Gerçekler

713 61 27
                                    

  Sabah mide bulantısı ile uyandım. Yatağımdan koşar adımlarla tuvalete gittim ve klozete midemdeki herşeyi boşalttım. Tabi midem boş olduğu için sadece su gelmişti. Bundan nefret ediyorum ya olmayan birşeyi çıkarmak can yakıcıydı. Hemde fazlasıyla.

  Kusma işim bitince klozetin önünden kalktım ve ağzıma su çalkalayıp elimi yüzümü yıkadım. Banyodan çıkıp odama girdiğimde yatağımın boş olduğunu gördüm. Jungkook beni uyuttuktan sonra gitmiş miydi yani? Beni sarmalarken aklında gitmek mi vardı? Ben sanmıştım ki beni ve bebeğimi kabul ettikten sonra benimle birlikte olur ve beni sevmeye başlardı. Demekki çok yanlış düşünmüşüm. Bebeğimi kabul etsede beni kabul etmeyeceğini bilmeliydim. Yanıma sadece bebeği için gelecekti onunla vakit geçirdikten sonra beni yine bir başıma bırakıp gidecekti.

Akan yaşlarımdan biri elime damlayana kadar ağladığımdan bile bi haberdim. Beni sevmemesi bana bu kadar koymamalıydı. Şimdiye kadar onsuzdum bundan sonrada onsuz olabilirdim değil mi? Evet olabilirdim. Şimdiye kadar ona tutunarak yaşamıştım ama şimdi bebeğime, miniğime tutunarak yaşayacak ve hiç kimseyi takmayacaktım. Onun için yaşayacaktım artık.

  Gözyaşlarımı silmiş ve üzerimi değiştirerek aşağıya indim. Karnımın guruldaması ile mutfağa girdim. Mutfağa girmemle üstü çıplak ve arkası dönük bir Jungkook gördüm. Tanrım o burdaydı hemde yarı çıplak.

  Beni bırakmamıştı Tanrım. Sabah onun kolları arasında uyanmasamda o burdaydı mutfağımda. Dolan gözlerim onu görmemi bulanıklaştırıyordu. Bana döndüğünü görmüyordum ama hissetmiştim.
"Hyung? Neden ağlıyorsun?" Hemen yanıma gelmiş ve gözyaşlarımı silmişti.
"Ju-Jungkook burdasın. Gittin sandım." Sarıldı.
"Ağlama hyung ve neden gideyim ki? Sizi asla bırakmam artık." Elimi beline sarıp boynuna gizlendim.
"Bırakmaz mısın?"
"Bırakmam."
"Bırakırsan öldürürüm ama seni." Gülmüştü.
"Buna gerek kalmayacak hyung. Hadi gel kahvaltı yapalım."
"Peki." Elimden tuttu ve masaya çekti. Tanrım masa harika gözüküyordu. Herşey vardı masada resmen.
"Jungkook bu masa çok güzel."
"Beğemdin mi?"
"Bayıldım." Hemen masaya oturmuş ve yemeğe başlamıştım. Kıtlıktan çıkmış gibi yiyordum resmen. Jungkook kahkaha atmış ve yanımdaki sandalyeye kurulmuştu.
"Hyung biraz yavaşla istersen." Ciddi mi bu? Az önce ne kadar kustuğumu bilmiyordu tabi. Böyle konuşmak onun için kolaydı.
"Olamam." Diyip yemeye devam etmiştim.
"Peki olma." Kıkırdamış ve ekmeğe reçel sürmeye başlamıştı. Işini bitirince ekmeği bana uzattı.
"Bunuda ye hyung." Gözlerine baktım. Çok çok güzel bakıyordu. Dünyanın en güzel varlığına bakar gibi bakıyordu ve ben bitiyordum. Hipnoz olmuş gibi kafa sallayıp elindeki ekmeği aldım ve yemeye başladım.
"Güzel mi?"
"Çok." Gözlerine bakarak cevapladım ve bu cevap ekmek için değil gözleri içindi.

  Doyduğumu hissedip geri çekildim. Çok yemiştim sanırım çünkü patlayacak gibi hissediyordum.
"Doydun mu?"
"Evet. Hemde çok." Cevabımla kalkmış ve sofrayı toplamaya başlamıştı. Hala üstü çıplak bir şekilde duruyordu ve bu benim için çok güzeldi. Gözlerim banyo yapıyordu resmen. Elimi karnıma koyarak okşamaya başladım. Miniğimin doymuş olması güzeldi.

  Sofrayı toplayıp bana bakan Jungkook ile bende ona bakmaya başladım. Bana yaklaşıp dibimde durdu. Tanrım bu hiç iyi değildi hemde hiç. Kalbim hızını artırıyordu.
"Dudağında reçel kalmış hyung." Nefesi Tanrım. Nefesi dudağımı yalıyordu. Hızla dudağımı yalamıştım.
"Temizlenmedi." Kıkırdadı. Tekrar yaladım dudaklarımı.
"Sana yardımcı olmamı ister misin?" Kafa sallayıp ve temizlenmesini bekledim. Ben peçete ya da eliyle temizlemesini beklerken o dudaklarını dudaklarıma değdirmiş ve dilini dudaklarım üzerinde gezdirmişti. Hissettiğim dokunuşla çoktan gözlerimi kapatmıştım bile. Kalbimi hissetmiyordum artık atmayı bile durdurmuş olabilirdi.

Pregnancy YoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin