sekiz

148 27 19
                                    

"Biricik kardeşim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Biricik kardeşim.. Gel buraya." Soonyoung oturduğu yüksek sandalyeden Chan'i çağırdı.

Bu, Chan'in iki senedir gördüğü tek güzel rüya olmalıydı. Abisiyle tanışabileceği bir rüyadan uyanmak istemiyordu.

"Abi." diye seslendi Soonyoung'a ulaşırken. Abisinden aldığı güzel enerji bedenini titretti. "Seni çok özledim. Hiçbir şey hatırlamıyorum ama yemin ederim çok özledim."

"Ben de küçüğüm, ben de çok özledim. Kavuşacağız. Fakat kavuşmak için ömrünü güzelce tüketmen gerekiyor."

Chan, abisinin elleri arasındaki kafasını salladı. Yanakları imkânı var gibi daha tombul görünüyordu abisinin beyaz, büyük ellerinde.

"Annem, babam nasıl?" diye sordu bu sefer abisi. Gözlerindeki şefkat pırıltıları küçük çocuğu hoşnut etti.

"Annem senden hiç bahsetmiyor bana hyung. Babam da öyle. Ama kötü değiller. Sadece hâlâ biraz üzgünler." diye açıkladı Soonyoung'a.

"Güzel. Annem sözünü tutuyor."

"Ne sözü?" Chan atıldı hemen, abisi devam etmeden.

"Biricik sana ciğerlerimi vermeden önce onlara söz verdirtmiştim. Sana hiçbir şey belli etmeyeceklerdi. Sanki ben yokmuşum gibi davranılacaktı. Annem yapamaz sanıyordum. Sonuçta hangi anne çocuğunu unutabilir?" Soonyoung kardeşinin şakaklarını okşadı. "Ama başardı-"

"Ben başaramadım Soonyoung."

Duyulan koyu ses iki kardeşi de ürküttü. Hızla sese döndüler.

Yeniden siyahlar içindeki Wonwoo vardı karşılarında.

"Sana demiştim ki-"

"Senden emir almıyorum Soonyoung." diyerek iki kardeşi şaşkına uğrattı Wonwoo. Soonyoung'a karşı gelemeyecek kadar çok değer verirken bu atak onları şoka sokmuştu. "Artık yeter."

"Belki de hep yanlış yoldaydım. Bugün doğru yoldan gideceğim." yüzünde korkunç bir ifade vardı şimdi. Chan'in dişleri takırdadı bir an için korkudan dolayı, bu yüzden hemen abisine döndü ve ona daha da yaklaştı.

"Doğru yol neymiş?" dedi Soonyoung kuşkuyla. Küçük kardeşinin aksine, kumral çocuk hiç korkmuyordu. Oysa Chan altına işeyecek gibiydi.

"Belki de gerçekten masum olanı öldürmeye çalışıyorumdur." dedi sessizce. "Beni ölüler alemine almayan lanet olası şeytan belki de sensindir Soonyoung."

İşte tam o zaman Wonwoo arkasından hançer çıkarttı.

Soonyoung korumak için çevik bir şekilde itti Chan'i yanından. Wonwoo ona doğru koşmaya başlamıştı.

Chan fırlatıldığı sert zeminde doğrulmaya çalışırken Wonwoo'nun sesini duydu. Bağırıyordu kalın sesiyle. Şiddet haykıran bir hissiyat vardı sesinde.

Olanlara bakmak için irislerini abisine çevirdiğinde korkuyla geriledi sırtının üzerinde.

Wonwoo'nun hançerine tekme atan abisi hızla siyah saçlı çocuğu yumrukladı.

"Bana izin ver!"

"İzir ver bu acıdan kurtulayım!" diye yalvardı dudağı patlamış olan Wonwoo. Sendelemişti geriye.

"Sen buraya aitsin Wonwoo. Kendini sen öldürdün. Alın yazın olmadan aleme geçemezsin." Soonyoung hızla eski yapıda kolonların arkasına koştu.

"Sonsuza dek burada kalacaksın. Tabii eğer Chan'i rahat bırakmazsan. Sandığının aksine seni buraya bağlayan yine sensin. Kinin rahat bulursa Tanrı'nın izniyle aleme geçiş yapabileceksin."

"Uydurma Soonyoung. Beni hep kandırıyorsun. Hep de kandırdın."

"Yalan değil. Chan seni bu lanet dünyaya bağlayan kişi değil. Seni bağlayan aptal nefretin. Bizi ayıran bu nefretten kurtulmalısın Wonwoo."



Wonwoo ölüler alemine geçemeyen bir ruh. Bu yüzden asla huzura kavuşamıyor. Aleme geçmek içinse Chan'den kurtulması gerektiğine inanıyor.

Fakat aslında onu bu dünyaya hapseden Chan'e olan nefreti.

Chan'e olan nefreti de abisine olan devasa/yüce ve dostane sevgisinden doğuyor. Yani Wonwoo kesinlikle derin ve bağlı bir karakter. Lâkin çözümü oldukça kolay olacak.

Kısa hikâye birkaç bölüme son bulacak.

Soul | SEVENTEENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin