2. Bölüm "FABURA"

32.1K 1.2K 60
                                    

Sizleri seviyorum, keyifli okumalar...

🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀🍀

Ah! Nerdeydi bu? Evin içinde bir oraya bir buraya koşup duruyordum. Evet! İşte buradaydı. Yeşil gözlerimle uyumlu koyu yeşil, bacak dekolteli ve ip asklı kadife uzun elbisemi giydim. Şık olmalıydım. Hafif bir makyaj yapıp bir yandan toparlanırken bir yandan da ayakkabılarımı giymeye çalışıyordum. Çizimlerim beğenilmişti fakat asıl önemli yer şimdi başlıyordu. FABURA'a, görüşmeye gidecektim. Saat 08.30'u gösteriyordu Burcu'yu beklemeden hemen taksi durağına hızla yürüdüm. Sürekli git gel git gel taksicilerle kanka olmuştum. Hatta bir keresinde ücret bile almamışlardı tabii parayı gizlice koltuğa bırakmıştım. Gözlüklü şişman Ahmet amcayla yol boyunca mahalledeki 'dedikoducu koca karı'ları çekiştirmiştik, çok farklıymışız gibi...
Nihayet geldimde kocaman lüks bina ile birbirimize bakıyorduk. Çok fazla kata sahip olan bina siyah, sanki tamamen camdan gibi görünüyordu. Gece mavisi şeritler binanın üzerinden dağınık şekilde uzanıyordu ve üst kısmında kocaman harflerle gümüş parlak renkle FABURA yazıyordu. Derin bir nefes aldım ve kapıya doğru yürüdüm. Çevredeki bazı meraklı gözlerle göz göze gelmiştik. Büyük kapıdan içeriye girip etrafa bakındım. Çok şık dekorasyon yapılmıştı, yetenekli bir tasarımcının elinin değdiği  belli oluyordu. Danışmadaki, siyah saçları omuzlarına dökülen kadının yanına ilerledim. "Afedersiniz şey.."
Kadın cam mavisi güzel gözleriyle bakıp sevecenlikle gülümseyerek "Sen Çağla Kösem olmalısın biz de seni bekliyorduk. Ben Meltem, beni takip et.." diyerek heyecanla yerinden kalktı. Güzel fiziğini ortaya çıkaracak dar pantolonu ve omuzları açık kazağı ile çok güzel olmuştu. Üst katta seri adımlarla yürürken bir yandan Meltem'in burayla alakalı anlattığı şeyleri dinlerken bir yandan da insanların ellerinde kağıtlarla koşuşturmalarına ve duvarlara asılmış modellere bakıyordum. Modelin üzerindeki ayakkabı ve giysilerin hepsi FABURA'nın tasarımıydı ve gerçekten çok harikalardı tek kelimeyle; eşsizlerdi.
Meltem hızlı hızlı konuşurken aniden lafına atladım. "Meltem daha görüşmeye bile gitmedim neden bu kadar şeyi anlattın ki?"
Meltem komik bir şey söylemişim gibi kahkaha attı ve tekrar konuştu.
"Canım burası sıradan şirketler gibi değil. Sen zaten seçilerek alındın buraya, çizimlerini Ceren hanım değerlendirdi o yüzden şu an buradasın ve mail aldın. CV'n de incelendi."
"Ne yani ben..ben çoktan işe alındım mı?"
Başını sallayarak 'evet' dedi. Mutlulukla Meltem'in üzerine atladım ve sıkı sıkı sarıldım. Yaklaşık yarım saat boyunca şirketin her yerini, her katını gezdik. Bilmem gereken bütün bilgileri kafama unutmamak üzere yazdım. En dikkatimi çeken yer de 'patronlar' bir başka değişle 'ortaklar' oldu.
"Peki ya onlar?"
"Öykü Ecem Erdem. Şirketin üç ortağından biri. Giyim ve kozmetik alanı onda. Kendilerinden pek haz etmem açıkcası aramızda kalsın."  göz kırparak güldü. Öykü hanımın yanında görevli olan herkesten biraz bahsetti.
"Aras Demir. Burak beyin en yakını Aras beydir ayrıca kuzen olduklarıyla alakalı bir dedikodu da var her neyse Aras bey daha çok maddi kısımla ilgileniyor. Toplantılar, görüşmeler, yapılan anlaşmalar ve çalışanlarla da aynı şekilde. Bu arada tam bir parti adamıdır ayrıca biraz da çapkındır." diyerek güldü. Bir yandan anlatırken bir yandan da kimin hangi odada olduğunu gösteriyor veya tarif ediyordu. Dairesel şekilde olan katta en çok dikkatimi çeken bölümde durdum ve incelemeye başladım. Duvarda bir sürü fevkalade kadın ayakkabı tasarımları vardı. Tavandan süzülen ışıklar görüş alanımı aydınlatıyordu. Sade beyaz kapının üzerinde 'BB' yazıyordu. Diğer odalardan daha farklı ve özel görünüyordu sanki. Meltem odayı göstererek "Burak Baysal dedi. "En büyük hisse onun. Büyük patron anlayacağın. Şimdilik bunları bil yeterli."
Koridorda yürümeye devam ettik ve geldiğimiz noktada tekrar durduk. Siyah takım elbiseli 1.85-90 boylarındaki adam elindendeki çizimlere bakarak etrafında toplanan insanlarla konuşuyordu. Yüzünü görememiştim ama saati bir yerden tanıdıktı, belki de ünlü bir saatti.. olabilirdi. Meltem'e tam soru soracakken bir kadın, yüksek sesle elinde dosyalarla birini kovalıyordu.

