2

1.7K 179 81
                                    


Koca Sam yaşadığı aşağılanmayı ve rezilliği unutmamıştı. İntikamını mutlaka alacaktı. Fakat Tom'a doğrudan saldırmanın ne kadar tehlikeli olduğunu da birinci elden öğrenmişti. Tom'u bir şekilde alt etmek için doğru zamanın gelmesini bekliyordu. Yoksa yurttaki konumu elinden alınacaktı hemde bücür Tom tarafindan. Çok geçmeden istediği fırsat ayağına gelmişti. Yurt piknik için kır gezisine çıkmıştı.

Tom o olaydan sonra diğer çocuklarla arasına daha fazla mesafe koymuştu. Piknikte de hepsinden uzakta oturmuştu. Yemeği biter bitmez yürüyüşe çıkmıştı çünkü diğerlerinin onunla oyun oynamak istemediğini biliyordu. Tom'un uzaklaştığını gören Sam onu takip etti. Tom uçurumun kenarına gelip manzarayı seyretmek için durduğunda ne kadarda savunmasız diye düşündü. Onun ne kadar tehlikeli olduğunu en iyi bilen kişi Sam'di. Daha önce kimsenin kimseye parmağını bile sürmeden o hale getirebileceğini ne görmüş ne de duymuştu. Çektiği işkence aklına gelirken titredi. Sanki bütün vücudu bıçakla dilim dilim dilimlenmişti. Sanki bütün kemikleri aynı anda kırılmıştı. Sanki dipsiz bir kuyuya atılıp sonsuza dek orada tek başına kalacak gibi hissetmişti. Şimdi onu iterse bir daha asla öyle hissetmezdi. Diğer çocukların böyle bir şey yapamadığını biliyordu.

Sam on dört yaşındaydı. Yapacağı şeyin cinayet olduğunu çok iyi biliyordu ama onu iterse kimse onu suçlamazdı değil mi? Diğerleri onun kazayla düştüğünü sanırdı. Etrafta hiç kimse yoktu. Hemen harekete geçti çünkü fikrini değiştirmek istemiyordu. Gizlice Tom'a yaklaştı ve onu aşağı itti. Hemen arkasını dönüp oradan uzaklaştı. Yaptığı şeyin sonuçlarını görmek onu korkutuyordu.

Tom göz ucuyla Sam'in onu ittiğini gördüğünde saliseler içinde düştüğünü anladı. Hızla aşağı düşüyordu ve çok korkuyordu. Yavaşla! Lütfen yavaşla! Yavaşla diye yalvardı. İlginç bir şekilde yakarışları karşılık bulmuştu. İçinden bir gücün harekete geçtiğini ve onu yavaşlattığını hissetti. Sanki etrafında görünmez bir kalkan vardı. Yinede yere çarptığında canı acımıştı.

Hala yaşadığını fark ettiğinde sırtını uçurumun topraktan duvarına yasladı. Nefes nefese kalmıştı. Derin derin nefes alıp verdi. Yine de sakinleşemiyordu. Az önce neredeyse ölüyordu. Ölümün ona bu kadar yakın olabileceğini hayal bile edemezdi. Küçük Tom henüz farkında değildi ama o günden sonra en çok korktuğu şey "ölüm" olacak ve ölümü alt etmenin yollarını arayacaktı.

Sakinleşene kadar orada ne kadar kaldığından haberi yoktu. Bir kaç dakika da olabilirdi bir kaç saat de.

Kendini toparladığında Sam'in onu öldürmeye çalıştığını anlayacak kadar zekiydi ve onu kurtaran şeyin gizemli gücü olduğunun da. Güvenebileceği tek şey istediği şeyi yapmasını sağlayan bu güçtü. Sam onu gerçekten de öldürmeye çalışmıştı. Bunu müdüreye anlatırsa ona inanmayacağını biliyordu çünkü daha önce hep böyle olmuştu. Küçük Jacy'nin pembe tavşanını çalmadığını söylemişti ama müdüre ona inanmamış ve onu karanlık odaya kilitlemişti.

Ya geri döndüğünde Sam onu tekrar öldürmeye kalkarsa ve bu sefer gizemli gücü onu kurtaramazsa. İçi ürperdi. Ölmek istemiyordu. Ne yapabilirdi? Peki ya, o Sam'i öldürürse? O zaman Sam onu ölüremezdi, öyle değil mi? Hayır bunu yapamazdı. Birini öldürmenin suç olduğunu ve öldüren insanların hapse atıldığını biliyordu. Bakıcı Mr. Smith oranın karanlık odadan yüz kat daha korkunç olduğunu söylemişti.

Peki Sam nasıl böyle bir şeyi göze alabilmişti? Ah, eğer o burada ölü bulunsaydı -bu düşünceyle titredi- onu Sam'in ittiğini kim bilecekti ki? Ayağı kayıp düşmüş de olabilirdi. Hatta kendi atlamış bile olabilirdi. Kısacası Sam'i öldürmek istiyorsa kimseye yakalanmamalıydı.

Karanlığın Yükselişi [LORD VOLDEMORT]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin