'Dave'yi öp ya da sonuçlarına katlan.'
Addison mesajı gördüğünde, yaslandığı lavabo mermeri olmasaydı sertçe yere düşebilirdi. Alnında birkaç ter damlacığı belirmişti. Göğsü hızla inip kalkıyor, kalbi göğüs kafesini her an parçalayacakmış gibi atıyordu. Addison bir adım sendelediğinde Dave kafasını çevirip kısa bir süreliğine onu süzmüştü. "İyi misin?" Yumuşak, kadifemsi bir ses Dave'den çıktığında Addison nefesini tuttu. Dave, Addison'un çokta iyi görünmediğini düşünerek sormuştu. Hasta gibi görünüyordu ve her an yere yığılacakmış gibi derin derin soluyordu. Addison'un zihninde şimşekler çaktı. Şimdi ne yapacaktı? Eğer dediğini yapmazsa bu sefer karşılığında yapacağı şeylerin riskini alamazdı. Belki de Francis'in bacağını kırdığı gibi Dave'ye de bir zarar vermeye çalışırdı. Bunu göze alamazdı. "İyiyim." Dedi Addison. Dave başını sallayıp geri önüne dönmüştü. Addison bir süreliğine Dave'nin sırtını izledi. Takımın mavi,yeşil ceketini giyiyordu. Ceketin aksında takımının ismi ve şahsına ait numarası yazıyordu. Addison kaşlarını çattı. Bu şerefsiz kimse artık dikkate alması gerektiğini biliyordu. Ayakları titrerken birkaç adımda Dave'ye yaklaştı. Şuan tam arkasında duruyordu. Tanrı şahit ya neredeyse düşüp bayılacakmış gibi hissediyordu. Dave arkasındaki gölgeyi farkedip önüne döndüğünde Addison'un arkasında kendisine yakın bir şekilde durup kendisini tereddütlü gözlerle izlediğini görmüştü.
"Evet?" Dave söylediğinde tek kaşını kaldırmıştı. Büyük ihtimalle Addison'un ona bir şey söyleyeceğini sanmıştı. Ellerini arkasındaki lavaboya yaslamıştı. "Ben şey..." Addison ne söylerse söylesin işin içinden çıkabileceğini düşünmüyordu bu yüzden yüreği ağzında atarken gözlerini sıkıca kapatıp Dave'nin dudaklarını öpmek için eğildi. Öpücük hızlıydı, Addison saniyesinde geri çekilmişti ama geri çekildiklerinde ikisinin de gözleri şaşkınlıktan kocaman açılmıştı. "B-bu ne.." Dave konuşmadan önce birkaç kere ağzını açıp kapattığında Addison endişeli gözlerle esmeri izliyordu. Ellerini birbirine bastırıp ağzının içinden kısa bir 'Özür dilerim.' dedikten sonra hızla tuvaletten kaçtı.
**
Addison yangın merdivenine oturmuş gerginlikten dudaklarının etlerini yiyordu. Şimdi ne yapacaktı? Dave'yi öpmüştü üstelik esmerin adını bile bilmediğinden emindi. Addison yüzünü eliyle ovuşturarak ayakları altındaki demir merdivenleri tekmeledi. Telefonu titrediğinde kızgın bir ifadeyle gelen mesajı okudu.
'Görev tamamlandı.' Siktir, siktir ve bir kez daha siktir.
**
Addison hastane odasından içeri girdiğinde elinde Francis'in en sevdiği şekerli donatlardan tutuyordu. Yüzündeki samimi gülümsemeyle yatağında ayağı alçılı bir şekilde yatan Francis'e baktı.
"Hey , Nasılsın?" Addison kapıyı arkasından kapattığında sordu. Carl, Francis'in yatağının başında durmuş sürahiyle bir bardağa su dolduruyordu.
"Nasıl olacak, sabahtan beri odasına gelen tüm hemşirelerle flört ediyor." Francis yerine Carl cevaplamıştı, diğeriyle alay ettiği çok açıktı. Söylerken Francis'e suyu uzattı.
"İyi olduğuna sevindim." Addison Carl'ın söylediklerine gülerken konuşmuştu. "Bana ne aldın?" Francis heyecanla sordu. Sargılı ayağı yukardan sarkan iplerle havada duruyordu. Yüzünde hafif yaralanmalar vardı ama çokta önemli değillerdi. Addison donat paketini Francis'in kucağına koyarken açıkladı."En sevdiğin donat dükkanından aldım."
"Sen bir tanesin. Bazıları gibi değilsin." Francis yalandan Carl'ı iğnelediğinde diğeri iç çekmişti.
"Para biriktiriyorum biliyorsun. Söz kameramı aldıktan sonra sana yemek ısmarlayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oyun
General FictionAddison'un sıradan hayatı, esrarengiz biri tarafından hiç istemediği bir oyuna çekildiğinde tamamen değişir. ** Bölümleri önceden biriktirdiğim için direkt paylaşacağım ama biraz tanınması ve merak edimesi için ilk yedi bölümü sizlerle paylaştım. G...