Selamm👋
Aklıma gelen sahnelerden sonra bu kitabı yazmaya karar verdim. Diğer kitabımın aksine bu kitapta sadece hayali sahneler yazıp paylaşacağım. Şans verip okuduğunuz için teşekkürler. Diğer bölümlerde görüşmek üzere 😉
Tamı tamına 1 hafta olmuştu Karacanın Azerin evine geleli. İlk zamanlar aralarında esen o sert rüzgar yoktu. Azerde Karaca'da bazı şeylerin farkına varıyorlardı. Kalplerindeki o imkansız görünen sevginin varlığını kabulleniyorlardı. Bu duygularla yüzleşmek ağır geliyordu ikisinede.
Azer. Azer daha ağır yaşıyordu. Çünkü Azer kardeşlerini Koçavalılar yüzünden ölmüştü. Yamaç Koçavalı. Hayatını mahveden insan. Ismini duyduğunda bile öfkesi gözlerini kör ediyordu. Şimdi nasıl olurda bu adamın yeğenine aşık olurdu. Olmaması lâzımdı. Peki ya kardeşlerinin kanı, intikamı. Karaca için intikamından vazgeçebilir miydi?
Düşüncelerini savuşturmak adına odasındaki balkona çıktı. Hava hafif esiyordu. Takım elbisesinin cebinden sigarasını çıkarıp yaktı. Ellerini balkonun demirlerine koyduğunda aşağıda duran kızı fark etti. Bahçedeki oturmuş öylece manzarayı izliyordu. Burdan bakıldığında bile üşüdüğü belliydi. 'Hasta mı olmak istiyor bu kız' diye düşünerek odasındaki pikesini alıp aşağıya indi. Annesi ve kardeşi odalarında olmalıydı. Sessiz adımlarla bahçeye çıktı Azer. Kızın yanına gidip elindeki pikeyi omuzlarına örttü.
"Üşüdüğünü yukarıdan ben fark ettim sen fark edemedin mi de oturuyorsun hâlâ burda" cevap veremedi Karaca. Ne diyecekti ki. Kalbim cayır cayır yanarken buranın soğukluğu pekte umrumda değil diyemezdi sonuçta
"Karaca iyi misin sen?"
"İyiyim"
"Değilsin. Yüzüne bakan herkes bunu anlar" Azerin dedikleriyle yalandan bir tebessüm oluştu dudaklarında. Yüzüne bakıldığında iyi olmadığı anlaşılıyorsa bunca zamandır niye kimse yanında olmamıştı ki. Neden düşman beklenen bu adam ailesinden bile iyi davranıyordu ki ona. Gözündeki yaşı sildikten sonra adama döndü.
"Sanane. İyi değilsem de değilim. Senin işine gelmez mi? Düşmanız nihayetinde" söylediği her söz bıçak gibi saplanıyordu kalbine.
"Sen beni istediğin kadar düşmanın olarak gör ben seni öyle görmüyorum. Sen benim düşmanım olamazsın"
"Niye Azer. Kardeşlerinin katilinin yeğeni değil miyim ben? Niye bana bu kadar iyi davranıyorsun?"
"Yapma Karaca nasıl yaktığını bilmiyorsun. Ne kendine ne de bana bunu yapma." Azer daha fazla dayanamayıp odasına çıktı. Karacada az önce yere attığı battaniyeyi aldığında burnuna dolan kokuyla dahada sarıldı pikeye. Sevdiği adam yukarıdaydı ama o kokusunu için ona sarılmak yerine battaniyesine sarılıyordu. Zar zor çıkabilmişti odasına. İçeriye adımını atar atmaz kapısını kapatıp yere çöktü. Gözyaşları durmak bilmezken daha da sarıldı battaniyeye.
Azerse daha fazla evde durmak istemediği için üzerini değiştirip odasından çıkmıştı. Karacanın odasının önünden geçerken duyduğu ağlama sesiyle duraksadı. Sevdiği içerideyken, ağlarken destek bile olamıyordu. Daha fazla beklemeden hızlı adımlarla aşağıya inip evden çıktı.
Arabaya bindikten sonra nereye gideceğini düşündü. Saatte baktığında daha 12 olduğunu gördü. Ahmet abinin yanına gidebilirdi. Hemen arabayı sahile doğru sürmeye başladı. Ahmet abi daha İstanbula yeni geldiğinde tanıştığı abisiydi. Sahilde meyhane işletiyordu. Onunla rahatça konuşup fikir alabilirdi.