M.A-1

3.7K 104 17
                                    

İlk hikayem değil, son olmasını da istemiyorum o yüzden desteklerinizi bekliyoruuummm ❤️✨
Hikayeye başladığınız saat 🪐👉🏻
⚖️👩🏻‍⚖️🖤

Topuklu ayakkabılarımın sesi büronun koridorlarında yankılanırken cübbenin bana ne kadar yakıştığını düşünmekten kendimi alıkoyamıyordum. Avukat olmak benim için sadece bir hayal iken şu anda bu cüppenin altında bilmem kaçıncı davam için heyecanlıydım. Babamın adını temizlemek için eline aldığım bu meslek bana şimdi çok şey katıyor hatta kazandırıyordu. Asla kendimce haksız olduğunu düşündüğüm kişilere avukatlık yapmıyor, bu yüzden özel bir büroda kendi müşterilerimi kendim buluyordum. Utanacağım tek bir davam bile yoktu. Kendimle gurur duymanın zirvesinde iken merdivenleri teker teker çıkmaya başladım. Bir avukat olarak savcılar gibi korunmadığım için ben kendimi korumalıydım ve bu yüzden de asansör gibi kapalı, gözlerden uzak, tehlikeye açık yerleri tercih etmiyordum.

Merdivenleri bitirdiğimde nefes nefese kalmışken hızımı arttırmış gerekli dosyaları almak için ilerliyor aynı zamanda da elimdeki dosyayı inceliyordum. Birinin bana çarpmasıyla dengemi kaybetmem ve elimdeki dosyanın merdivenden aşağı bi anda uçması bir anda oldu. Durumun şaşkınlığıyla çığlığı bastım. Bana çarpan kim diye bakmak isterken beni umursamayıp aksine bir de özür dilemeden ilerlediğini görmem sinir katsayımı arttırmıştı. "Hey beyfendi ! Size bir adab-ı muaşeret kitabı almamı ister misiniz ? Zira yaptığınız çağ dışı bir ayılık da !" diye bağırmış fakat gözden kaybolan dağ ayısını durdurmaya yetememiştim.

Dosyalar ! Her şeyden önce dosyalarda gizli bilgiler vardı ! Trabzanlardan sarktığımda merdivendeki dosyalarımın artık orada olmadığını görüdüm. Nasıl olurdu ? O dosyayı kaybetmem meslekten atılmama eş değerdi.  Her şeyden önce kim alırdı ki ? Etrafıma defalarca baktım. Merdivenleri indim, insanlara sordum. Hatta bir ara durup "Buradaki kırmızı dosyayı gören bir Allah kulu da mı yok be !" diye bağırıp avukatlığın bana kattığı kibarlığı bir kenara fırlatmıştım. Yoktu ! Resmen kocaman dosya gözlerimin önünde yok olup gitmişti.

Oturup ağlamak istiyordum ama mesleğimin elimde kalıp kalmamasına önümdeki 2 saat karar verecekti.  Ayağımdaki 7 cm topukluları umursamadan asansöre koştum. Şu saatten sonra bana kimse o dağ ayısı kadar zarar veremezdi ! Asansöre bindim, -1 yazan düğmeye bastım ve sabırsızca beklemeye başladım. Ayağımda topuklular olmasa merdivenlerden koşarak inmeyi de bilirdim. Asansörün her zamanki gereksiz kalabalıklığı -1. kata gelinceye kadar yok olmuştu. Asansörden seri adımlarla çıkarken kayıt odasının yolunu tuttum. Bu kat daha mı karanlıktı bana mı öyle geliyordu bilmiyorum fakat durumumun kötülüğü yüzünden yavaş yavaş kriz de geçiriyor olabilirdim bence. Tek çarem vardı o da Hüseyin Abi. Kayıt odasının kapısını bile tıklatmadan girdim ve Hüseyin abinin beni sorgulayan bakışlarını en akıcı ve açık bir dille yanıtladım. "Dosyamı merdivenlerde kaybettim Hüseyin Abi. Birisi aldı ama kim göremedim bile. Her kim aldıysa bulmalıyım yoksa işimi kaybedeceğim !!" Sonlara doğru ağlamaklı çıkan sesim beni daha da çileden çıkartıyordu. Şimdi zamanı mı sence Asel ? "Hallederiz kızım sıkma canını, sen katı ve saati söyle yeter. Sonrasında bana güven. " dedi Hüseyin Abim aşırı güven veren sesiyle.

