Bölüm şarkısı:
Kadebostany - Castle in the Snow
2. Bölüm: CANLI MAKTUL"Bir masa başında ölümüne dövüştü gurur ile öfke. Bir küp delindi, bin pişmanlık serzenişe geçti. Kaybın başladığı yerde savaşmak ölüme seslenmekti, ikisi de öğrendi."
İlkokulda bir kız çocuğu iken düşlediklerimden biri, genç bir kadın olduğum vakit nerede, ne yapıyor olacağımdı. Meraklı bir çocuktum ve de istekli. En çok da merak ettiklerimin düşünü kurardım.
Ben büyüyünce ne olacağım, diye sorardım kendime.
Ben büyüyünce nerede olacağım?
Bir film setinde aktris olacağımı düşünürdüm mesela. Ya da bir yayınevinde çalışan yazar... Karakolda polis, mutfakta aşçı... Belki de bir ofiste yaşam koçu... Çünkü tüm bu meslekleri merak eder, edinmeyi isterdim.
Meraklı bir çocuktum, ve de istekli.
Tanrım, tımarhanede beni görmüyormuş gibi bakan bir deliyle karşı karşıya kalmak, kurduğum düşlerin hiçbirinde yer almıyordu. Aynı tımarhanede deli olmak ise, hiç mi hiç yer almıyordu.
Meraklı bir çocuktum, ve de istekli.
Ama akıl hastanelerinde neler yaşandığını merak etmiyor, deli olmayıysa asla istemiyordum.
Sana, bu hayatta her istediğinin olacağını kim söyledi Feyr? Burası dünya, burada kaderini yaşarsın. Ve sen böylelikle bunu da öğrenmiş oldun.
Günaydın Feyr, günaydın. Lakin karanlık çöktü, çoktan battı güneş.
İnip kalktığı bile zar zor belli olan göğsümün daraldığını hissettim. Sonum böyle olmamalıydı.
Sonun böyle olmayacak. Burda olman hasta olduğun anlamına gelmiyor. İyisin ve güçlüsün. Güçlüsün, çünkü ümitlisin. Hep böyle kal.
Bana güç veren o sese güvenerek yol almak istedim. O meleğin sesine... Adımlarım, üzerimdeki ölü bakışların sahibine doğru yola çıktı. Niyetim konuşmak değil, odaya geçip uzanmaktı. Neyse ki ondan da ses çıkmıyordu.
Bakışlarını üzerimden çekmemişti, ki zaten ona çok da yaklaşmama gerek kalmamıştı. Aramızda birkaç metre kala sağa dönüp odaya girdim. Sonuncu yatağa ilerlerken duyduğum ayak sesleri merakla arkama dönmeme neden oldu. Peşimden gelmişti, odaya girmişti. Yine ne yapacaktı?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖLGESİZLER
Fiksi Remaja❄️❄️❄️ Kanlı bir kış gecesi, ensende ölümün sıcak nefesi. Bilinmeyenlerin gölgesinde kalmış aklının son zerreleri. Sırlarla dolup taşmış mezarların içi. Etinin üzerini süslemiş yanık izleri. Bir, iki. Bir, iki. Üçe geçmeden bulabilecek mi seni kurtu...