M.A-4

1.8K 68 0
                                    

Selamlaaaar 🥳 Ben geldim, hoşgeldim
Medyada Asel var 👩🏻‍⚖️💃🏼
."Pek sevgili avukatımı ağlatan şeyi ben vermiş oldum o zaman ilacı da bendedir diye düşündüm. Sana kapı gibi omuz veriyorum. Yıllarımı aldı bu omuzları yapmak haberin olsun avukat hanım." dedi ve gözlerime baktı. Tepkimi ölçer gibiydi. Kapattım gözlerimi koydum başımı omzuna. Gülümsedim; hiçbir şey olmamış gibi, yaşanmamış gibi. Babamın suçlu olduğunu bilmiyormuş gibi. Kim olduğu o sırada pek de umrumda değildi. Ağlamadan durmak için savaş veriyordum. Fakat ertesi sabah gördüğüm haberler aptallığımı tam anlamıyla göz önüne seriyordu. BEN NE YAPMIŞTIM ?

⚖️👩🏻‍⚖️🖤
"Yalansız kul mu var ? Girdiğin yol mu dar ? İçin neden üşür ? Çıktığın dağ mı kar ?" demiş Nil Karaibrahimgil. Sabah uyanıp kahvemi içmiş, kendime gelebildiğim kadar gelmiştim. Dünü düşünmek bende garip hisler uyandırmıştı. Babamın söylediği yalanı herhangi bir yalan gibi normal sayabilir miydik ? Dün o omuzlarda bulduğum gereksiz ama aradığım huzuru en son babamda duymuş olmam ne kadar yanlış bir yolda olduğumu mu gösteriyordu, bilmiyordum. Bu yolun yanlış mı, doğru mu olduğunu o yola girmeden bilemeyeceğimin artık farkındaydım. Doğru sandığım yanlışlarla başbaşaydım ve yanlış sandığım doğruların ne zaman istila edeceğini merak ediyordum. Yalnızdım. Yapayalnız...

Evde terliklerimi sürüye sürüye ilerlerken parkeden gelen sesin boş eve dağılmasıyla televizyon kumandasını arıyordum. Bu miskin havam ve rahatlığımın nereden geldiğine dair en ufal bir fikrim yoktu. Sonunda koltuğun arasına sıkışmış kumandayı buldum ve televizyonu açtım. Bir-iki kanal gezerken bir magazin programında kendi fotoğrafımı görmemle kalakaldım. Elimdeki kahve kupasını yavaşça masaya bıraktım. Ne bekliyordum, ne buluyordum ? Televizyonda başlık olarak verilen "Ünlü iş adamı Fatih Zarfoğlu ve yeni avukat sevgilisi." cümlesi hayatımı boşa yaşadığımı gösteriyordu. Aptaldım. Çok büyük bir aptaldım. Bir katille şu iğrenç cümlede yer alacak kadar zekamı devre dışı bırakmış, kim olduğumu unutmuştum.

Televizyonun sesini açıp haberin geri kalanını dinlediğimde şu cümleleri duydum. "Ünlü iş adamı Fatih Zarifoğlu'nun hem yeni avukatı hem yeni sevgilisi insanları hayrete düşürdü. Bu zamana kadar kimseyle görüntülenmeyen Fatih Zarifoğlu, gardını düşürdü mü ? Bu başarılı avukatla ilişkileri nereye gidiyor ? Yoksa sadece bir çıkar ilişkisi mi ?"  Duymadıklarım duyduklarımdan ne kadar daha kötüydü öğrenmek bile istemiyordum. Telefonu masadan aldım, son bir kaç gündür son aramalarımdan düşmeyen numaraya tıkladım. Çaldı, çaldı, çaldı... Bir süre sonra harika bir bestenin notalarına benzettiğim o sesi duydum. Sesini seviyordum, omuzları gibi.

"Alo ? Bir şey mi oldu Asel Hanım ?" Sadece kibarlıktan sormuştu. Acelesi var gibiydi."Haberleri görmediniz mi ?" Hayranlığımı bir kenara bırakmalı ve sorunlarıma odaklanmalıydım. "Ne haberi ?" dedi her şeyden habersiz sesi. İnanmak mı istiyordum, inanıyor muydum bilmiyordum. "Sevgili olduğumuzu yazmışlar Fatih." Ona sadece adıyla seslenmek benim için yeniydi. Tepkisini merak ediyordum açıkçası. "Tamam şimdi hallederim ben daha konuşmazlar. Özür dilerim önceden engelleyemediğim için, benimle anılmak istemezdin, biliyorum." Ve kapattı. 23 saniyeyi aşmayan bir konuşmaydı bu. Yalnızlıktan buna sarıyor olabilir miydim ? Yapmadığım şey değildi. En iyisi test etmekti.

Avukat, savcı ve doktordan oluşan bir takımla gece kulübüne gitmek mi ? Bizden tehlikeli başka hiçbir çete göremiyordum. Margaritamı yudumlarken aklıma HIMYM dizisi geliyor ve gülmeden edemiyordum.  Konuşan yeni doktor Akın'ı dinelemeye başladım. "Küçük kızın annesine bir daha hiç ulaşamadım. Kız da mecburen yetimhaneye verildi. Arada ziyaret ediyorum ama yeterli gelmiyor." diyordu.  Akın çok duygusal bir doktordu. Haddinden fazla empati yapar, yapmayan herkese bunu aşılamaya çalışırdı. Kolumu omzuna koyup sıvazladım. "Good doctor." diyerek onu avutuyormuşum gibi yaptım. Herkes gülmeye başladı.  Akın bana döndü ve kötü kötü baktı. Bu onun şimdi sıçtın bakışıydı.

"Senin legal mafya sevgilinle nasıl gidiyor Aselcim ?" sesindeki eğlenme ses tonu sinir katsayımı arttırmıştı.

"Yanlış haber olduğunu anlamayacak kadar aptalsın demek ki doktorum." dedim ve kahkaha attım. "Haydi kalkın dansa." diyerek Cemre'nin elinden tutup kaldırdım. Bir saattir bana dik dik bakan çocuk ben piste gittiğim anda yanıma gelmişti bile. Elimde içinde margarita olan bardağım ben dans ettikçe sağa sola dökülüyor fakat umursamıyordum. Dans ettiğim çocuk elini belimden ayırmıyordu, sanki bırakırsa uçacaktım.

"Adım ne demiştin ?" Yüksek müzik nedeniyle bağırarak sormuştum sorumu. Daha sonra kokteylimden bir yudum aldım. Adını henüz hala bilmediğim çocuk gülümsedi.

"Anıl, Anıl demiştim." Gözleri çok güzeldi. Müziğin ritmiyle beni döndürdü ve elimde zaten sağa sola dökülmekten biten margaritamın son damlaları da göğüslerimde yerini bulmuştu. Amacı zaten çok da düzgün olmayan Anıl'ın gözleri göğüslerime kaymakta hiç vakit kaybetmemişti. Daha sonra gözleri şehvetle dudaklarıma kaydı. Dudakları dudaklarıma ulaştığında her şey tam istediğim gibiydi. Benim ellerim onun boynunda gezinirken onun elleri hiç de doğru olmayan yerlerde özgürlüğü ilan etmişti.

Birbirimizde ayrılmamıza sebep olan şey birinin onu benden çekmesiydi. Kimin çektiğine bakmam beni hiç olmadığım kadar şok etmişti. Fatih hiç beklemeden bileğimden tutup beni barın çıkışına doğru çekiştirmeye başladı. Şu an sadece durursam yere düşerim korkusuyla yürüyordum. Dışarıya çıktığımızda bir anda karşılaştığım soğuk hava beni az da olsa ayıltmıştı.

"Ne yaptığını sanıyorsun ?" Sesi yüzüne göre çok sakin çıkmıştı. Kaşları çatılmış gözleri alev alevdi. Gerçekten bir açıklama bekliyordu.

"Eğlenmeye çalışıyordum, yani sen gelmeseydin başarıyordum da."
Hafif alkolün verdiği ciddiyetsizlikle gülmeye başladım.

"Böyle mi eğleniyorsun ? Kendini rezil ederek ? Neyi kanıtlıyordun o pistte biraz anlatsana. Arkadaşlarına baka baka öpüşürken sevgili olmadığımızı mı anlatıyordun herkese ?" Sesi bu kez yüksek çıkmıştı fakat bu sefer yüzü de sesine doğru orantılıydı. Benim yüzüm ise şaşkınlıktan ağzım açık kalmıştı. Bu anlattıkları doğruydu, fakat benim bile kabul edemediğim doğrulardı.

"Sen.. Sen ne saçmalıyorsun be ! Ne mi kanıtlamak istiyorum Sayın Fatih Zarifoğlu ? Hayatımdaki her şeyin aşırı boktan gitmesine rağmen ayakta kaldığımı, yalnızlıktan ölmediğimi ! Hatta... Hatta daha da arttırıyorum. Şu zamana kadar hayat ideallerimi belirleyen her şeyin yalan olması ve bu da yetmezmiş gibi bu ideallerimin tersine birine avukatlık yapmak zorunda olsam dahi hayatıma devam edebildiğimi kanıtlamak istiyorum !" Sesim sonlara doğru kısılmıştı. Ağlamaktan sesim daha da incelmişti ve artık çağırıyordum. "Sen Zarifoğlu, sen ben olmak ne kadar zor bilemezsin." Bir sinir krizinin ortasında mıydım şu an ? Barın merdivenlerine oturdum ve kafamı demirliklere dayadım. Çoktandır akmakta olan gözyaşlarım sayesinde gözlerim yanıyordu. Soğuk hava uykumun daha da çok gelmesine sebep oldu. Uyumuyordum ama gözlerim kapalıydı. En son gördüğüm şey Fatih'in beni anlamaya çalışan yüz ifadesiydi.

Fatih'in beni kaldırdığını hissettim. Havalanmamla birlikte sıcak bir havanın yüzüme nüfus etmesi bir oldu. Sanırım arabaya bindirmişti. Kendini derin bir uykuya bırakmanın tam zamanıydı...

Sırtımın rahat bir zeminle buluşmasıyla hafif uyandım. Biri üstümü örtüyor, gece boyunca ayaklarımın canına okuyam topuklu ayakkabılarımı çıkarıyordu. Bunun Fatih olduğunu biliyordum ve gözlerimi açarsam tüm sorunlar üstüme hücum edecekmiş gibi hissettiğim için gözlerimi daha da sıkı yumuyordum.

"Ben sen olmayı düşündükçe deliriyorum Avukat Hanım."

💰👨🏻‍💻🖤

Heyooo ! 🤯 Yeni bölümü nasıl buldunuz ? 😶

Mafyanın Avukatı Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin