Karaca uyandığında Azer hâlâ uyuyordu. O olmadan aşağıya inmeye cesaret edemediği için yataktan kalkıp pencerenin önündeki koltuğa oturdu.Neler olacağını bilmiyordu. Evinden kaçıp gelmişti. Ailesi elbet peşlerinden gelecekti. Adanada olmaları azda olsa güven veriyordu. Bugün gelirken görmüştü. Herkes yaptığı işe rağmen onu sevip sayıyorlardı.
Bir an aklına babannesi ve dedesi geldi. Dedesi nasıl Çukurda sevip sayılıyorsa Adanada da Azer öyleydi. İstemediği hayatın başrolünde istemediği karakter özelliğindeydi resmen.
"Karaca" aniden gelen Azerin sesiyle irkilmişti.
"Korkma benim"
"Dalmışım kusura bakma"
"Aşağıya inseydin ya"
"Cesaret edemedim" kızın verdiği cevapla Azer gülmeye başlamıştı.
"Sen mi cesaret edemedin?"
"Azer gülmesene" her ne kadar gülme dese de adamın gülüşü onun yaşam kaynağı gibiydi.
"Ne yapayım kızım. Senin gibi birinden cesaret edemedim lafını duymayı düşünmüyordum."
"Bende insanım sonuçta"
"Hadi inelim beraber"
"Dur. Önce konuşmamız lazım"
"Tamam konuşalım" yatağa oturduktan sonra Karacanın elinden tutup onuda yanına çekti.
"Seni dinliyorum"
"Azer ben bugün burdaki insanların sana olan davranışlarını gördüm"
"Ee"
"Aklıma bizimkiler geldi. Sanki sen dedemsin ben babannemim. Ben babannem gibi biri olmak istemiyorum ya da böyle bir hayat yaşamak istemiyorum. Burası çukur olmasın. Güçlenecek diye insanlar ölmesin"
"Ne ben dedenim ne de sen babannensin. Burası bir çukur değil olmayacakta. Kafanı böyle huzursuz edici düşüncelerle doldurma. "
"Ne olacak bundan sonra?"
"Adanada kalırız diye düşündüm ben"
"Olur kalalım. İstanbul ikimizin içinde pek iyi anılarımızın olduğu şehir değil. Burda kalmak ikimizede iyi gelir"
"Azer birde senden birşey isteyeceğim"
"Emrin olur"
"Aşağıda kardeşlerin ters tepki verirse benim için onları üzme olur mu?"
"Karaca"
"Azer sizin bağınız çok başka. Eğer şimdi benim yüzümden bu bağ zedelenirse ben kendimi affedemem. O yüzden söz ver bana"
"Söz güzelim söz."
Azer Karacanın elini sıkıca tuttuktan sonra aşağı kata, salona indiler. Herkes salonda kendi halinde takılıyordu. Azer Karacanın elini bıraktıktan sonra varlıklarını belli etmek istercesine yalandan öksürdü.
Yüzlerine bakıp kardeşlerinin tepkilerini ölçtüğünde annesinin kardeşleriyle konuştuğunu anladı. Karacaya gözleriyle koltuğu işaret ettikten sonra oturdu.
"İstanbuldan geldiğinize göre burda kalacaksınız galiba. Umarım ev tutmuşsundur abi"
"Daha tutmadık. Sonra çıkar bakarız ev"
"Elinizi çabuk tutun. Ben bununla aynı evde kalmak istemiyorum"
"Ceylan onun bir adı var"
"Adını ezberleyeceğim kadar önemli biri değil abi. Soyadı nasıl bir pislik olduğunu ele veriyor. Evlendiğin, evimize getirdiğin yetmezmiş gibi Seyhanın kıyafetlerinden vermişsin." Karaca daha fazla gözyaşlarını tutamayacağını anladığında yukarı çıktı.