Bazen elinizden geleni yapmanız gerekir.bütün düşüncelere karşı,kaçmak.şu an elimden geleni yapıyordum. Koşarak bu okuldan uzaklaşmaya çalışıyordum. Bildiğim iki şey vardı; ormanın derinliklerine doğru koşmam,tekrar aynı yere döneceğimin bilincinde olmam. Tabi bunun dışında,elbisemin eteklerinin çamura bulanığını da söyleyebilirim.açıkçası böyle bir şey beklemiyordum. Uzun süren pembe hayal dünyamdan uyanmış ve uzun zaman sonra böyle bir şoka uğramıştım.okulun hepsinin bu sırı bilip,kimseye söylenmemesini ve bu çocukların cidden psikopat olduklarını söyleye bilirdim fakat kanıtlayamazdım.sonunda küçük bir gölün başına geldiğimde,biraz göle egildim ve önce elimi sonra ise yüzümü yıkadım. En son diz çökerek ne zaman ağladım bilmiyorum ama sanırım bu uzun zaman sonra ilk olacaktı. Bana söylemeselerdi her şey daha iyi olabilirdi muhtemelen.ama arkamdan işler çevrilmesinden ise bu sırı bilmek daha olağandı.genelde aptal sayılacak kızlardan değilimdir. mantığım şimdiye kadar beni buraya getirdi. Tabi birkaç da edebiyat terimi ve matematik rakamları içeriyordu çoğunlukla. Ama ben bir emek vermiştim ve tam emeğimin karşılığını aldım derken,hoop olduğum yere dönmek istemiyordum. Aslına bu, bir istiyorum yada istemiyorum seçimi değildi.hepsi sadece benim hayalini kurduğum geleceğe ulaşmak için yapabileceğim bir fedakarlıktı. Fedakarlık; sadece sevdiklerimiz için değil,kendimiz için de yapılmalıydı.
Gökyüzünün kararmasıyla,korktuğumun başıma geldiğini anladım. Biraz şom ağızlı mıydım? Kesinlikle öyleydim.koşarak geldiğim için,yön duygumu çoktan kaybetmiştim. Kendimi partiden nasıl atığımı bile hatırlamıyordum. Şu an garip olan bir şey vardı.bize okul hakkında verilen kitapçıkta,okulun etrafında veya ormanda bir göl olduğu yazılmamıştı. Tanrının bile unuttuğu,hangi cehennemdeydim ben.
Hem düşüncelere hem de ayın parlaklığına dalmışken, çalılıklardan bir ses geldi. Kafa hızla oraya döndüğümde,bir baykuşun ağacın üstünde, beni izlerken gördüm. Tam yaklaşacakken yakınımdan birinin konuşmasıyla sıçradım. "gizli yerimi bulmuşlar. Yazık oldu." Gelen sese dönmemle,ayın ışığının vurduğu tok sesli çocuğu görmemle rahatladım.daha önce ne yemekhanede ne de partide görmüştüm onu. Belli ki güvendeydim. Yani umarım.
Elimi göğsüme götürüp,baş parmağımla üst damağımı yukarı ittirdim. "sessiz sessiz niye ortaya çıkıyorsun kardeşim?"diyerek bağırdığımda biraz geriye çekildi.kollarını birbirine doladı ve şaşkınca baktı."İngiliz aksanı? Sen yeni kız mısın?"sanırım erken konuşmuştum.gerçi okulun çevresinde bir başkasını bulmamam imkansıza yakındı."evet okulu öğrencisiyim. Daha bugün geldim."dediğimde önce üstümdeki elbiseye sonra kol saatine baktı. "en erken kaçan öğrenci olabilirsin. Rekoru kırdın çak!"diyerek elini uzattığında,serçe baktım. Ellerini aniden indirdi. "sende o iğrenç okuldaki, psikopatlardan birisin değil mi?"dediğinde gülerek kafasını iki yana attı. Ben korkmuşken, kahkaha atıyordu.
"hayır, yani evet okulun öğrencisiyim. Ama bana hiçbir zaman sırın ne olduğu söylenmedi."dediğinde şaşkınca kalktım."bana neden söylendi? Benim ne suçum vardı ki?"diyerek bağırdım.bana yaklaştı. "önemli olan ne suç işlediğin değil,benim kim olduğum." Dediğinde ürküp,geri çekildim."kimsin sen?"dedim kısık sesimle. Elini uzattı. "ben Fe,müdürün oğlu."dedi. sanırım onla arkadaş olabilirdim. Gülerek elimi uzattım."Kosta rikalı. Yani ismim bu değil ama sanırım bana tüm sene böyle seslenecekler."dediğimde güldü. "memnun oldum Kosta rikalı ,haydi okulla dönelim" diyerek,ilerlediğinde,bende peşinden yürümeye başladım. Kötü bir arkadaşlık olmazdı değil mi? hızlı gelişen,zararsız bir arkadaşlık. Ne kadar kötü olabilirdi ki, en fazla?
&
Sonunda okula vardığımızda,sessiz olmaya çalışarak hılı bir şekilde yurda koşmaya başladım.bu sırı bile bile, onlarla beraber olmak zorundaydım. Benden istedikleri neydi tam olarak bilmiyordum fakat öğrenebileceğimi umuyordum. Karanlık koridoru bitirip,kaendi odamın kapısına vardığımda nasıl içeri gireceğimi düşünmeye başlamıştım. Ama kapı zaten açıktı. Tamam bu garipti. Yavaş hareket etmeye devam ederek,içeriye girdim. Kapıyı kapadığımda,bir ses çıktı.sanırım şu verilen kartı yatağın üstüne atmıştım. Artık yanıma bulandırsam iyi olurdu.oda karanlıktı ve önümü pek göremiyordum.yatağımı bulduğumda,yatak başındaki ışığı açmaya yeltendim. Bileğimin sıkıca tutulmasıyla,kendimi yerde buldum.bileğimdeki el ise beni bırakmamış,üstüme eğilmişti.ışık açıldığında,estayı gördüm. İçim rahatlamıştı. Daha çok korkmam gerekiyordu galiba, ama bana bir şey yapmayacağını biliyordum. Yani, yapamazdı değil mi? "ışıkların geç saatlerde açılmasını hoş karşılamayız."dediğinde,'sen ciddi misin' dercesine baktım. İlk diyecegi şeyin 'ne olur polise gitme'olacağını düşünmüştüm. Neden bu kadar rahat olmak zorundaydı şu İspanyollar? "yarım saat önce parti yapıyordunuz. Hatırlatırım."dediğimde göz devirerek yatağına doğru yürüdü ve içine girdi. "sen kaçarak partiden ayrıldığında,parti çokta bitmişti." Dedi. Omuz silkerek cevap vermedim. Her şey, herkes bir garipti
."polise gitmeyeceksin değil mi?"dediğinde,sonunda diye düşündüm. Gözlerimi kısarak düşünüyor gibi yaptım. "sanırım o kadar aptal değilim."dedim.gözlerini kapatıp,bir iç çekti. "bizde öyle düşünüyorduk."dediğinde omuz silktim. "açıkcası sır saklama anlayışınızı pek sevmedim."dedim.yorganımı üstüme çekerek bir cevap bekledim. "aynı şeyi zamanında bende hissetim.sanki bir çıkmaza girmiş gibiydim.her insanın arkasında onu tutan bir sır vardı. Ama sonunda zamanı geldiğinde,sende anlayacaksın."dedi. "neyi?"diyerek sordum. Neyi anlayacaktım ki ilerde. Kendimi bu okulun mükemeliğine adamıştım. Ve tek anladığım buranın mükemmel olmadığıydı.
"yaşam ile sır arasındaki bağlantıyı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMIN SIRRI
Adventuremükemeliyetçi sanılan bir okul ve okulun haneye katığı bir takım sırlar.