Her şeyin hallolacağına bir anlık inanmıştım telefonum çalmaya başladı. Şimdi sıçtın Asel, buraya kadarmış. Büronun sahibi Haluk Abi veya şuanki durum neticesiyle "Haluk Bey" arıyordu. Korka korka açtım telefonu. "Efendim Haluk Bey ?" dedim durumdan çoktan haberi olduğunu düşündüğüm için. "Bey mi ? Yanında müvekkilin var herhalde Aselcim. İşin bittiğinde odama gelir misin sana bir kargo yollanmış, önemli gözüküyor." dedi Haluk Abi son derece normal çıkan sesiyle. İçime resmen buzlu su boşaltmıştı hiç farkında olmadan. Gözlerimi Hüseyin Abinin bir süredir uğraştığı fakat benim asla anlamadığım kamera kayıtlarının olduğu ekrana diktim. "Var mı bir şey Hüseyin Abi ? Ne kadar sürer bulman ?" diyerek göz teması kurmak için yüzüne baktım.  "Valla ben de anlamadım ki kızım. Kayıtları bulamıyorum.  Arada kameralar aksar ama hay aksi sana mı denk geldi ki ?" dedi en az benim kadar üzüldüğünü ve endişelendiğini belli eden sesiyle ve devam etti. "Sen canını sıkma, sana elbet geri getirir her kim aldıysa. Hem kim n'apsın senin dosyanı ? Sıkma tatlı canını." diyerek beni teselli etmeye çalıştı. Buruk bir gülümsemeyle "Sağol Hüseyin Abi." diyerek kayıt odasından çıktım ve Haluk Abinin odasına gitmek için asansöre bindim.

Kara kara düşünüyor fakat hâlâ bir anlam veremiyordum. Düşünürken ne zaman geldiğimi bilmediğim Haluk Abinin kapısına tıklattım, "Gel !" sesi duyunca usulca içeri girdim. Bu olay duyulursa sadece benim değil Haluk Abinin de başını yeterince ağrıtacaktı. Kapıdan girdiğim an göz göze geldik ve samimi gülümsemesiyle, içtenlikle sordu " Nasılsın Aselcim ? Sesin kötü geliyordu, bir şey mi oldu ?" Haluk Abi sadece patronum değil ayrıca bana abilik yapan çok iyi biriydi. Ona bu hatayı nasıl yapmıştım. Suç benim olmasa bile suç benimdi. Ne saçmalıyordum acaba. Adamın yüzüne yarım saattir mal mal bakıyorsun Asel cevap ver artık !  Sahte ama şuanlık beni kurtaracağını inandığım gülümsemeyle sorusuna yanıt verdim. "İyiyim Haluk abi çok sağol, önemli bir şey yok." dedim. Dosyanına kaybolduğunu yarına kadar söylemeyecektim. Belki dosyam bana geri gelecekti... "Kargo diyordun ?" diyerekten gözlerine baktım. Hemen şu kargoyu alıp bu odadan çıkmak istiyordum. Sanki ona bu olayı söylemediğim her saniye ona ihanet ediyor, arkasından iş çeviriyormuşum gibi geliyordu. Fazla erdemini bir kenara sakla, şu kargoyu al ve çık artık Asel ! İç sesim beni kendime getiriyordu ki Haluk Abinin sesiyle kendime geldim. "Pek beğenmedim halini ama öyle diyorsan öyle olsun. Al bakalım kargon burada." dedi ve kahverengi bir kutuyu bana uzattı. "Kimden geldiğini yazmamışlar." dedi Haluk Abi ben kargoyu incelerken. Gözlerine onaylar bir ifadeyle baktım ve gülümsedim "Teşekkürler Abi. İyi günler." dedim, cevap vermesine izin vermeden kapıyı kapatıp çıktım.

Otoparkın boş, gri, ruhsuz duvarlarında topuklu ayakkabın sesini duyuyor ve 2 saat önce ne kadar da mutlu olduğumu anımsıyordum. Arabamın anahtarını küçük beyaz çantamdan çıkardım, arabamın kilidini açtım ve hızlıca bindim. Bugün artık bitmeliydi. Bana çarpan dağ ayısını düşündüm, düşündükçe en sert küfürlerimi savurdum, sonunda kafamı direksiyona vurdum. Acaba bu işten nasıl sıyrılacaksın Asel ? diye düşünürken gözüme az önce Haluk Abiden aldığım kargo takıldı. Kimden gelmişti acaba ? Tüm merakımla kutuyu hızlıca açtım.  Ama bu... Bu benim sabah kaybettiğim kırmızı dosyamdı ! Gün bitmeden bana geri gelmişti. Önce elime aldım ve sıkıca sarıldım. Dosyaya sarılmak şu an ne kadar mantıklıydı umrumda bile değildi.  Dosyamın içini açmamla hayal kırıklığına uğramam arasında 2 saniye bile olmadığına yemin edebilirdim. Dosyamın içindeki tüm belgeler gitmiş, içine boş a4 kağıtları ve bir de not bırakılmıştı...
"Seninle küçük bir anlaşma yapmalıyız Avukat Hanım. Şu adrese gelirseniz belgelerinizi size teslim etmek istiyoruz. Eğer gelmez ve polise şikayet etmek isterseniz kamera kayıtlarıyla kaderiniz aynı sona çıkar."  -Fatih Zarifoğlu

Mafyanın Avukatı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin