1. BİLİNMEZLİK ZEHRİ

665 77 377
                                    

Bölüm şarkısı:
Scarlett Rose - Dark Times

Bölüm şarkısı: Scarlett Rose - Dark Times

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

1. Bölüm: BİLİNMEZLİK ZEHRİ

"Kafamın içinde melekler ve şeytanlar birer savaş halindeydiler. Ve ben onları susturamayacak kadar güçsüzdüm."


Martın soğuk rüzgarını hissedemeyecek, keskin uğultusunu duyamayacak kadar tutsak olduğum bir hücreydi burası. Uyuyamayarak, güneşin batışını da göremeyerek erişmiştim vakte, ıssız bir odada, çığlık çığlığa olmak isterken suskun bir vaziyette...

Benim yaşım yirmi beş. Biraz ürkek, çokça çaresiz.

Benim yaşım yirmi beş. Bilinmezlik zehrinden kanaya kanaya içmiş, sonra da kuytu köşeye hapsedilmiş. Sevmiş, sevilmiş. Feda edilecekken heba edilmiş. Düşünmüş, taşınmış fakat hiçbir sonuca varamamış. Koşmuş, kaçmış, bitiş çizgisine varamadan ensesinden tutulmuş olan yaşım.

Bariz bir kargaşanın içinde geçen diğer yaşlarıma nazaran yalnız olmaktan da öteye geçerek kimsesiz kalan yaşım, yirmi beşinci yaşım.

Buraya mahkûm edildiğim o gündüzden, ve öncesinde geçirdiğim onlarca üzgün geceden beridir işkence ediyordu bana düşüncelerim. Suallerim korkularımı aşmış, her bir parçamı derinden yaralamıştı.

Shakespeare'ın şeytanlarla dolu diye kastettiği bu dünyada, nasıl olurdu da her şey böylesine kolay gerçekleşmişti? Bir insanı alıkoymak, günlerce eziyet ettikten sonra "Delirmiş bu." diyerek akıl hastanesine kapatmak hangi akıllının yapabileceği bir şeydi?

Hiç mi kimse fark etmemişti beni? Taş kaldırımlarda yol alan, alıp başını giden kaç insan görmüştüm ben, yardım dilendiğim, ulaşmaya çalıştığım belki yüz, belki de binlerce bencil...

Kıyamet gibi geçen ilk on beş günden sonra kurtulmaktan nasıl da ümidimi kesişimi hatırlıyorum hâlâ. Göz kapaklarımı ağır ağır yummuş, öyle bir iç çekmiştim ki bütün umutlarım yangında kora dönmüştü.

Tam da o an emin olmuştum işte. Hayatın sillesini yememiş olanlar, umursamazlıkla yoğrulmuş kahrolası bir tabakanın ardından bakıyorlardı dünyaya. Çünkü kimse kader ortağını zorlu yollarda bir başına bırakmaya dayanamazdı.

Dayanabilir miydi?

Ben tutsak edildiğim bu hücrede dururken kaç insan üşüyordu mart soğuğunda? Kaçının elleri çatlamış, dudakları kanamış, kaçının nefesi kesilmişti mesela?

Bugün doğduğu için kutlama yapan var mıydı acaba?

Hırıltı bir nefes salıverdim, kırık beyaza boyanmış odaya. Kendi doğum günümde benim yaşadıklarımı yaşamamaları için dua ettim. Anneleri üzülmesin, sevdikleri korkmasın ve özgürlükleri avuçlarının arasından uçup gitmesin diye dua ettim.

GÖLGESİZLER Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin