Burak Baysal
Pişmanlık... gerçekten çok canımı acıtıyordu. Onu nasıl bir şeyle itham etmiştim ben? Bunu nasıl yapabileceğine ihtimal vermiştim? Onun gibi saf, masum bir kızdan nasıl beklemiştim böyle bir şeyi hemde yavaş yavaş aşık olduğum bir kızdan.
Bizimki güzel bir aşk hikayesi değildi. Ona tutulmuştum ve sadece onu arzulamıştım. Güzel şeyler yaşayamamıştık, onu ne kadar çok sevdiğimi bir kez bile içten bir şekilde dile getirememiştim. İç dünyamı ona açamamıştım... Kısacası hiç bir şey yapamamıştım. O gün eve gelip de Çağla'nın bıraktığı CD'yi oynattığımda videonun sonunda Çağla'nın istifa etmesi ve ertesi gün işe gelip istifasını verdikten sonra arkasına bile bakmadan, hiç bir şey söylemeden gitmesi... Hayatımında hiç bu kadar çaresiz hissettiğimi hatırlamıyordum. Belki de peşinden gitseydim her şey daha farklı olacaktı? Yo, hayır olmayacaktı. Çünkü Çağla'nın gözündeki yıkımı görmüştüm. Bir daha asla her şey eskisi gibi aynı olmayacaktı, bunu o suskun ifadesinden anlayabiliyordum. Sanki koskoca gökyüzünde bir anda tüm yıldızlar kaybolmuştu onun o gözlerine bakınca... Onun gözleri her zaman bir Kuzey yıldızı gibi parlardı ama bu sefer farklıydı. O ışığın katili bendim. Ve o günden beri kendimi asla affetmedim.
Şimdi çağla tam karşımda duruyordu ama ona dokunmayor, onun gözlerine bakarken canım yanıyordu tıpkı onun bana bakmazken bile canının yandığı gibi... Onu bu hale ben getirmiştim ve bunu düzeltecek tek kişi de bendim, onu geri kazanmalıydım. Onu geri kazanacaktım.
Düşüncelerimi bir kenara bırakıp tüm dosyaları son kez kontrol ettim. Her şey hazırdı. Artık Çağla'nın üst katımıza taşınması için hiç bir engel yoktu. Onu artık daha sık görebilecektim, her gün! Heyecanlıydım! İlk defa bir kız için bu kadar heyecanmıştım. İlk defa sanki karnımda kelebekler uçuşuyordu. Çağla'ya her şeyin tamamlandığını bildiren bir e-mail attıktan sonra evden çıkıp tek gittiğim berberime gidip güzel bir değişiklik yaptım. Evdeki eksik olan şeyleri de markete uğrayarak aldım ve eve geçtim. Mutfağa geçip kendime güzel bir akşam yemeği hazırladım. Evet, yemeklerimi kendim yapıyordum. Çağla'nın yokluğundan beri evime hiç bir kadını sokmamıştım...
Çağla Kösem: Burcu ile yarın geliyoruz. Teşekkür ederim. İyi geceler.
Çağla'nın Malime cevap olarak attığı Mail'ini okuduktan sonra kapı zilinin çalması ile koridora ilerledim.
"Oğlum gelmeliydin! Öyle böyle hatunlar yoktu!"
Aras kapıyı açar açmaz içeri daldı, kendini koltuğa attı. Elimdeki kahvemi içmeye başladı.
"Afiyet olsun." dedim tepeden bakarak.
Salak salak gülerek karşılık verdi.
"Kızları unut şimdi, yarın Burcu ve Çağla geliyorlar."
İçtiği kahveyi püskürerek öksürmeye başladı. Sesimi yükselterek "Abi napıyorsun ya koltukların içinden geçtin!" dedim.
Öksürükleri arasında "Koltukları boşver şimdi! Burcu mu dedin sen?" dedi.
"Evet Burcu dedim!"
"Ne alaka lan?!"
"Mimar olarak alaka."
"Çağla mı demiştin bir de ?"
"Burcu ve Çağla dedim evet!"
"Bir dakika! Üst kata Burcu mu taşınıyor?!"
"Hayır çağla taşınıyor."
"Oğlum taksit taksit anlatmasana!"
Tekli koltuğa ,karşısına geçerek oturdum. "Çağla kendi markasını kuruyor. Yurt dışından yatırımcıları da var, hatta bizim yatırımcıları toplasan onun yatırımcılarının biri kadar etmez belki de. Neyse, toplantı mevzusunu anlatmıştım oradaki bahsettiğim kız Çağla'ydı."
"Çağla mı? Kuzeyi mi reddetmiş?"
"Evet."
"Nasıl oldu bu?"
"Eğer onu reddederse ona yardım edeceğimi tüm işleri üstleneceğimi söyledim, o da kabul etti."
"Neden karıştın bu işe Burak?"
"Sanırım.. kuzeyle çağlanın bir arada olmasını istemiyorum."
"Bu seni alakadar eden bir durum mu peki?"
Afallayarak "Ha..hayır." dedim.
"Eğer suçluluk duyuyorsan tek senin suçun değildi bu.
"Hayır alakası yok. Tamam biraz suçluluk hissediyorum ama öyle bir şey değil."
"Onu hâla seviyorsun o zaman. Başka bir açıklaması yok."
Sustum ve yüzümü bahçeye çevirdim. "Evet, sanırım öyle."
Tabii Aras saniyesi saniyesine duygusallığımın ve ciddiyetimin içine sıçtı. "Burcu mu dedin sen?"*
Sabah her zamankinden erken kalkıp hazırlandım, Arasın evine geçip Arası da aldıktan sonra şirkete geçtim. Yaklaşık yarım saat kadar sonra Burcu, ekibi ve Çağla geldi. Bizi görmemişlerdi. Konuştuklarını duyabiliyordum.
"Hemen karşıdaki kapıyı aç merdivenlerden yukarı çıkınca orada. Sen bakadur ben hemen geliyorum." dedi Çağla ve odama doğru yürümeye başladı. Siyah dar pantolonu, bej salaş boğazlı kazağı ve dizine kadar uzanan çizmeleri ile her zaman olduğu gibi nefes kesici görünüyordu. Dikkatini çekmeden sessize arkasından takip ettim. Son zamanlarda bunu yapmaya başlamıştım...
Odamın kapısını açmadan önce saçını düzeltti ve kapıyı çalarak açtı. İstemsizce gülmüştüm.
İçerde kimsenin olmadığını görünce 'Burak?' diyerek seslendi. Bekledi, cevap alamayınca odaya girdi. Sessizce odanın kapısında durdum ve onu izlemeye başladım. Antika eşyalar ve eski kitapların olduğu dolabın önünde durdu. Nazikçe elini dolapta gezdirdi. Hafif bir sesle
"Beni mi arıyorsun?" dedim. Biraz ürkerek arkasını dönüp baktı. "Şey evet.. Iımm, biz geldik haberin olsun diyecektim.. dediğime göre artık gidebilirim sanırım." dedi. Utanmıştı, yanaklarının al al olmasından ve hızlı hızlı konuşmasından belli oluyordu. Ona doğru ilerleyerek yanında durdum, dolaba bakarak işaret ettim. "Bu antika dedemindi. Denizci pergeli. Adam tam bir deniz aşığıydı. Küçükken beni de yanına alır denize açılırtık. Bir gün beni bir adaya götüreceğine ve dümene beni oturtacağına söz vermişti, söz verdiği günün ertesi de gidecektik."
Meraklı beni dinleyen gözlerle "Gittiniz mi?" diye sordu.
Hafif kırgın bir gülümseme ile "Hayır." dedim. "Yorulduğum için beni eve bırakmıştı ve o günün akşamında bir dalgaya kapılmış...
Deniz onu benden aldı."
Dudağını ısırdı "Çok üzgünüm.. bilmiyordum." dedi.
Konuşmaya devam ettim "Ve o günün ardından bir daha hiç denize girmedim, denize açılmadım."
Çalışan bir kız izin alarak içeri girdi "Burak bey üst kat için..."
"Geliyorum." dedim. Kız başını sallayarak odadan çıktı.
Çağla'ya bakarak hafifçe gülümsedim "Sana geçmişimle alakalı en derin anımı anlattım."
Merakla hala dinliyordu.
"Hadi, yukarda iş bekliyor." dedim. Çağla hafifçe başını eğdi. "Evet, öyle."Üst kata çıkarken tıpkı eski günlerdeki çağla gibi merakına yenik düşerek soru sormaya başlamıştı. "Oradaki her antikanın bir anısı, hatırası var mı?"
"Her şeyin bir anısı vardır. Sencede öyle değil mi?"
"Bilmem." dedi omuz silkerek.
Zamanı gelmişti belki de.. asla yanımdan ayırmadığım flarını cebimden çıkardım. Çağla'ya göstererek "Her şeyin bir anısı vardır." dedim. Flara bakıyordu, gözlerini çevirip bana baktı. "Benim flarım...Sakladın mı?"
"Seninle alakalı bir çöpü bile atmadım ki." dedim dalgın gözlerle ona bakarken. Fları tekrar cebime koyup merdivenlerden çıkmaya devam ettim. Bana yetişerek yanımda yürümeye devam etti. Burcu ikimizi yan yana görünce rahatsız olmuştu.
"Merhaba Burcu, uzun zaman oldu."
"Merhaba." dedi.
Hızla konuya giriş yaptı, muhabbet sarmamıştı anlaşılan.
"Gerekli notları edindim. Gün içinde dekorasyon biter. Çağla senin istediğin belli şeyler var mı?"
Gözlerimle Arası aradım çoktan bizden önce gelmiş çalışanlarla konuşuyordu. Burcunun rahatsızlık sebebinin bir diğeri de anlaşılmıştı.
Çağla "Evet var. Çalışanlar için özel yerler istiyorum. Onlara ayrılmış yerler mesela. Dinlenme yeri, renkli puflar.. vb. Üst terasa da güneşlikler ve masalar. Renkler iç karartıcı olmasın, ilham verici olsun." Bana bakarak devam etti " Önerdiğin bir şey var mı?"
Etrafa bir göz atarak "Aydınlatmaları değiştirmelisin göz yoruyor, biraz daha loş ışık daha şık olur diye düşünüyorum." dedim.
Sekreter Yeşim, koşuşturarak yanımıza geldi. "Böldüğüm için özür dilerim. Burak bey Öykü hanımla toplantınız var."
Çağla bir anda "Öykü Ecem Erdem mi?!"
"FABURA'nın alt katında kendi alanındakiler ile çalışıyor. Bizden bağımsız bir alan olduğundan dolayı." dedim.
Bakışlarından Çağlanın rahatsız olduğunu az çok anlayabiliyordum. Konuyu Burcu değiştirdi ve Çağla'yı bomboş olan odalara götürerek renk seçimleri için fikirler sundu.
Dakikalar birbirini kovalarken her şey hallolmuştu nerdeyse. Gün içinde yapılan değişiklikler bile nerdeyse bittiğini gösteriyordu. Eksik kalan kısımlar için Burcu tüm gece çalışacağını söyledi. Çağla'ya akşam yemeği için teklifte bulunacağım sırada Kuzey ortama giriş yaptı.
Herkesin bakışları kuzeye çevrildi.
"Burda ne arıyorsun?" dedim buz gibi bir sesle.
Etrafa gülümseyerek baktı ve en sonunda bakışları Çağla'yla buluştu.
"Hoşgeldine geldim." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Asistan
RomantizmBüyük bir şirket, herkes tarafından tanınan yakışıklı, ünlü bir tasarımcı ve sakar olduğu kadar güzel, çizimleri ile tüm dikkatleri üzerine çeken yeni tasarımcı ve asistan kız. Bir yandan hayatındaki yeniliklere ayak uydurmaya çalışırken diğer yanda...