마흔둘

4.2K 343 168
                                    

[muzigi belittigim yerde acin, sizi seviyorum]

08/03/19 akşam 22.44

kırgındım. belki yaptığım bencillikti, saçma sapan duyguların içerisinde kalmıştım ama kırgındım işte. içimdeki kaosun dışarıya vurmasına engel olamıyordum. jung hoseok benim için hayatımın denge taşı gibiydi. o olmadığında yıkılacağımı ve enkazımdan başka geriye bir şey kalmayacağını biliyordum. annemin beni ayda bir defa araması ve namjoon'un iki günde bir gelen 'iyi misin' mesajları hariç yaşamımla ilgilenen, beni seven veya beni sevmesini umursadığım kimse yoktu. hoseok bu hayatta beni sevmesini istediğim tek insandı. benden kopamamasını, bana deli olmasını istiyordum. en başından beri bu böyleydi.

şimdi bu duruma o kadar yaklaşmış gibi hissediyordum ki bana yazdığı mesajdan sonra nasılsın demek için bir saniyesini bile ayırmaması ve üstüne sahnede delicesine şov sergilediği kim taehyung'la aynı anda instagram'da fotoğraf paylaşması içimdeki yanardağı patlatmıştı. üstelik siktiğimin tae'si mükemmel bir herifti. bunun bilincinde olmak beni çıldırtıyordu işte. esmer teni, dans ve vokal yeteneği, mizacı hepsi insanların ona aşık olması için yaratılmış gibiydi ve ben delice korkuyordum.

onunla hayalini dahi kuramayacağım şeyler yaşamışken beni bırakırsa sasaeng olduğum zamanlardan bile daha uzak olacaktım ona. tanımıştı çünkü beni, her ayrıntımı biliyordu artık. istese tek hareketiyle yok olurdum.

bu düşünceler beynimi kemirirken onun yanına gitmem gerektiğini fark ettim. onun yanına gitmeli onun da istediği gibi ona sarılmalı hatta eğer isterse onu öpmeliydim. ben onun için vardım değil mi? ona karşı savaşamazdım.

üzerime boğazlı bir badi geçirdiğimde elime ilk gelen kısa kollu, metal grubu tişörtümü giyinmiş ve aceleden yalnızca elime alabildiğim montumla arabama atlamıştım. koşarak ona gitmek istiyordum ki zaten kaçsam bile her sokağım yine ona çıkıyordu.

konser mekanına vardığımda konser çoktan başlamış hatta bitmek üzereydi. kapıda bekleyen güvenlik görevlilerini tanıyamamıştım, ya mekanın çalışanlarıydılar ya da hoseok gerçekten çevresindeki elemanları benim için değiştirmişti. yoksa benim yüzümden mi demeliydim? umursamıyordum.

tek istediğim onu görmekti.

kafamı kaldırıp kimliğimi ellerine verdiğimde boyu diğerinden kısa olan "benimle gel." demişti. neden içimdeki acaba dövülecek miyim sorusu hep kafamdaydı. bir gün dövüleceğime o kadar emindim ki. sesimi çıkarmadan adamı takip etmiş gerginlikten tişörtün kollarını ellerimin üzerine çekmiştim. beni kapıdan girdikten sonra mekana girilen lobiden değil sol taraftaki yoldan devam ettirmişti. sorgulama gereği bile duymuyordum. her ne kadar büyük bir mekan olsa da hoseok'un kitlesi için küçük bir yerdi. albümü çıkmıştı, yakında dünya turu başlayacaktı bu yüzden bu geceki konser tamamen idol kitlesine hitap ediyordu. her grubun rapperları underground rapperların çoğu buradaydı. yani özel bir konserin vip davetlisiydim. umrumda bile olmayan şeylerdi. içerideki bi grup insan, müziğine hayran kaldığım insanlar şu an hiçbirisi umrumda değildi. çöpün içinde dahi buluşabilirdik, sadece onu görmek istiyordum. sinirimi çıkartayım istiyordum. sahnedeki aşırı yakın halleri kafamı yememe sebep olmuştu, bu yakınlıklarının sahneyle bitmiyor olduğunu 3 yıldır görüyordum. tae her fırsatta ona sarılır, korkusuzca öper, omzunda uyur ve saçlarını sevdirirdi. benim aşık olduğum adama kendi saçlarını sevdirirdi. tüm bunları bilmeme rağmen sadece bir fanartın beni çıldırttığını zannediyordu. hayır, bu taehyung'a karşı içimde onca zaman tuttuğum sinirin patlamasıydı. sahnede düet yapmaları, birbirlerine gülümsemeleri benim için sınırdı artık.

sasaeng |sope| √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin