Yellow Flicker Beat

4.4K 294 25
                                    

İçimde hala çok şiddetli bir acı ve doluluk hissi vardı. Bir tür dikkat dağıtma çabasıyla onun hareket etmeyen bedeninde göz gezdirdim. Ellerini bileklerimden çekip kendi pijamasına indirdi. Üstündeki kumaşların tamamından kurtulması, bulunduğu pozisyonu bozmak gereği duymayacağı kadar çabuk ve rahat gerçekleşmişti.

Tamamen çıplak ve tanrısaldı. Göğsünde ve dövmelerinde göz gezdirdim. Başı öne doğru eğikken boynundan hiç çıkarmadığı karışık kolyeleri sallanıyordu. Kalçalarını geri çekti ve ani bir hızla yeniden girdi. Ah... Gözlerimi sıkıca kapattım. Yeniden geri çekildi ve yeniden girdi. Sertleşmiş uzun erkekliğini derinlerde hissediyordum. Gözyaşları yanaklarımdan kayarken, dudaklarımı aralayıp acıyla inlemekten çekinmedim. Bunu durduramıyordum. Kendini her itişinde, henüz kapanmamış bir yaraya sürekli bastırılıyormuş gibi sızlıyordu. Devam etti. Gözlerini benimkilerden bir saniye olsun ayırmıyordu. Ritmini bozmadan parmaklarını bluzumun uçlarında gezdirdi ve birden sıkıca tutup ikiye ayrılmasına sebep oldu. Pembe kumaş kollarımdan sertçe çekilip çıkarılırken ellerimi göğsüne yasladım.

"Lütfen Harry..."

Adını sayıklıyordum. Durması için. Ona yalvarırsam buna bir son vereceğini düşündüm.

"Bunu hak etmiyorum." diye bağırdım yeni bir sert itişle.

Beni duymuyor, bakıyor ama görmüyor gibiydi.  Sanki ruhu bedeninden ayrılmış gibi. Ellerim bulunduğu yere vurmaya başladığında hızını artırmıştı. Haykırdım.

"Lütfen dur!"

Sertti. Uzun ve kalın. Onun içimde olması fikri kulağa geldiğinden daha zordu. Bacaklarımı hareket ettiremiyordum. Sadece onun ritmi ve gözlerimden ayrılmayan yeşillerini yaşıyordum. Bu an içinde sadece bu vardı. Bir çift zümrüt ve bana ilk deneyimimi acıyla yaşatan bedeni.

Bunu benimle sevişmek için değil bana acı çektirmek için yapması durumu daha da zorlaştırıyordu. Başımı sağ tarafa çevirip onun hala kızgın olan yüzünü görmemeyi denedim. Çenemden sıkıca tutup başımı kendine çevirdi.

"Bak! Kime ait olduğuna iyi bak Leigh!" diye kükredi hareketini durdurduğunda.

"Ağlamayı kes."

Bunu yapamıyordum. Kendimi küçük düşmüş hissetmemin yanı sıra bu acı ağlamama sebep oluyordu.       

"Seni seviyorum Harry..."

Gözlerindeki alevin aniden sönmesine şahit oldum. Hala içimdeydi ancak hareket etmemesi daha rahattı.

Şaşkınca gözlerimi izlemeye devam ederken tırnaklarımı geçirdiğimi yeni fark ettiğim ellerimi göğsünden çektim. Soyulmuş derisinde tırnak izlerimi görüyordum. Ah acıyı hissetmemesi şu anki durumumda kıskanılasıydı.

"Yalan söylüyorsun." diye mırıldandı.

Gerçek olmasını ister gibi bakıyordu. Gözleri adeta bana yalvarıyordu. Düşündüm. Sadece iki saniye içine sığdırdığım yüzlerce düşünce baloncuğu vardı.

"Bu doğru." dedim kararlılıkla.   

"Yalan söylemeyi kes."

İçimdeki doluluk hissi onun benden uzaklaşmasıyla son bulmuştu. Şimdi fiziksel olarak daha rahattım. Yataktan kalkıp karşımda dikilince kusursuz vücudunu tüm çıplaklığıyla görme fırsatım olmuştu. Ve erkekliği hala fazlasıyla hazır bekliyordu. Ama o şu an bunu düşünüyor gibi görünmüyordu.

"Böyle bir konuda bana nasıl yalan söylersin? Ne kadar önemsediğimi bilmiyor musun?"

Alnında ve boynunda belirginleşen damarları öfkesini ölçmemde bana yardımcı oluyordu. Yatakta kırışmış çarşafı utançla bedenimi örtmek için kullandım.

CIPAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin