3

1.5K 166 65
                                    

Sam'in ölümü bile Tom'u cezadan kurtarmamıştı. Tom bu karanlık odadan nefret ediyordu. Birden aklına bir fikir geldi. Eğer isterse insanların canını yakabiliyorsa, eğer isterse uçurumdan aşağı düşerken yavaşlaya biliyorsa, neden bir ışık yapamasın ki? Avcunu açıp elinde bir mum ışığı olduğunu hayal etti ve elinde bir mum ışığı belirmesini gerçekten istedi. Başarmıştı. Karanlık oda artık onun için karanlık değildi. Karanlık oda artık onun için bir ceza değildi.

**

Tom için okula başlama zamanı geldiğinde bir şeyin çok iyi farkındaydı. Rahat bir yaşam için paraya, para için bir işe ve bir iş için iyi bir eğitime ihtiyacı vardı. Ne kadar beklerse beklesin babası onun için gelmiyordu. Belki o da annesi gibi ölmüştü. Tom istemeden de olsa bu hayatta yalnız olduğunu kabul etmek zorundaydı. Hala onu evlat edinmek isteyen aileler vardı ama müdüre onları Tom'u almamaları konusunda ikna ediyordu. Tom gerçekten o yaşlı cadalozdan nefret ediyordu. Evlat edinilip edinilmemek umurunda değildi ama o bunağın onun hakkında ileri geri konuşmasına katlanamıyordu.

Neyse ki okulda onu kimse tanımıyordu. Okulda derslerinde başarılı olduğu ve sorumlu bir öğrenci olduğu için öğretmenleri ona bayılıyordu. Sınıf arkadaşlarıysa umurunda değildi ama bu davranışı öğretmenler tarafından yanlış anlaşılıyordu. Öğretmenler onun içe kapanık ve utangaç bir çocuk olduğunu sanıyordu.

Okula başladıktan sonra Tom'un güç kavramına yeni şeyler eklenmişti. Yetimhanede herkes aynıydı. Herkes bir üniforma gibi aynı elbiseyi giyer, aynı yemekleri yerdi. Fakat okul farklıydı. Herkes aynı elbiseyi giyiyor olsa bile farklıydı. Tom ondan bir kaç yaş büyük olan Edward'ın formasını giyordu. Müdüre ona yeni kıyafet almamıştı. Sadece o değil, kitapları ve ayakkabıları da ikinci eldi. Sınıfta onun gibi başka çocuklarda vardı ama onlardan çok farklı olanlarda. O çocukların formaları hiç kullanılmamıştı. Kitapları, kalemleri yepyeniydi. Bu çocuklar babalarının bilmem ne iş yaptıklarıyla övünürken Tom daha babasının ne iş yaptığını bile bilmiyordu. Babasının yaşayıp yaşamadığını bile bilmiyordu.

İşte, o zaman Tom'un güç kavramına eklenen kelime zenginlikti. Bu dünyada zenginsen güçlüydün. İşte, bu yüzden yetimhanenin ona verdikleriyle yetinmemek ve zor günler için para biriktirmeye başladı. Sorun şuydu ki yetimhane onlara cep harçlığı vermiyordu. Bu nedenle o da bir işe girdi. Hafta içleri okula gidip derslerine çalışırken haftasonları öğleden önce gazete satıp öğleden sonra ayakkabı boyuyordu. Böylece çevresindeki insanların takdirini kazanıyordu.

Okulun ona öğrettiği ikinci şeyse insanlarla oynamak olmuştu. Sırf derslerinde başarılı olduğu için kimse David'in babasının Fransa'dan hediye getirdiği saati onun bozduğundan şüphelenmemişti. O saat gerçekten güzeldi ama David'in duvardaki saate bakıp ikide bir onu babasının Fransa'dan getirdiğini söylemesi sinirlerini bozuyordu. Saat bozulduğundaysa herkes saatin kendiliğinden bozulduğunu sanmıştı. O zaman David'in mosmor olan suratı görülmeye değerdi.

**

Tom dokuz yaşındayken yurda yeni bir çocuk gelmişti. Ondan iki yaş küçüktü. Hayır, onu ilginç kılan bu değildi, onu ilginç kılan Tom gibi farklı olmasıydı. Yurda ilk geldiğinde herkes ondan korkuyla geri çekilmişti. Teni, saçı hatta kaşları bile beyazdı. Gözleri ise en ilginci olanlardı. Onlar pembemsiydi. O gözler diğerlerine göre korkunçtu. Kimse doğrudan onun gözlerine bakamıyordu. Tom'a göreyse o gözler büyüleyiciydi. Yurttaki bazı çocuklar onun şeytan olduğunu söylüyordu. Aptallar. Tom gerçekten o çocukların aptal olduğunu düşünüyordu.

Diğerlerinin aksine Tom ondan korkmuyordu. Günlerce karanlık odada kalmıştı. Herkesin önünde meydan dayağı yemişti. Bir uçurumdan aşağı atılmış ve bir yılanla konuşmuştu. Tom bu dünyada beyaz tenli bir çocuktan daha korkunç şeyler olduğunu biliyordu.

Karanlığın Yükselişi [LORD VOLDEMORT]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin