Tüm gün aşırı koşuşturucu ve sıkıcı geçmişti. Daha çok diğerlerinin de dediği gibi,çömez olduğum için, bu okula fazla değer veriyordum. Herkes alaycı bir şekilde bana bakıyordu. Çömez olduğumu fazlasıyla beli etiğime emindim. Çünkü her teneffüs oradan oraya koşan tek ben vardım.atlatacağımı umuyordum. Yani umarım. Günün verdiği yorgunlukla, okuldan henüz çıkmış,yurtlara doğru yürüyordum. Ardından bir el omzuma dokundu. "eva! Nasıl gidiyor?"dedi. bana dokunan elin sahibinin fe olduğunu gördüm. "aşırı sıkılmış ve bitkinim. İlk günüm bu kadar zorsa, tüm seneyi düşünemiyorum."dedim. oda kafasını anlayışla alladı. "daha bir şey görmedin. Hem yeni arkadaşlar edinmişsin" dediğinde kaşlarımı kaldırdım. "mesela?"diye sordum.
"mesela,Cruz."dediğinde kim olduğunu başta anlamadım. Anladığımı anladığında düzelti. "carmen'den bahsediyorum."dediğinde,anladığımı işaret edercesine kafa salladım. "tam olarak arkadaşlık sayılmaz.bana yardım ediyor sadece."dediğimde kahkaha attı. Onu ilk defa kahkaha atarken görüyordum heralde. Yani burada herkes aşırı ciddiydi. Yada bana öyle geliyordu.
"cruz,karşılıksız yardımda bulunmaz."dedi.ellerimi ,iki yana kaldırdım. "biliyorum. Karşılığını aldı. Yani sanırım."diyerek gözlerimi kaçırdım. Esta nasıl bir karşılık verebilirdi ki carmen'e. Yani düşündüğüm şey değil ise.
Fe kaşlarını çatıp."ona ne verdin?"dedi. güldüm. "hiçbir şey. Benim yerime Russo karşılığında bir şey verdi sanırım. Hata bana yardım etmenin karşılığı ne olabilir diye düşünüyordum."dedim göz devirerek. "iyi de her türlü seninde russo'ya bir karşılık vermen lazım."dediğinde abarttığından artık emin oldum. "boşversene. Ben yorgunum ve gidip uyumak istiyorum."dedim ve sonunda yurda geldiğimizi gördüm. Ona döndüm. "geldiğimize göre, sen güneye doğru harekete geçebilirsin."diyerek gülümsediğimde,hala yüzüme Bön bön bakıyordu.elimi kafasının önünde sallayınca,kendine geldi. "hı? evet.gidiyorum."dedi ve güney yurduna doğru geri dönüp yürümeye başladı.
Yatakhaneye girdiğimde, içerisi zifiri karanlıktı. Saat daha altı sularıydı. Buranın bu kdar karanlık olması garipti. Telefonun ışığını açarak biraz ilerledim. Bir odadan ses gelince gerildim. "kim var orda?"diyerek bağırdığımda,bir ses geldi. İçime hemen geri dönmem gerektiğine dayalı bir his geldi. hızla arkamı dönüp,çıkışa koşarken,kafama sokuşturulan torbayla ve burnuma koklatılan ıslak bir bezle bilincimi kaybetmiştim.
&
Uyandığımda,kafamda hala torba vardı.bedenimde ise bir uyuşukluk. Ama odada birileri daha vardı sanırım.ve fısıldayarak konuşuyorlardı. "kafasındaki şeyi çıkarmalıyız bence. "dedi bir kız sesi. Karşı taraftan ise bir gülme sesi geldi. "hadi lan oradan! Çıkaralım da,onu bıraktığımızda koşarak bayan Perez'e gitsin."karşılık veren yine kız sesiydi. Beni eninde sonunda çıkaracaklardı. Bu yüzden istediklerini yapmalı ve biran önce buradan kurtulup,onları öldürecektim. ama bunu yapamazdım. Amacıma ulaşmalıydım.
Yeni uyanmış numarası yaparak debelenmeye başladım. Yanıma yaklaştıklarını,ayak seslerinden anlayabiliyordum.
"kimsiniz siz? Neden buradayım?"diyerek bağırdığımda,,bir kahkaha sesi yükseldi. "sana kim olduğumuzu söyleyecek olsaydık,kafana o yumurta çuvalını geçirmezdik. "yumurta çuvalı mı? daha ne kadar sürünebilirdim bilmiyorum" diyerek isyankar bir sese konuştum.
Karşımdaki kız ise alaycı bir sesle konuştu.
"Daha bizden çekecek çok şeyin var, sarışın." Dedi. Omuz silktim. "elinizden geleni,ardına koymayın. Ne kadar düştüğünüzü farkında mısınız? Savunmasız birini,bayıltıp,sandalyeye bağlıyorsun ve sonrada şey diyorsunuz; bizden çekeceğiniz çok şey var bla bla bla" diyerek son kısımda kızın sesini taklit ettim. Kafama geçirilen darbeyle,yanağımda keskin bir acı hissetim. "bize inanmayan küçük sarı fareye de bakın! Şu an avucumuzun içindesin sarışın. "dedi. Sinirlenmeye başlamıştım. Ama onları sinirlendirip,yüzlerini bana göstermeye zorlamalıydım. "alına bakarsan,sarı fare olmak oldukça zevkli. Kara sıçan olmaktansa."diyerek güldüm. "yüzümü görmedin,seni öldürüp,göme bilirim. kimse de benden şüphelenmez."dediğinde büyük bir kahkaha attım. "bırakalım şu ucuz planları. Bunu yapmayacağını üçümüz de biliyoruz."dediğimde bir panik oldu. Aralarında tartışmaya başladılar."sana gözlerini de bağlayalım demiştim. Gördü işte."diyerek bağırdı bana tehditler savuran kız.göz devirdim. Tabi o bunu görmedi. "beni zaten öldüreceksiniz. Yüzünüzü görmem bir şeyi değiştirmez."diyerek bağırdığımda,çuvalı başımdan çıkardı. "yüzümüzü gördüğüne göre seni öldürmek pek kolay olmayacak."dediğinde yüzüme yansıyan ışıkla gözlerim kamaştı. Gözlerim ışığa alışınca karşımdakinin kim olduğunu gördüm. "lena? Gerçi şaşırmadım."diyerek göz devirdim. Bana şaşkınlıkla dönüp,suspus oldu. "yüzümüzü hiç görmedin,seni pis sürtük!"diyerek yanağıma sert bir tokat indirdi. Yanındaki sıçan,hemen kızı kolundan tutup dışarı sürükledi. Elmacık kemiğimin altından süzülen kanla küfür ettim. Eli ağırmış harbi. Sandalyenin arkasında bağlanmış ellerimi,başından beri çıkarmak için uğraşıyordum. Sonunda bir elim serbest kaldığında sevinçle güldüm.elimle ceplerimi yokladım. Elime gelen,kağıtla göz devirdim. Ölüm döşeğinde sayılırdım değil mi? telefonumu aramaya başladım. Telefon diğer cebimde çıktığında garipsedim. Salaklar telefonumu cebimde bırakmışlardı. Tek elle hem telefona bakmak hem kağıda bakmak zordu. Kağıdı dizime koyup,telefona tuşları girmeye başladım. Sonunda arama tuşuna tıkladığımda,çalmaya başladı. Sonunda telefonu karşı taraf açtığında hızlıca konuşmaya başladım. "hey! Hemen beni dinle. Beni sanırım öldürecekler. Hatta beni çamaşır makinesine bile atabilirler. Burada baya eski bir çamaşır makinesi var.lena ve şu yanındaki sıçan yavrusu gitti ama her an gelebilirler.."diyerek konuşmayı bitirdiğimde,yüzüme kapattı. "adi pislik."diyerek telefonu yere fırlattım. Ona niye güvendim ki? Büyük ihtimal o'da işin içindeydi. Kapıdan ses geldiğinde,o yöne çevirdim kafamı. Gelmişti. Carmen.
Büyük ihtimale beni çamaşır makinesine atıp,işten sıyrılacaktı. Cebinden bir çakı çıkarıp bana yaklaşmaya başladı. Çamaşır makinesinde ölmek fazla sıra dışıydı. Bıçaklamak daha kolaydı sanırım. iyice yaklaşıp,arkama geçti. Ataklarımdandı ipler, serbest kaldığında şaşkınlıkla ayağa kalkıp,ona baktım. "beni çamaşır makinesine atmayacak mısın? Yada bıçaklamayacak mısın?"diyerek sorduğumda,kaşlarını çattı. "saçma sapan konuşma. Al şunu" diyerek cebinden çıkardığı,kumaş mendili çıkardı. Kendi yüzünde,elmacık kemiğinin altını göstererek; şuran kanıyor."dedi. Mendili elinden alıp, yüzüme sürmeden,üstünde ki damgaya baktım. C.M.C. "sanırım özel bir mendil. Kan lekesi çıkmaz."dediğimde,mendili elimden alıp,ikiye katlayıp,yüzüme yerleştirdi. "üstüne basılı tut,kaldırma sakın."dedi. kafamı sallayarak,dediklerini yaptım. "sana nerede olduğumu söylemedim. Nerde bildin burada olduğumu?"dediğimde omuz silkti. "birine eşek şakası yapacaklarını söylemişlerdi sabah. Sen olacağını tahmin edememiştim."dediğinde,ondan uzaklaştım. "işin içinde miydin yani?"diye bağırdığımda yaklaştı. "tabi ki hayır! Şu durumda kimseyi asla incitmem. Onlar gibi değilim."dedi. kaşlarımı çattım. "ha başka bir durumda olsan öldürmelerine izin verecktin yani?"değimde kafasını geriye attı. "hayır,yani sadece birini korkutup,bırakacaklarından bahsettiler. Onları kızdırdın sanırım."dediğinde göz devirdim. "dünyanın en beceriksiz ikilisi olduklarını söyleyebilirim. Onları kızdırıp,kandırdım. Yüzlerini göstermeleri için. Ama o madonna kılıklının elleri bayağı ağırmış. Tırnakları yüzümü deldi geçti anasını satyım!"dediğimde gülümsedi. "başından beri bu okulda ki ,aklı başında olan tek insan olduğunu biliyordum" dediğinde omuz silktim. "sadece düşmanlarım fazla geri zekalı."dediğimde kaşları düz bir şekil aldı. "üstüme alınmıyorum."dediğinde omzuna yumruk geçirdim. "hayır! Sen beni kurtardın. Ve sana fazlasıyla minnettarım."dediğinde gülümsedi. "Gün gelir, kervan döner rikalı. "dedi. Sanırım artık ona borçlanmıştım. "tamam yüzüme vurma da gidelim artık. Her an dönebilirler. Senin başını da derde sokamam."dediğimde kafa salladı ve ilerledi. Merdivenlerden çıkıp,dışarı çıktığımızda,elim hala yüzümdeydi. Kanama durmuyordu. Bunu fark etmiş olacak ki,elimi çekip,yaraya göz gezdirdi. "fazla derinden kesmiş. Tırnak değil,bıçak anasını satayım."dediğinde kahkaha attım. "gülme! gel revire gidelim."dedi. kafamı iki yana salladım. "ne olduğunu sorarsa en diyeceğiz?"dediğinde kolumda tutup sürüklemeye başladı.
Revir okuldaydı ve okul hala açıktı. Saat sekiz buçuk civarıydı. Okula girdiğimizde içerisi karanlıktı. Tek başıma olsaydım on kere düşüp,kaybolabilirdim. Ama carmen bileğimi tutuyordu.
Uzun koridor sonunda,revire girdiğimizde,bembeyaz bir oda beni karşıladı. Ortada yatak,etrafında paravan vardı. Köşelerde ise dolaplar,masalar vardı.
Yatağa ilerleyip,oturmamı söyledi. Oturup,beklemeye başladım. Dolaptan sargı bezi ve tentürdiyot çıkardı. "sen mi pansuman yapacaksın?"diye sordum. Gülümsedi. "Annem doktor." Dudağımın kenarı kıvrıldı. "benim ki elektirik mühendısiydi.".dedim gülerek. Yanağın sızlıyordu.
"Başın sağ olsun" dediğinde kaşlarımı çatım. "sen nerden biliyorsun?"dedim. "-dı eki gelmiş." Dedi ve tentürdiyot sürdüğü pamuğu alarak yanıma yaklaştı. Gerildim. "yanar mı?"gülerek "hayır."dedi. yüzüme pamuğu basıp,geri kaldırdı. Elimle yüzüme dokunmaya çalışınca,ellerimi bir eliyle tutup,diğer eliyle pamuğu bastırmaya devam etti. Bir yandan da yanağıma üfleyerek,yanmasını engelliyordu. "tamam bitti. Sargıya gerek yok. Şurada şeffaf yara bandı olacaktı."diyip dolaba yöneldi.
O sırada içeri aniden esta girdi. Nefes nefese kalmıştı. "hemen bahçede toplanıyoruz. Okulu boşaltmam söylendi."dediğinde ayağa kalktım. "ne oldu?" diye sordum.
Gözleri dolmuştu,ağzından zar zor şu kelimeler çıktı "Madison öldürüldü."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAŞAMIN SIRRI
Adventuremükemeliyetçi sanılan bir okul ve okulun haneye katığı bir takım sırlar.