Loş ışığın altında çizimlerimi son bir kez daha gözden geçirdim. Bu benim için çok büyük bir şanstı ve belki de son şansımdı. Kalem izlerine, yönlerine, kalınlığına... her şeye tek tek baktım. Nihayet saatler sonra ikna olup çizimleri dosyaya kaldırdım. Yarın büyük gündü, elemelerde birinci olursam istediğim şirkete girme ihtimalim vardı. Okulumdan mezun olduktan sonra staj yaptığım yerlerden iş teklifi almıştım lakin istediğim düzeyde değillerdi. Açıkcası berbatlardı. Haftalarca hatta aylarca çizim yapmıştım. Kendimi geliştirmem gerekiyordu o şirkete FABURA'ya girmem gerekiyordu. Yaptığım araştırmalara göre bir çok ülkelerle anlaşmaları vardı, yatırım ve üretkenlik olarak mükemmellerdi. Ve nadiren düzenlenen elemeleri tek tek değerlendirip en iyi 2 kişiyi alıyorlardı. En büyük hayalim buydu. Gözlüğümü gözümden çıkarıp masaya bıraktım. Gözümün bozuk olmasına rağmen sadece projelerle uğraşırken takıyordum, şeffaf lensimin yerini asla tutamazdı. Mutfaktan gelen seslerle yerimden kalktım. Mm ortalık efsane yemek kokuyordu. Ev arkadaşım Burcu ile minik bir evde kalıyorduk. Babamın her ay gönderdiği paranın bir kısmı ile kirayı öderken kalan kısmıyla da ihtiyaçlarımı karşılıyordum. Babam hiç bir zaman ilgili bir ebeveyn olamamıştı. Bana tek desteği maddiyatın yanı sıra adının yaygınlığıydı. Soy ismim hemen hemen her kapıyı açıyordu tabii tercih etmiyordum.
Bir aileye sahip değildim, babam; ilgisiz sadece işine odaklanmış robot gibi bir adamın tekiyken annem; kendi ülkesine, Amerika'ya tekrar dönmüş ve yeni evliliğinden çocukları olmuştu. Babamla haftada bir görüşürken annemle hiç görüşmüyor, konuşmuyorduk lakin tercihlerine saygı duyuyordum. Burcu'nun yanına mutfağa geçtim.
"Yine döktürmüşsün yardım edeyim mi?"
Bir eliyle tavadaki yemeği karıştırırken diğer yandan tabakları çıkartmaya çalışıyordu.
"Aman sen otur bayan sakar bir iş yapıcam diye on iş çıkartıyorsun." diyerek yemeği servis etti.
"Bu kadar sakar olmayı bende istemezdim bayan ukala."
Yapmacık bir gülümsemeyle "ha ha" diyerek masaya oturdu. Burcu esmer güzeliydi ve mükemmel bir fiziğe sahipti. Simsiyah gözleriyle insanın cezbediyordu adeta. Dışardan çok soğuk ve mesafeli görünen tiplerdendi gerçi sevdiği insanlar dışında pek de sıcak bir insan sayılmazdı.
"Yarın büyük gün desene."
Başımı sallayarak onayladım. Hâla çok gergindim. Burcu çatalını bırakıp yüzüme baktı elini elime koydu ve destek vererek sıktı. "Sakinleş biraz, seni seçmeyip kimi seçecekler?!"
Tuttuğum nefesi verdim. "Ya seçmezlerse? Ya yapamaz.." Lafımı yarıda keserek "Seçecekler, eminim." dedi. Gülümseyerek susmayı tercih ettim. Konuşmadan beni anlayan tek insandı, tek gerçek dostumdu Burcu.
"Hah şöyle gül sen, gamzene kurban."
Bu lafı üzerine kahkaha attım. Elini yanağımdaki çukura koydu ve yanaklarımı çekiştirip sündürdü. Sevme şekline gel!
Yemekten sonra duşa girip yarın için hazırlandım. Kahverengi saçlarımı tarayıp kuruttum. Dalgalı saçlarım belime kadar uzanıyordu, bakımı gerçekten zordu. Geceliğimi giyip yatağıma uzandım. Kitabımı elime alıp kaldığım yeri bulmaya çalıştım. O sırada kitabın arasından küçük bir kağıt parçası düştü.
"Kimi tutkular rehberimiz olur yaşam boyunca kollarıyla bizi sarar. sorgulamadan peşlerinden gideriz ve hiç pişman olmayacağımızı biliriz"
Kağıda bir süre baktıktan sonra Burcuyla yaptırdığımız büyük mantar panoya yapıştırdım. Duvara boydan boya mantar pano yaptırmıştık. Resimlerimizi, önemli şeyleri asıyorduk. Kağıt önemsizdi ama asmam gerektiğini hissetmiştim. Yatana kadar kitap okudum. Telefonuma gelen mesajla kitabı kaldırıp bir kenara koydum.Gönderen: Babam
Yarın için bol şans.Çok içten bir mesaj yazmasan da olurdu neyse bu da bir şey tabi ki nankörlük etmeye gerek yoktu. Genelde iban vb şeyler için yazardı. Kıyamet mi kopacaktı acaba?