"YAKTIM SENİ JÜN!"

Meltem'e sorarca bir bakış attım. Meltem 32 dişini göstererek pek gülümseme sayılmayacak şekilde gülümsedi ve "FABURA'ya hoşgeldin."
dedi. Kızıl küt saçları omuzlarına dökülen, yüksek topluklu ayakkabısıyla resmen depar atan kadına bakıyorduk. Meltem tekrar konuşmaya başladı. "O gördüğün kadın Ceren. Ceren Gümüş bir başka deyişle Çita. Biraz deli olduğu doğrudur. Yerinde duramayan hobidi biri. Bütün dosyalar ondan sorulur. Ve çalışanlarla çok haşır neşirdir bir nevi hatırlatıcı veya anımsatıcı gibi düşün. Verilen iş gecikirse veya hata varsa sonun Jün gibi olabilir." diyerek güldü.
"Jün?"

" Cüneyt, biz ona Jün diye hitap ederiz. Elemelerde birinci olan şahız olur kendileri. Senden bir hafta önce geldi."

"Ama nasıl olur onunla aynı gün girmiş olmam gerekiyor adını gördüğümü hatırlıyorum?"

"Sen ikinci, Yani son Elemelere girmedin mi?"

"Evet?"

"Kağıtlara dikkatli bakmamış olmalısın, genele bakmışsın sen. Cüneyt birinci Elemelerde birinci Oldu, sen de ikinci Elemelerde birinci Oldun yani 2 tane ayrı ayrı birinci totalde 2 tane eleman. Zirvedekileriz biz, herkes alınmaz buraya." diyerek saçlarını savurdu. Tekrardan yürümeye başladık. Geçici olarak beni bir masaya yerleştirdi, öğle arası geldiğinde dışarda kafeye gitmeye karar verdik. Yemeklerimizi yerken bir yandan da sohbet ediyorduk o sırada Meltem'in telefonu çaldı.
"Çağla, beni çağırıyorlar. Sende gel istersen, gezmiş olursun." dedi. Onaylayarak yerimden kalktım, hesabı ödeyerek tekrar şirkete girdik. Alt kata indik, büyük girişte 'STÜDYO' yazıyordu. Meltem merakımı fark etmiş olacak ki anlatmaya başladı. "Çekim yapılan yer. Mankenler, reklamlar, manşet ve gezeteler.. çekimler işte."
Sarışın bir kadın hızla yanımıza geldi ve mavi gözlerini Meltem'e dikti. Çok gergin ve stresli görünüyordu. Telefonundan saatine bakarak Meltem'e yaklaştırdı. "Meltem saat kaç? Nerede bu manken? İşi batıracak! Önemli bir çekim olduğunu kaç kere söyledim değil mi?!"
Git gide ses tonunu yükseltiyordu. Sesleri duyanlar dönüp buraya bakıyordu.
"Öykü, ne oluyor burada?"
Öykü! Tabii ya şu bahsettiği kadın buydu. Öyküye göre daha az sarışın adam Meltem'le Öyküye bakıyordu.
"Aras manken falan yok ortada. Çekimlere sadece 3 dakika kaldı!"
Hemen yanımıza bir adam daha geldi. Daha uzun boylu ve vücudu daha biçimliydi. Gözlerini telefondan ayırmadan "Sorun nedir?"
dedi. Öykü sıkılgan bir ses tonuyla "Manken yok." dedi. Siyah saçlı adam gözlerini telefondan ayırıp Öyküye baktı. Arasla göz göze geldik ve mahçup bir şekilde gülümsedim, bunu neden yaptım bilmiyordum. Dudağının bir kenarı kıvrıldı ve beni baştan ayağa inceledi ve gülümsemesi tüm yüzüne yayıldı, gözlerini benden ayırmadan "Şansa bakın, bir tane buldum bile." dedi. Ne demekti bu? Kimi bulmuştu? Nereye bakıyordu? Bana mı?! Yok artık daha neler! Siyah saçlı adam Aras'ın bakışlarını takip etti ve tanıdık bal rengi gözleri benimkilerle buluştu.

🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿🌿

-Oy ve yorum yapmayı unutmayalım lütfen.Emeğe saygı:)
👇🏻👇🏻👇🏻
-Yazım ve noktalama hataları varsa üzgünüm elimden geldiğince düzeltmeye ve dikkat etmeye çalıştım🙃

Yeni AsistanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin