Saçımda gezen ellerle rahatsız olup yattığım yerden kıpırdandım. Kulağıma dolan iç çekiş sesleri meraklanmama neden olurken uyku mahmurluğuyla neler olduğunu algılayamıyordu beynim. Saçlarımdaki eller tanıdık gelmeye başlamıştı.Gözlerimi zorda olsa açıp baş ucuma oturup saçlarımdaki elleri sahibine odaklandım. Nazik dokunuşların sahibi zor zamanlarımda yanımda olup bana güç veren ailemdi. Jimin'imdi.
"Jimin." Boğuk ve kısık çıkan sesimle karşısındaki duvara bakan irisleri beni buldu. Kırmızıydı gözleri. Gülerken kısılan gözleri bu sefer ağladığı için küçülmüştü. Ailem olan kişi saçlarımı okşayarak ağlıyordu Tanrım. Kalbim acıdı. Onu hep gülerken görmek istiyordum ben ağlarken değil. Ben onun yerinede ağlardım o ağlamasın çünkü buna dayanamıyorum.
"H-hyung." Hıçkırığı konuşmasını bölerken kalbime batan iğneleri en derinine kadar hissetmiştim. Hemen yattığım yerden kalkarak ona sarıldım. Ellerimle sırtını okşarken ağlamaması gerektiğini söylüyordum.
"Ç-çok özledim seni." Bende onu çok özlemiştim. Çok değil sadece iki gün onunla görüşmemiştik ve bu süre boyunca onu çoktan çok özlemiştim. Hergünüm onunla geçerken ilk defa bu kadar süre birbirimizle konuşmamış ve görüşmemiştik nasıl özlemezdimki?
Şeftali kokusunu içime çektim. Kokusu kesinlikle huzurdu benim için. Taehyung bu kokuya sahip olduğu için çok şanslıydı. Gerçi bende bir kokuya sahiptim ama kaybetmem pek uzun sürmemişti.
"Bende çok ö-özledim." Çoktan akan yaşlarım beni zorlarken konuşmaya devam ettim.
"J-Jimin çok özledim." Ellerimi sırtımı okşarken güven veriyordu. Tanrım Jimin'i bana verdiğin için çok teşekkür ederim.Benden ayrıldı bir süre sonra. Minik ve tombul elleri yanaklarımı bulup sildi nazikçe. Bende aynı işlemi ona yapmıştım. Ağlamak onu kesinlikle çirkin göstermemiş güzelliğine güzellik katmıştı.
Bir süre yüzüme baktı. Elleri yanaklarımı terk edip kendini hafif belli eden mucizeme gitmiş ve okşamıştı.
"Senide çok özledim ufaklık." Söylediğiyle kıkırdamıştım. Anında gözleri beni bulmuş ve özlemle bakmıştı.
"Ne? Neden öyle bakıyorsun?"
"Hyung bir daha gitme tamam mı? Ne olursa olsun, ne yaşarsan yaşa ilk bana gel olur mu? Kıkırtılarını o acıdan sonra ilk ben görmeliyim. O acıyı benimle atlatıp benimle gülmelisin." Onu bıraktığım için kendimi kötü hissediyordum. Böyle bir insana sahipken bencillik yapmış ve onu üzmüştüm. Bunun için kendimi asla affetmeyecektim."Özür dilerim." Titrek çıkan sesimle başını sağa sola sallamaya başladı.
"Özür dileme. Sadece bir daha beni bırakma." Dolan gözlerimle ona sarılmıştım. Minnetardım ona bunu bir sarılmayla göstermek istemiştim. Hissederdi umarım bu hislerimi."Ya sevgilimi, ay pardon kocamı bırakta bana sarıl birazda." Kapıda dolu gözlerle bize bakan Taehyung'u görünce onuda özlediğimi farkettim. Ikisinide delicesine özlemiştim. Jimin'den ayrılıp kollarımı açtım.
"Gel kıskanç bebek." Yaslandığı kapıdan ayrılıp hızlı adımlarla yanıma gelmiş ve hemen kollarım arasına girmişti. Ikisinide çok özlemiştim cidden.
Boynuma kondurduğu öpücükle kocaman gülümsedim.Taehyung ve benim ilişkim diğerlerine göre biraz soğuk görünürdü. Ilk başlarda Jimin ile sevgili oldu diye onu sevmemiştim çünkü Jimin'i benden alacak ve aramıza girecek diye düşünmüştüm. Bunu aksine beni şaşırtarak Jimin'in benimle ondan daha fazla vakit geçirmesine izin vermişti. Bunun için cidden ona fazlaca minnettardım aslında. Ailem olan adamı ailesi yapan bu koca yürekli adam benide fazlaca seviyordu.
Ve boyundan öpücük kimse bilmesede ben ve Taehyung'un birbirimizi sevdiğimizi söyleme şeklimizdi. Şifreli bir seni seviyorum, seni özledim ve daha nice duygunun habercisiydi.
Bende boynuna kocaman bir öpücük kondurmuştum.
"Hey! Benide öpün. Ben burda neyim?" Ah benin kıskanç minik bebeğim. Karnımdaki mucizemi doğurmadan Jimin'i büyütmem gerekiyordu sanırım. Bebeğimide kıskanacağına emindim. Ilginin doğacak bebeğe kayacak olması onu endişelendiriyordu biliyor, hissediyordum. Ilgi manyağı biriydi aslında. Taehyung vardı iyiki tüm ilgisini ona verip bizi koruyordu.Taehyung'tan ayrıldım. Kocasına sarılıp dudaklarına minik öpücükler kondurmaya başladı. Tanrım çok tatlı ve güzellerdi. Evliliklerini kıskanmıyor değildim. Jungkook ile öyle olamayacak olmamızda bu kıskançlığımı körüklüyordu.
Onlar birbirleri ile ilgilenirken yatağımdan kalkmıştım.
"Nereye Hyung?"
"Elimi yüzümü yıkayacağım Jimin."
"Peki." Odamdaki lavaboya gitmiş ve elimi yüzümü yıkayıp çıktım aynaya bakmadan. Bakarsam dağılmış halimi görüp ağlayabilirdim.~~
Güzel geçen birgün olmuştu benim. Tabi kapıma gelip saatlerce bekleyen Jungkook'u saymazsak. Eğlenmiş ve birazda olsa gülebilmiştim ama gülüşüm Jungkook'u düşünmemle yüzümde soluyordu. Hoseok dünden beri burda kalmıştı. Ortalığı dediği gibi temizlemişti ve koltuğumda uyuyakalmış. Sabah Jimin'e kapıyı açan ve kahvaltıyı hazırlayan oydu. Tanrım cidden fazlaca minnettar oluyordum ona karşı. Bu minnettarlığımı nasıl ödeyeceğimle ilgili bir fikrim yoktu.
"Hyung emin misin? Yani seninle kalabilirim sorun değil cidden."
"Hayır bebeğim. Evine git sen. Hem Hoseok benimle merak etme. Bir şey olursa kesinlikle seni arayacağım tamam mı? Merak etme beni." Kafa sallamış ve bana sarılmıştı. Kollarımı beline sarıp sıkıca sarıldım bende. Ayrılınca eğilmiş ve sıcak olduğu için giydiğim tişörtü kaldırmıştı. Göbeğime öpücük kondurmuş ve geri çekilmişti.
"Kendinize iyi bakın ben yarın tekrar gelirim." Bu halleri o kadar sevimliydiki gülmeden edemedim.
"Tamam ederiz." O da gülümsemiş ve kocasının elini tutup çıkışa doğru çekiştirmişti. Taehyung'un elinin içinde kaybolan minik elleri çok sevimliydi. Taehyung ile her şeyi birbirine tam uyuyordu cidden. Tanrı onları birbiri için yaratmıştı kesinlikle.Kapıyı açtım yanlarına giderek. Giden ikilinin arkasında el salladım. Kapıyı kapatacakken. Bir köşede oturmuş biri dikkatimi çekmişti. Ben ne kadar tişörtle dursamda dışarısı kesinlikle soğuktu. Üşüdüğüde fazlaca belli oluyordu bedenin.
Kim olduğunu merak edio yavaşça bedene doğru yürüdüm. Yanına vardığım beden önümdeki ayaklarımı görüp başını kaldırdı. Kırmızı gözleri ve Tanrının en güzel hazinesi olan yüzüyle bana baygın bakan bedenle titredim. Ağlamıştı. Soğuktanda burnu kırmızının en güzel tonuna boyanmıştın. Esmer tenine kırmızı yakışıyordu çokça.
"Yoongi." Titrek ve muhtaç çıkan sesiyle yanına oturdum hemen.
"Burda ne arıyorsun? Gitmen gerekiyordu." Elleri ellerimi bulmuş ve dudaklarına götürüp öpücük kondurmuştu. Hissettiğim öpücükle tepeden tırnağa titremiştim. Narin öpücüğü kalbimin teklemesine neden olmuştu. Bedenimi ona döndürdüm.
"Çok özledim Yoongim. Fazla özledim." Konuşmuyor sadece onu dinliyordum.
"Kalbim acıyor." Istemeden ona yaklaşıyordum. Nefesi yüzümü yalayacak kadar yaklaştım.
"Benimde acıyor." Dedim sessizce. Ikimizin duyabileceği bir şekilde.
"Beni affet." Benim gibi sessiz konuşmuştu. Nefesi dudaklarımı yalarken kendimi durduramayıo dudaklarına kondum. Hareket etmeden duruyordum. Çok özlemiştim. Sesini, dokunuşunu, dudaklarını her şeyini çok özlemiştim.Kapalı gözlerim bu anı beynine kazımak için savaş veriyordu resmen. Tam dudakları harekete geçmişken ayrıldım ondan. Ayağa kalktım.
"Geç oldu evine git ve bir duş al." Ayağa kalktı hemen. Ellerimi tutup bana yaklaştı. Bir eli şiş karnımı okşadı. Beni yerle bir eden bir dokunuştu. Bebeğimin bu dokunuşlara ihtiyacı vardı kesinlikle.
"Onuda çok özledim." Gözlerime değilde karnıma bakıyordu.
"Beni ondan ve kendinden mahrum etme yalvarırım Yoongi." Bu halleri kalbimi kanatıyordu ama onu affedemeyeceğimde bir gerçekti.Bir şey söylemeden ondan uzaklaştım.
"Evine git. Burda boşuna bekleme." Onu dinlemeden eve girmiş ve kapıyı kapatmıştım hızlıca. Kapattığım kapıya yaslanarak yere çöktüm ve ağlamaya başladım. Bizi izleyen Hoseok hemen yanıma çöktü. Hoseok'a sarılıp boynuna gizlenip orda ağlamaya devam ettim. Saçımı okşaması bana hiç iyi gelmiyordu.Jungkook'u nasıl affettireceğim konusunda bir fikrim yok. Affetmese mi? Ben bu fici yazmaya başlarken minnoş bir fic olarak hayal etmiştim neden böyle olduki :((
Neyse iyi okumalar.