iki

184 32 6
                                    

"Hile yaptın hyung!" diyerek oyun konsoluna doğru attı kolu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Hile yaptın hyung!" diyerek oyun konsoluna doğru attı kolu. "Dikkatimi dağıttı Vernon hyung!"

"Sadece alnında leke var dedim." diyerek koltukta köşeye sıkıştırdı kendini Vernon hyungu. "Yalan değildi."

"Kaybettiğinde bunun zafere yaklaştıran bir adım olduğunu unutma." dedi Jun odanın diğer ucundaki koltuktan.

"Annen ne zaman gelecek ayrıca?" dedi Seungcheol. O da üçlü koltukta Vernon'un yanındaydı.

"Birazdan gelir." dedi Chan. Konsolunu televizyonun altına toplarken arkasındaki konuşmaları dinledi.

"Gitsek iyi olur." dedi Seungcheol.

"Odasında saklansak. Gerçi kadın bizi göremiyor bile." diye karşılık verdi Jeonghan.

"Ama Chan görüyor. Tepki verir ve annesinden yeniden azar yer." düşünceli olan Seungcheol konuştu. Fakat ardından ondan daha düşünceli olan Joshua katıldı sohbete.

"Onu gidince koruyamıyoruz Cheol." dedi. "O yine gelecek."

"Birimiz kalsın o zaman." diye bir seçenek sundu Cheol.

"Ben kalırım." dedi Minghao. Chan koltukta Seungcheol ve Vernon'un arasına sıkışıp oturmaya çalışıyordu. Cheol belinden itekleyerek ona yardım etti.

Sonunda koltuğa çıkmış olan Chan konuştu.

"Siz gidince o geliyor. Adını söylemek istemiyorum."

"Wonwoo."

"Evet, o işte." dedi adını söyleyen Dokyum'a kötü kötü bakarken.

Chan yeniden konuşacaktı ki dış kapıdan sesler gelmeye başladı. Hepsi bir anda tüyüp gittiler. Küçük Chan salonda yalnız kaldı iki saniyede.

"Beni bırakmayın diyecektim..." diye fısıldadı yalnız olduğu odaya.

"Abini sen öldürdün

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Abini sen öldürdün. Eğer hasta olmasaydın, o nerede olacaktı biliyor musun?" dedi Wonwoo cüretkâr bir şekilde Chan'e yaklaşırken.

Chan korkuyla olduğu yere sindi. Zifiri karanlık yerde yalnızca Wonwoo'nun suçlayıcı gözünü görebiliyor ve deli gibi korkak hissediyordu. Diz çökmüş bedeni bu oğlandan çok ürküyordu.

"B-bilmiyorum." dedi küçük çocuk sessizce. Gerçekten bilmiyordu.

Wonwoo, ayakları yerden kesilirken çocuğun yanına geldi. Uçan bedenini bir nefret topu sardı. "Evinde olacaktı!" diye bağırdı küçük çocuğa.

"Özür dilerim." diyebildi sadece Chan.

Neyden dolayı dilediğini de bilmiyordu.

"Onun yerine ölmeliydin. Sana ciğerlerini vermemeliydi. Nefessiz kalıp ölmeliydin. Lanet olası velet."

"Özür dilerim!"

"Seungkwan! Uyandır onu. Minghao nerede? Hani yanında kalacaktı? Vernon! Wonwoo'yu def et zihninden!"

S.Coups küçük çocuğun odasında emirler yağdırırken herkes onu dinliyor ve yapması gerekeni yapıyordu.

Küçük Chan titreyerek uyandığında Seungkwan'ın kollarında, ağlamaya başladı.

"Ben ne yaptım hyung?"

"Bir de soruyor!" odadan gelen yabancı sesle masa yerinde kalkıp Chan'e doğru yol aldı.

Masanın önüne geçen Jun'un sırtında parçalanırken masa, Seungcheol hızla Wonwoo'ya koştu. Bedenini elleri arasına alacakken Wonwoo siyah bir duman olup havaya karıştı. Yalnızca sesi kaldı odada.

Yankılandı durdu.

"Bu iş burada bitmedi."

Soul | SEVENTEENHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin