Blood On My Name

5.7K 328 14
                                    

Chop'a yaklaşmaya korktuğumdan gözlerimi dikmiş dikkatle izliyordum. Kulaklarım Harry'nin 'acıyor'larını duysa da onu düşünemiyordum. En ufak bir hareket etmesini bekliyordum ama hiçbir kıpırdama yoktu. Etraftaki hiçkimse yanımıza gelmiyor yada herhangi bir ses çıkarmıyordu.

"Leigh." dedi Harry aniden ayağa kalktığında.

Refleksle birkaç adım geri gittiğimde saniyeler içinde yanıma ulaşmıştı.

"Bir şeyler yapmalıyız... Hareket etmiyor Harry."

Telaşım onun uyuşmuş gibi bakan gözlerinde hiçbir endişe duygusu uyandırmamıştı.

"Umrumda değil."

Göz kapakları bile titriyordu ve kapanmak için yalvarıyor gibilerdi. Başını gökyüzüne kaldırıp derin birkaç nefes aldı.

"Kaç Leigh." dedi yüzüme bakmadan.

Hala olduğum yerde korkuyla dikilirken birden başını indirip kızarmış gözlerini benimkilere dikti.

"Canını yakmak istiyorum. Acıyı tüm bedeninde hissetmeni istiyorum Leigh. O yüzden. Hemen. Şimdi. Kaç."

Koş. Beynimin bacaklarıma yolladığı koş emri. Koş.

Hızla arkamı dönüp hiç beklemeden koşmaya başladığımda nereye gittiğimi bile bilmiyordum. Başımı çevirip arkaya baktığımda peşimden geldiğini gördüm. Öfkeli gözlerini görebileceğim kadar yakınımdaydı. Rüzgarın dalgalandırdığı, yüzüme gelen koyu saçlarımı görüş alanımı odaklayabilmek için arkaya doğru ittim. Koş. Koş. Koş. Sadece koş. Bacaklarım korkudan olduğunu tahmin ettiğim bir titremeyle beni taşımaya çalışırken sadece koşuyordum. Ayaklarım beni kampüs yoluna sürüklerken buraya gitmemin hiçbir faydası olmayacağını biliyordum. Odama girmem kapana sıkışmam demekti. Ve bu yerde gidebileceğim başka bir yer bilmiyordum.

Beni çözemediğim bakışlarla izleyen insanlar önümden çekilerek bana yol açıyorlardı. Hiç duraksamadan koşmama yardım ediyor gibilerdi.

Küçük taş basamak yoldan geçip kampüs bahçesine girdiğimde sadece birkaç saniye nefes almaya ihtiyacım olduğunu düşündüm ve durdum. Kalabalık. Ah Tanrım. Dışarıdaki oksijen bana yetmiyordu. Kalbim, sanki koşmaktan terleyen suratımda atıyormuş gibi zonkluyordu. Ellerimi çırparak yüzüme hava vermeye çalışırken arkamı dönüp baktım. Harry bahçeye girdiği an korkuyla yerimde sıçrayıp hızlı adımlarla yürümeye başladım.

Ritmimi yükseltip yurt binasına koşarak girdiğimde koridordaki tüm kapılar yavaşça kapanmaya başlamıştı. Deli gibi koşarken başka birinin odasına girmemin daha mantıklı olacağını düşünmüştüm. Harry tam arkamdaydı. Geçtiğim her odanın kapısına vurmaya başladım.

"Yardım edin!" diye bağırdım yumruğumu kapıya geçirirken.

Ön taraftaki açık ahşap kapılar da sertçe kapanırken üst katın merdivenlerine koştum. Aniden kollarımdan tutulduğunda tüm binada yankılanan bir çığlık atmıştım. Boğazımda o acıyı hissedebileceğim kadar yüksek bir çığlık. Okuldaki ve kampüsteki herkesin duyarsız olduğuna karar vermiştim. Sadece korkak değil ayrıca duyarsızlar!

Harry'nin eli ağzımı kapattığında göğsüne yasladığı sırtımdan uzanıp kolunu boğazımın altına doladı. Bir dakikadan az bir süre nefes alabilmek için bekledi ve sonunda ağzımın üstündeki eli saçlarımın arkasını sıkıca tuttu.

"Harry... Özür dilerim. Özür dilerim. Lütfen bana zarar verme."

Yalvarmaya başladığımda o bunu duymuyor gibi beni sürükleyerek yürüyordu.

CIPAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin