bagajda 2 ceset daha vardı. Hemde iki çocuk cesedi! Ne olduğunu araştırmadan cesedi diğerlerinin üzerine koydu ve ön koltuğa oturdu. Hiçbirşey demeden birbirine baktılar ve sonra kahkaha ile gülmeye başladılar. Fatih''Çanta arka koltukta. Bak bakalım hoşuna gidecek mi?''Azat arka koltuğa uzandı çantayı açınca içinden beklediği şeyler çıktı. Gözü parlıyordu. İçinden 3 sahte kimlik, 3 pasaport ve yüklü miktarda para çıktı. Azat''Bu bizim kurtuluşumuz. Peki cesetleri ne yapacağız?''Fatih sert ve hiddetli bir tavırla''Ne cesetleri! Sadece bir ceset yok mu?''Azat korkuyla''arkada 2 tane küçük ceset var!''Hemen yola çıktılar. Sultan'ı almaya gidiyorlardı. Biraz kuytu bir yere gelince cesetlerin kim olduğuna bakmaya karar verdiler. Azat bagajı açtı. Kendi taşıdığı cesedi kaldırıp küçük cesetleri çıkardı. Torbayı açtılar. İçinden çıkan şeyler onları şoka soktu. Çocuk cesedi sandıkları Azat'ın Halası Sultan ve Azat'ın oğluydu. Sultan'ın kolunda bir bıçak izi vardı. 1-2 saniye sonra öksürdü. Sultan yaşıyordu ama Azat'ın oğlunun kafası kesilmişti. Azat buna çok üzülmedi çünkü istemediği bir çocuktu. Yine de içine bir taş oturmuştu sanki. Sultan öksürmesi durunca ağlamaya başladı. Sultan'' Benim suçum değil!''Diye bağırıyordu sürekli. Onu sakinleştirip arabaya bindirdiler ve U dönüşü yaparak hızlıca gitmeye başladılar. Havaalanı yolunu tuttular. Sultan normale dönünce ne olduğunu sormaya başladılar. Sultan anlatmaya başladı'' Ben silahı Azat'a verdikten sonra hızlıca yolumdan geri döndüm. Herhalde birisi beni görmüştü ve ben çok gitmeden beni yakaladı. Sürekli şekilde herşeyden haberi olduğunu, nasıl bir belanın içinde olduğumuzu söylüyordu. Sonra bir darbe hissettim. Uyandığımda bir torba içindeydim. Sonra bagaja tıkıldım. Sadece bir bebek ağlama sesi vardı. Sonra o seste durdu. Yattığım yerde bir ıslaklık hissettim. Sıcak bir ıslaklık. Kan olduğunu anlamıştım zaten. Sizde torbayı açınca bunun Azat'ın oğlu olduğunu anladım.''Bunu söylerken Sultan tekrar ağlamaya başladı. Geçen sürede havaalanına gelmişlerdi. Fatih hızlı şekilde çıktı ve bilet almaya gitti. NewYork'a bilet alacaktı. Bu arada da Azat sanki bir çöp atar gibi hiç belli etmeden çocuğu yandaki su kanalına atıverdi. Sonra arabaya geçti. Biraz sonra Fatih geldi. Biletler tamamdı. 15 dakikaya uçak kalkacaktı. Bu sürede de oradaki küçük dükkanlardan bazı kıyafetler ve bavullar aldılar. Parayı da bavula koydular. Zaman gelmişti. Uçağa bindiler ve yola çıktılar. Kurtulduğunu zanneden Azat, Fatih ve Sultan neyin içinde olduğunu Yakında anlayacaklardı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kan İzi
Mystery / ThrillerBolca Cinayet ve Birbirine Bağlı Olaylarla Labirent Gibi Bir Yaşantı...