Tanrım Jungkook başını bacaklarıma koymuş, televizyon izlerken ve ben saçını okşarken çok mutluydum. Bu görüntüye ağlayabilirim.
Dolan gözlerimi silip ipeksi saçları okşamaya ve yakışıklı yüzü izlemeye devam ettim. Hormonlarım beni zorluyordu. Sürekli ağlamam için çaba sarf ettiklerini düşünüyordum. Yoksa ben asla çabuk çabuk ağlayan biri değilimdir ama şimdi Jungkook'un yüzüne bakarken bile ağlamak istiyorum.
"Jungkook üzerini giymemekte kararlı mısın? Üşüteceksin." Bakışlarını televizyondan çekip bana baktı.
"Hayır böyle güzel, endişelenme. Bence sende çıkarmalısın."
"Ne?" Ben daha ne dediğini anlamazken o kalkmış ve kazağımı çıkarmıştı bile. Hissettiğim soğukla anlık titresemde hemen kendime gelmeyi başardım. Bakışlarımı beyaz vücuduma aç kurtlar gibi bakan Jungkook'a çevirdim."Hyung böyle beyaz bir vücuda sahip olmak güzel olmalı." Kesinlikle değildi. Bir yere çarpsam bile hemen kızarıyordu bunun neresi güzel olabilirdi ki?
"Hayır güzel falan değil." Ve bu beyaz vücudum yüzünden birçok kez başım belaya girmişliği bile vardı."Ama ben böyle bir vücuda sahip olacak olan kişi olarak bu vücudu çok sevdim." Bakışları köprücük kemiğimde ve boynumda gezinirken bunu söylemesi biraz beni zorluyordu.
Yavaşça bana yaklaşmış ve boynumu öpmüştü. Elimi omuzuna koyup sıkmaya başladım. Bana dokunuşu beni hep zorluyordu. Köprücük kemiğime inmiş ve orayı emmeye başlamıştı.
"Ahh." Isırmasıyla inlememe engel olamadım. Omuzundaki elim bulunduğu yeri sıkmıştı.
"J-Jungkook d dur." Kekelememe engel olamamıştım. Tanrım her dokunuşundan bu kadar etkilenmemeliydim. Bu haksızlıktı.
"Neden?" Başını kaldırmış ve gözlerime bakmıştı. Ne olursa olsun onu reddetmeliydim.
O böyle bakarken onu nasıl reddedebilirdim ki?
"Karnım ağrıyor." Dediğimle gözlerini endişe duygusu sarmıştı. Yalan söylediğim için özür dilerim sevgilim ama seninle birkez daha birlikte olmak için hazır değilim.Elleri karnımı bulmuş ve okşamaya başlamıştı. Narin ve yumuşakça, acıtmayacak bir şekilde okşuyordu.
"Çok mu ağrıyor, doktora gidelim mi?" Benim için endişelenmesi çok güzeldi. Kendimi değerli biriymiş gibi hissediyordum o böyle davranınca.Başımla reddettim.
"Hey neden ağlıyorsun?" Söyleyene kadar ağladığımın farkında bile değildim. Gözyaşlarımı silmek için uzattığı elinin dokunuşuyla gözlerimi kapattım. Gözyaşlarımı silmiş ve göz kapaklarımdan öpmüştü. Bu hareketiyle yaşlarım çoğalmıştı.Bana hissettirdikleri bugüne kadar hissettiklerimin en güzel duygusuydu. Annemin benimle hiç ilgilenmeyişi, tek başıma büyümüş olmam ve hiç sevilmediğimi hissetmem bu kadardı işte. Şimdiye kadar hissetiklerimin bir önemi yoktu artık. Sadece o ve sevgisi olsun yeterdi benim için.
Gözlerimi açtım ve ona baktım. Gülerek 'hormonlar yüzünden' dedim ve sonra dudaklarına dudaklarımı bastırdım.
~~
"Bende geleceğim Kook."
"Neden ama." Işe gitmek için hazırlanmıştı ama bende geleceğim diye tutturunca benimle ilgilenmeye başlamıştı.
"Çünkü evde sıkılıyorum." Koluna yapıştım ve gözlerimi doldurdum.
"Lütfen. Nolur." Dudakta büzdüm. Bu halime düşecekti biliyorum. Tatlı bir Min Yoongi'ye kim hayır diyebilirdi ki? Elbette hiçkimse.
"Tamam. Ağlama yeterki." Ah zafer benim. Gözlerimi hemen sildim.
"Tamam ağlamıyorum." Dudaklarımı öpmüş ve elimi tutarak aşağıya indi. Montumu ve atkımı taktı burun ucumada bir öpücük kondurarak tekrar elimi tuttu. Kondurduğu öpücükle kıkırdamış ve elini sıkıca tutmuştum.Arabaya binmiştik.
"Müzik açabilir miyim?" Bana bakmış ve gülümsemişti.
"Tabiki sevgilim." Ne? Sevgilim mi? Tanrım sanırım öleceğim. Bana sevgilim demişti. Ilk defa sevgilim demişti. Bu... bu çok güzel birşeydi. Sanırım ağlayacağım. Bu kadarı fazlaydı bana.