*
Alarmın sesi ile yattığım yerden sıçradım. ELEMELER! Elimi yüzümü yıkayıp dolabımı açtım. Ne giymeliydim? Çok heyecanlıydım. Tamam sakinim. Siyah mini eteğimin üzerine beyaz ince bir tişört giyip içime verdim. Siyah tül külotlu çorap ve diz kapağımın biraz üzerine kadar uzanan siyah topuklu çizmemi de giydim. Sonbahar havası olduğundan dolayı tüylü pofuduk bir kürk aldım. Saçlarımı düzleştirirken bir yandan da solgun görünen cildime baktım. Bordoyu andıran koyu kırmızı ruj ve biraz da maskara sürdüm. Makyaj yapıp cildimi daha da yaşlandırmak istemiyordum bu yüzden nadiren makyaj yapıyordum.
Hazırdım. Kahvaltı yapmak istemiyordum sabah sabah midem hiç bir şey almıyordu. Burcu zorla bir iki lokma bir şeyler yedirdi. İyi işleyen bir kafesi vardı bir çok elemana maaş verebilecek kadar iyi. Çıkışta kafeye geleceğim konusunda anlaştık ve vedalaşıp evden çıktık.
Seri adımlarla yürürken bir yandan da unuttuğum bir şey var mı diye kontrol ediyordum. Saate baktığımda hâla zaman olduğunu görmeme rağmen hala stres içerisindeydim. Geç kalabilirdim İstanbul trafiği diye bir şey vardı sonuçta. Hızla yürürken taksi görme mesafemdeydi. Elimi kaldırarak durmasını işaret ettim. Taksi durdu ve kapı kolunu tuttuğumda tenimde bir sıcaklık hissettim. Bir el elimin üzerindeydi. Siyah gerçekten pahalıyım diye bağıran saati ile iyi giyinimli muhtemelen iş adamı olduğunu tahmin ettiğim adam bal rengi gözleri ile bana bakıyordu. Rüzgardan hafif dağılmış siyah saçlarının birazı alnına düşmüştü. Keskin yüz hatları vardı. Dikkatimi toplayarak kaşlarımı çatıp "Ben durdurdum." dedim. Beni baştan ayağa şöyle bir süzdü bakışları tekrar gözlerimle buluştuğumda gözlerimi kısıp aynı şekilde bende onu süzdüm. Sapık mısın? Manyak mısın? Sen öyleysen ben iki katın öyleyim hadi bakalım. Otoriter mükemmel sesiyle cevap verdi. "Elimi ilk ben kaldırdım." Taksici adam camı açıp "Biriniz biniyorsanız binin müşteriler bekliyor saatlerce sizi bekleyemem." dedi.
"Bakın geç kalıyorum şu an sizinle tartışamayacak kadar büyük bir yetenek yarışmasına gitmem gerek." diyerek cümlemi vurguladım. Adam iç çekerek "Bende sizinle taksi tartışması yapamayacak kadar büyük bir toplantıya geç kalıyorum." derken aynı şekilde cümlesini vurguladı. Ne gıcık bir herifsin sen böyle?! Pekala anlaşılan ortak bir karar veremeyecektik.
"Anlaşıldı." dedim ve aniden topuğumla bacağına vurdum adam acıyla inledi ve geriledi o sırada fırsat bilip hızla taksiye bindim. Öfkeli bakışları gözlerimle buluştu. Açık camdan "Özür dilerim, mecburdum." diyerek taksiciye adresi verdim.
Tam vaktinde gelmiştim. İçeriye geçip jürilere çizimlerimi taktim ettim ve sorulan sorulara cevap verdim. Değerlendirmeler yarım saat sonra açıklanacaktı bekleme salonuna geçmeden önce kafeteryadan kahve alıp bir koltuğa yerleştim. İyi ki taksiye binmiştim aksi taktirde yetişemeyip diskalifiye olacaktım. Umarım toplantıya yetişebilmiştir diye iç geçirdim. Kahvemi yudumlarken bekleme salonuna doğru yürüdüm. Herkes heyecandan yerinde duramıyordu, bende dahil olmak üzere. Nihayet açıklanma vakti gelmişti. Bir kadın elindeki kağıdı panoya astı ve "Tebrik ederiz herkesi." diyerek uzaklaştı. Koşarak kağıtları incelemeye gittim. Puanlar, eksikler, puan kırılan yerler bir sürü gereksiz şey yazıyordu. Diğer kağıtta sıralama vardı derin bir nefes aldım ve kağıda baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Asistan
RomanceBüyük bir şirket, herkes tarafından tanınan yakışıklı, ünlü bir tasarımcı ve sakar olduğu kadar güzel, çizimleri ile tüm dikkatleri üzerine çeken yeni tasarımcı ve asistan kız. Bir yandan hayatındaki yeniliklere ayak uydurmaya çalışırken diğer yanda...