Saatlerce ağlamıştım Jimin'in omuzunda. Tüm herşeyi anlatmıştım ve ben anlatıp ağlarken Jimin'de benimle birlikte ağlamıştı. Neden ağladığını sorduğumda ise 'Sırf sen ağlıyorsun onun için. Lütfen ağlama hyung. Ağlamana dayanamıyorum' demişti. O bu kelimeleri sarf edince tabikide ağlamamı durduramamış ve daha çok ağlamıştım.
Gerçekten Jimin'e sahip olmam bir lütuftu. O, hayatıma aldığım en iyi şeydi. Benimle birlikte gülmesi, benimle birlikte ağlaması, benimle birlikte mutlu olması... Kısaca her duyguyu benimle eşit paylaşması benim için bir hediyeydi. O, dünya üzerindeki en mükemmel kardeş ve arkadaştı.
Ağlmaktan yorulunca Jimin'in dizlerine uzanıp gözlerimi kapattım. Çok ağrıyorlardı gözlerim. Düşüncelerimde o olsada bir süre onu unutup saçımı okşayan ele odaklandım ve kısa sürede uykuya daldım.
~~
Yatağımda uyanmıştım. Jimin beni taşımış olmalıydı. Kendini yorması beni üzüyordu. Onu kendi derlerimle yoruyordum...
Guruldayan karnımla ayağa kalktım. Ne kadar yemek yemek istemesemde minik varlığın doyması ve gelişmesi gerekiyordu, bu yüzden yemek yemeli ve onu sağlıklı bir şekilde dünyaya getirmeliydim.
Merdivenlerden inerken Jimin'in sesi geliyordu. Biriyle konuşuyor hatta kavga ediyor gibiydi.
"Onu üzdün, ağlattın!. Şimdi ne diye geldin!. Defol burdan. Onu göremezsin!." Diye yüksek sesle bağırıyordu.Tabikide kim olduğunu anlamıştım demekki buraya gelmeye yüz bulmuştu.
"Lütfen Jimin onu görmeme izin ver."
"Sana onu göremezsin dedim. Şimdi git."Merdivenin son basamağına oturup Jimin'in gelmesini bekledim. Onu görmeye hazır hissetmiyordum kendimi. Zaten canım acıyorken birde onu görerek dahada fazla acıtamazdım duygularımı. Beni fazlaca kırmıştı zaten.
Kapanan kapıyla kafamı kaldırdım. Bana yaklaşan Jimin'in gözleri hemen endişeye büründü. Hızlıca yanıma gelip bana sarıldı.
"Hyung neden ağlıyorsun? Ağlama lütfen." Benden ayrılmış ve gözyaşlarımı silmişti.
"Jungkook yüzünden mi ağlıyorsun?" Evet ama bunu ona söylemicektim.
"H-hayır."
"Neden o zaman?"
"A-acıktım ondan. B-bebeğim aç." Diyip dahada içten ağlamaya başladım.Bedenimi iyice sardı.
"Hyung bunun için ağlama. Gel sana yemek yedirelim." Keşke Jungkook'ta Jimin gibi kibar ve anlayışlı olsaydı.Uzattığı elini tutup ayağa kalktım. Gözyaşlarımı silip onu takip ettim. Beni masaya oturttu.
"Sen bekle seni ve miniği hemen doyuracağım." Diyip karnımı okşadı. Bu hareketine gülümsedim. Yanağımıda öpüp arkasını döndü. Gerçekten Jimin'e sahip olduğum için şanslıydım.~~
5 gün geçmişti o olayın üzerinden. Ve Jungkook o gece Jimin onu kovduktan sonra beni ne aramış nede görmeye gelmişti. Beni sevmediği düşüncesi aklımda fink atıyordu resmen. Hiç mi özlemedi beni ya da hiç mi sevmedi beni? Bu tür düşüncelerin ardı arkası kesilmiyordu.
Bu tür şeyler düşünerek kendime eziyet ediyordum. Oysa dün doktor üzüntüden uzak durmamı, ne hissedersem bundan bebeğinde etkileyeceğini söylemişti ama Tanrı kahretsinki üzülmekten başka birşey gelmiyordu elimden.
"Hyung hadi gel artık. Kahvaltı hazır." Ah Jimin. En sevdiğim ve güvendiğim insan. O günden sonra beni hiç yalnız bırakmamış ve yanımda kalmaya başlamıştı. Ne kadar kocasının yanına gitmesi gerektiğini söylesemde beni reddetmiş ve benimle yaşamıştı 5 beş gün boyunca. Ama bugün ne olursa olsun onu evine göndermeliydim. Çünkü Taehyung'un onu özlediğini biliyordum benim yüzümden bu halde olmaları beni üzüyordu.