Tüm gün koşuşturma ile geçmişti Burak beyin karşısında oturuyordum artık aramızda sadece cam vardı. Birbirimizi 7/24 görebiliyorduk. Tüm gün boyunca telefon görüşmesi yaptım, çizimlerle ilgilendim.. akla gelebilecek her şeyi yaptım. Canım çıkmıştı, Allahtan spor ayakkabımı giymiştim. Öğleden sonra toplatı vardı, Burak bey eliyle gel işareti verdi ve ajandamı alıp toplantı salonuna geçtim. Herkes yerine yerleşmişti en başta Burak oturuyordu sağ tarafına da beni oturttu. Kimin kim olduğunu şöyle üstün körü anlattı. Toplantı konusu slogandı. Herkesin bir fikri vardı. Tasarımın teması 'yaz mevsimiydi' defileye çıkacak ayakkabılardı. Tasarım, hep çiftler için tasarlanmıştı. Bir tasarımın erkeği için ve kadını için olan tasarımlardı. Sessizce dalgın dalgın fısıldadım "Romeo ve Juliet."
Burak döndü ve "Ne dedin sen?" diyerek bana baktı. Herkesin dikkati benim üzerimdeydi.
"Çiftler halinde tasarım olunca.."
"Romeo ve Juliet."
"Evet." diyerek onayladım.
Burak ayağa kalktı ve "Slogan bulundu." dedi. Sevinçle gülümsüyordu "Harikasın sen Çağla."
Sarışın bir kadın merakla "Sen kimsin?" diye sordu.
Burak bana fırsat bırakmadan "Asistanım ve en gözde tasarımcım." dedi.
Gülümseyerek Burak'a sonra da kadına baktım.
Kadın tatmin olmuşça başını salladı. "Bence de harika bir fikir."
Toplantı salonundan herkes yavaş yavaş çıkarken Burak bey çıkanlarla tokalaşırken ayak üstü biraz konuştu. Bir kadınla konuşurken defilenin yarın olduğu hakkında birazcık kulak misafiri olmuştum. Herkes çıktığında Burak bana döndü, durdu. Yüzünden hiç bir şey okunmuyordu.
"Bir yıldız gibi parlayacağını biliyordum." dedi ve gözlerime bir süre daha baktıktan sonra odasına doğru yol aldı.
Bu adam bir mutlu aynı anda mutsuz olabiliyordu. Sıcak kanlıyken birden buzla kaplı ulaşılması zor biri olabiliyordu. Başımı sallayıp hızla arkasından çıktım. Nihayet günün sonunda işler bitmişti. Elime bir kağıt alıp çizim yapmak için kalem seçmeye çalışıyordum. Birden odaya aniden dalan Aras bey saolsun ayağımı masanın kenarına çarpmıştım. Acıyla inledim ve ne olduğunu anlamaya çalışan gözlerle Aras Beye baktım. Abartılı hareketlerle "İşte benim deham." diyerek masamın önündeki koltuğa attı kendini. Elindeki kahveyi önüme koydu ve kendininkinden de bir yudum aldı. Bir süre konuşup gülüştük. Anlattığı olaylara kahkahalar ile karşılık verdim ve birden gözüm bizi izleyen Burak beyle buluştu. İfadesizdi. Dişlerini sıkmış, çenesi gerilmişti. Eliyle gel diye işaret verdi.
"Patron beni bekler." diyerek yüzümü ekşitip yerimden kalktım.
"Sonra görüşürüz Çağla." dedi ve oturduğu yerden kalkıp kapıyı açtı. Gülümseyerek çıktım ve patronumun odasına girdim.
"Buyrun Burak bey?"
"Nihayet işin aklına geldi."
Ha ha! Sakin ol Çağla. UKALA!
"Her neyse hadi çıkıyoruz."
"Ne..nereye? Mesai bitmedi daha?"
"Burası benim şirketim istediğim vakit mesai bitmiştir. Toparlan otoparkta bekliyorum."
Önümden geçti ve gözden kayboldu. Manyak herif ya! Odama geçip çantamla ceketimi aldım ve hızlı adımlarla çıktım. Yolumu Öykü gıcığı kesti.
"Vaay kimler burdaymış. Daha dakka bir gol bir işten mesai saati dışında çıkmak.. senden de bu beklenirdi zaten. Hemen adını duyurmuşsun 'Patronun gözdesi' demek? Ben varken sen kimsin?" diyerek kahkaha attı. Bilmiş bilmiş sırıttım ve "Siz de adınızı çok duyurmuşsunuz herkesin nefret ettiği kadın.. çok güzel bir lakap, içten bi şekilde tebrik ediyorum sizi. Şimdi izninizle 'PATRONUM aşağıda beni bekliyor' siz de kendi mesainiz bitince çıkarsınız. İyi günler." dedim ve basıp gittim. Benimle uğraşmak ha? Komik. Arabanın olduğu yere ilerledim. Kapıyı açıp içeri geçtim. Hiç bir şey söylemeden yola çıktı. Bir müddet sonra bir mağazanın, lüks bir mağazanın önünde durdu. Arabadan indi ve beni bekledi. Hızla indim.
"Burası neresi?"
"Çağla inanılmaz yeteneklere sahipsin ama bir o kadar da aptalsın." diyerek içeriye girdi.
Ukala! Bu gün kavga etmeden biterse iyi olacaktı.
Yaşlı bir adam sevecenlikle Burak beyi karşıladı. Sarıldı ve içeriye buyur etti. Bir süre hasret giderdiler.
"Hangi rüzgar attı seni buraya? Bu güzel kız da kim?"
"Asistanım. Onun için burdayız."
"Büyük günlerden biri mi yoksa?"
Büyük gün neydi Ya?
"Evet, aynen öyle. Sen biliyorsun, sana bırakıyorum."
Adam gülümsedi ve oturduğu yerden kalktı beni çekiştirerek bir basamağa çıkarttı. Çok güzel bir elbiseyle elinde bana doğru geldi. Beyaz ve gümüş detayları olan elbise çok zarifti. Burak elindeki telefondan gözünü ayırmıyordu. Adam elbiseyi elime tutuşturdu ve kabine gönderdi. Kabinden çıktım, Burak göz ucuyla bakıp bakıp eliyle hayır diyordu. En sonunda sıkılgan bakışlarla ayağa kalktı ve elinde bir kaç elbise ile yanıma geldi.
"Hepsini dene." dedi.
Allahım neyle sınanıyordum??
İlk bordo, kayık yaka balık modeli bir elbiseyi denedim. Çıktığımda Burak gözlerini üzerimde gezdirdi bir şey demesine fırsat vermeden ikinci elbiseyle karşısına çıktım. Siyah derin yırtmaçlı elbiseye baktı ve yine içeriye geçtim. En sonuncu olan gözlerimin rengiyle uyumlu upuzun koyu yeşil elbiseyi üzerime geçirip dışarı çıktım. Basamağa çıktım Burak koltukta oturuyordu. Gözlerini kaldırdı ve baktı. Gözlerime baktı, baktı.. yutkundu.
"Hepsini alıyoruz, akşama evde olsun hepsi."
Gözlerini nihayet ayırdı ve adamın yanına geçti. Adam başını sallayarak onayladı.
Adam Burak'a yaklaştı ve bir şeyler fısıldadı
"Çok şanslısın Burak."
Ne dediğini duyamamıştım. Üzerimdekileri adama verip teşekkür ederek arabaya geçtim.
Burak bey de geldiğinde yola çıktık.
"Tüm bunlar ne için?"
"Benim yanımda her zaman şık olmalısın ayrıca parti için."
Bönöm yönömdö hör zömön şök ölmölösön!
Bir dakika.. parti?!
"Parti???"
"Akşam."
"Akşam???"
"Of Çağla! Her defileden önce kutlama yaparız. Arasın işleri.."
Partiler benlik yerler değildi ki...*
Burak beyin evine geldiğimizde saat epey geçmişti. Yemeği dışarda yemiştik. Eve geldiğimizde kapıda elinde elbiselerin olduğunu düşündüğüm çantalarla adamlar bekliyordu.
"Çağla'nın odasını koyun." diyerek adamları yönlendirdi.
"Burak bey?"
"Evde sadece adımla seslenebilirsin Çağla."
"Çağla'nın odası derken?"
Eliyle kendi yatak odasının yanındaki odayı işaret etti.
"Her neyse. Tek bir banyo var kendi evin gibi rahat et. 1 saatin var." dedi ve aşağıya indi. Eşyalarımı yatağa bıraktım ve bornoza sarılıp duş almak için banyoya girdim. Biraz suyun altında oyalandım ve çıkıp hemen odama geçtim. Hangi elbiseyi giysem diye düşünürken yeşil olana karar verdim. Makyajımı da yapıp dolabı açtım. Bir dolap dolusu ayakkabı karşımdaydı. Hepsinin de onun tasarımı olduğuna hiç şüphem yoktu. Saçımı maşa yardımıyla topuz yapmıştım. Yeşil taşları olan yüksek topuklu ayakkabıyı da giyip aynanın karşısına geçtim. Tamam hazırdım...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yeni Asistan
RomanceBüyük bir şirket, herkes tarafından tanınan yakışıklı, ünlü bir tasarımcı ve sakar olduğu kadar güzel, çizimleri ile tüm dikkatleri üzerine çeken yeni tasarımcı ve asistan kız. Bir yandan hayatındaki yeniliklere ayak uydurmaya çalışırken diğer yanda...