"Beni yiyecek!"
"Anne! Anne!"
Küçük çocuk yatağından sıçrayarak uyandı. Gözlerini ovuşturdu ve eline bulaşan göz yaşlarıyla yorganının arasından çıktı. Çıplak ayakları zemine temas ederken korkuyla seke seke odanın kapısına ilerlemeye başladı.
"Sakin ol Channie"
"Olamam hyung. Yine gördüm onları." dedi çocuk, tombul yanaklarındaki gözyaşını kazır gibi temizlerken. Gözyaşlarından nefret ediyordu.
Arkasındaki kıpırtıyla odanın ortasında durdu ve ardına döndü.
Abisi onu izliyordu. Siyah saçları, beyaz teniyle çocuğa yaklaştı bir kuş gibi hafifçe.
"Onlar gerçek değil."
"Sizin gibi mi?" dedi oğlan abisinin elini omzunda hissederken.
"Evet, tıpkı bizim gibi." dedi Seungcheol. Oğlana gülümsedi gitmeden önce. "Diğerlerini uyandırmadan uyusan iyi edersin. Seungkwan hyungunun uykusu bir tüy kadar hafif."
"Tamam hyung. Ama gitme olur mu?"
"Yanındayım." dedi Seungcheol küçük çocuğu kucaklayıp yatağına yatırırken.
Onun yanına uzandı ve kafasını koluna dayadı. Huzurla gözlerini kapadı küçük çocuk. Kirpikleri sakince aşağı indi. Lâkin abisinin verdiği o huzur hissinin arasında yeniden gelecek olan ruhun kabusundan çok korkuyordi. Uyku onu çekip aldığında hyungundan, gidebilecek tek bir yeri vardı.
☆
"HYUNG! HYUNG!" diye korkuyla uykudan ayrıldı Chan. Eli ayağı titriyor, zihni kendini bir türlü koruyamıyordu korkunç kabuslardan.
"Neyin var Chan?"
Odaya giren annesiyle yataktan çıktı. Küçük ayaklarıyla annesinin göğsüne koştu.
"Kabus gördüm. Ama Seungcheol abim sorun olmadığını söyledi anne. Korkmuyorum ben." dedi dudaklarını büzerek. Kendini cesur göstermeye uğraşıyordu.
"Seungcheol diye birisi yok demiştim sana Chan." dedi annesi onu kucağından indirirken. Yüzü düşmüştü genç annenin. "Gerçeğe dön artık."
"Ama anne-"
"Yatağını toplayıp kahvaltıya in. Baban da kalktı."
Annesi onu dinlemeden odadan çıkıp gitmişti. Chan üzgünlükle yatağını toplamaya gitti.
"Ama duyuyorum, görüyorum. Seungcheol abim var işte." diye söylendi.
"Yine mi annen?" dedi yatağın yanındaki koltuğa oturan Dokyum hyungu.
"Evet hyung. Bana sizin gerçek olmadığınızı söyleyip duruyor. Ama duyuyorum ben sizi. Görüyorum işte."
"Annen haklı." dedi odanın diğer köşesinde görünen Seungcheol.
"Hayır değil Seungcheol. Biz onun yanındayız işte." dedi Jeonghan hyungu da itiraz ederek. Oğlanın kafası karışmıştı şimdi.
"Annem sizi neden göremiyor anlamıyorum." dedi oğlan okyanus mavisi yorganını yastığının üstüne atarken.
"Bazen kalp gözü gerekir Chan. Bazı şeyler için gözlerimiz yetmez. Yürekle bakmamız gerekir." dedi Jun hyungu az önce orada oturan Dokyum'un yerinden. Dokyum hyungu çoktan gitmişti.
"Benim yüreğimde gözüm mü var yani?"
Odanın diğer tarafından kıkırdadı Seungcheol. Oğlan yüreğinin olduğu yere elini koymuş şaşkınlıkla abilerine bakıyordu çünkü.
"Öyle de denebilir." dedi Jun gülümseyerek. Gülümsemesi küçük çocuğun kalbini pır pır ettirmişti.
☆
Devamı gelmeli mi?
Anlamayan varsa diye de anlatayım.
Küçük Dino'nun hayali arkadaşları var. Tam 10 tane hyungu var. Onu kabuslarından koruyorlar. Çünkü kabusları normal bir çocuğun kabuslarından daha fazlası. Onunla uğraşan bir ruh var. Bebekliğinden beri bu 12 ruh onunla.
Ve annesi bunların gerçek olmadığını savunuyor. Bazı hyungları da annesine katılırken bazıları buna itiraz ediyor.
Dino ise tüm bunların arasında büyümeye çalışıyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Soul | SEVENTEEN
FanfictionKüçük Chan kötü bir ruh tarafından abisinin ölümünden sorumlu tutuluyor. Fakat onu koruyan 10 tane hyungu var.