Meral'in telefonunu kapadıktan sonra hemen mesaj gelen numarayı aradım, Onur'un numarasını. İlk çalışta açıldı. "Bana sakın evinin orası olduğunu söyleme." Güldü, pencereden görebiliyordum. Aslında bloklarımızın arasında az bir mesafe yoktu ama yeterliydi. "Tamam sölemem." "Vazgeçtim, söyle. Orası değil mi?" Onaylarcasına başını salladı. "Vay canına!" Ellerimi saçlarımın arasından geçirip geriye attım ve devam ettim. "Tesadüfler çukurunda boğuluyor gibiyiz." "Öyle." kısa bir sessizlik oldu ve ben bu sırada gidip odamın kapısını kapattım. Sonra kafamda yanan ampulle pencereye geri döndüm; "Sen nasıl farkettin peki?" hemen cevap beklediğimi belli etmek için alnımı kırıştırdım ama farkettiğini sanmıyordum. "İnanamayacaksın ama, tesadüf." "Nasıl yani?" Nefesini verdi "Üşüyüp odamın camını kapatacaktım ki karşımda seni buldum." Telefonu tutmayan elini durum böyle dermiş gibi yanına açtı. "He bir de orası odan yani? Hah!" Başını sallamakla yetindi. Kafamın içinde tekrar ettim;
'O d a sı, b e n i m o n d a m ı n t a m k a r ş ı s ı n d a.'
"Neyse, artık kapatmalıyım, bir gece de tüm bunlar fazla geliyor. İyi geceler." dedim. Güldü ve el salladı. "Sana da."
Perdemi indirdikten sonra kendimi duşa giremeyecek kadar bitkin hissettiğimden sabaha erteleyip yatağımın içine girdim ve düşünmeye başladım. Beni huzursuz eden bir şeyler vardı. Rahatlamış olmam gerekiyordu, ama şuan sadece aklım karışmıştı. Yanlış giden bir şeyler vardı, istediğimi yapmış ve onunla konuşmuştum üstelik oldukça iyi bir sonuç almıştım, fazla iyi. Birkaç kez yatakta dönüp durduktan sonra sinirlenip doğruldum. Kaşınıyor muydum ben! Her şey rüya gibi gidiyordu, belki de akışına bırakmalıydım. Yine de buna ikna olmayan bir yanım vardı, ama onu bilincimin derinliklerine gönderdim. Bu gece huzurla uyumalıydım, en azından bunu haketmiştim. Bu yüzden;
Sen, içimi kemiren tuhaf his! Bu gece beni rahat bırakıyorsun.
Odamın ışığının yanmasıyla gözlerim kamaştı ve diğer hiçbir şeyin önemi kalmadı. "Anne! Gözlerim yanıyor." Kapının eşiğinden bana bakıyordu. "Alıştın tabi vampir gibi karanlıkta oturmaya." Gözlerimi devirdim. "Neyse, yattın mı diye bakmaya gelmiştim." "Yatmıştım annecim, sen ışığı açana kadar yatıyordum." Durduk yere kızmasına şaşırmazdım, terslemesine de şaşırmazdım. Ama yanıma gelip yanağımı öpmesini beklemiyordum. "Pekala, özür dilerim. İyi geceler." Gülümsedim. "Sana da annecim." Sonrasında ışığı kapatıp odamdan çıktı ve arkasında şaşkın bir ben bıraktı. Acaba bir şeye canını mı sıkmıştı?
Ama bu gece huzurlu uyuma kuralıma uyum sağlayarak sadece içinden geldiğini varsaydım, belki de bir kereye mahsus normal anneler gibi davranmaya karar vermişti.
Sabah gözlerimi açtığımda yine her zamanki gibi sadece hazırlanmaya vaktim vardı. O yüzden kalkıp üzerime siyah dar kot ve beyaz salaş bir kazak giyip, bal köpüğü rengindeki dalgalı saçlarıma hacim verdikten sonra evden çıkmam için sadece beş dakikam kalmıştı. Siyah montumu aldıktan sonra çantama bir kaç kitap sokuşturup dışarı çıkacaktım ki bir şeyi unuttuğumu farkettim.
Koşup dolabımı açtım ve on saniyelik bir taramadan sonra ihtiyacım olan şeyi buldum, kırmızı atkım. Hemen boynuma doladım ve koşar adımlarla evden çıkmadan önce mutfak masasında bulduğum elmalardan birinden bir ısırık aldım. Bu sabah muhtemelen karşılaşacaktık, belki de kırmızı atkı efsanesini öğrenmesinin zamanı gelmişti, kim bilir.
Ama işler umduğun gibi gelişmedi, yine.
Durağa gittiğimde onu göremediğimde yine son dakika koşarak yetişeceğini düşünmüştüm, genellikle bu otobüse birlikte binerdik ve özellikle dün geceden sonra onu yeniden, şimdi göreceğime neredeyse emindim. Ama öyle olmadı. Bu saatte dersi yok heralde diye düşündüm, hayal kırıklığına uğramıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kırmızı Atkım
Ficção AdolescenteTüm hayalinizin bir pencere kadar uzağınızda olduğunu düşünün, ulaşılması bu kadar kolayken dünyanın en uzak yeri gibi... Elif'in hayal bile edemeyeceği türde bir çocuktu O. Bebeksi yüzüyle tezatlık oluşturan çekiçi havası ve gizemli gibi görünen ki...