Herkese tekrardan selamlar... Kitaptaki genel algı karşılıklı diyaloglarla geçmesi, bu yüzden ilk bölümün kısa olduğunu düşünerek bundan sonraki bölümleri biraz daha uzun tutmaya karar verdim. Umarım sizleri sıkmam.... Sevgiler.....
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Metin yanımdan ayrılınca tekrar düşünceye dalmıştım. Metin her şeyle dalga geçer ama ön görüşleri her zaman doğru çıkardı. Bir keresinde beni uyarmıştı iş yerinde çalışan biri ile ilgili. Oda çok tanımıyordu ama bana bakışlarının altında hep bir şeyler aradığını dikkatli olmam gerektiğini söylemişti. Gerçekten de doğru çıkmıştı beni birkaç kez şikayet edip işten attırmaya çalışmıştı ama başaramamıştı en sonunda kendisi çıkmıştı. Metinin bu ön görüsünü bildiğim için acaba metin haklı olabilir mi diye düşünmeden edememiştim.
- Aklını başına al poyraz metinin boş çenesi yine açıldı işte. Benimki sadece yolda gördüğüm birine hayranlık. Belki bir daha görmeyeceğim bile.
Diyerek kendime cevap vermiştim sanki. Kahve faslı bittikten sonra yine dönmüştüm masama. Ne ara öğlen olmuştu anlamamıştım. Yemek arasında Metinle kapıda buluşup her zaman gittiğimiz küçük, sevimli, ev yemekleri yapan ve tanıdıkça sahibini çok sevdiğimiz Nurten ablanın yerine gelmiştik.
- Çocuklar hoş geldiniz
- Hoş bulduk ablam. Nasılsın ?
- Sizi gördüm ya daha iyiyim şimdi. Bu aralar fazla yoruluyorum sanırım.
- Senin güler yüzün yeter ablam o seni ayakta tutar her zaman
- Ve poyraz kibar ve narin görüntüsünü sergilemeye başlamıştır.
- Dalgacı metin. Oğlum iki dakika bir şeylerle dalga geçme vallahi ödül vereceğim sana.
- Söylenme metinimeeee. İnsanların içlerinde ne yaşadığını bilemeyiz ki poyrazım. Herkesin kendini farklı bir biçimde ifade etme, farklı bir biçimde yaşama şekli vardır. Sen kendini açıklayarak bir şeyleri gösterirsin, can sıkıntın olduğunda yüzünden anlaşılır. Ama metin öyle değil onun canı sıkkın olsa bile kimseye belli edemez böyle kendini çekip çevirip idare eder. Belki de dünyayla böyle dalga geçiyor bilemezsin.
- Nurten ablammmm ver elini öpeceğim. Bu poyraz rüzgarı kaç yıldır beni tanıyamamış ama sen çözmüşsün helal olsun.
- Deli çocuk otur hadi yerine yemek getireceğim size.
- Nurten abla yemekleri getir, kendinde gel bu poyraz aşık olmuş daha onu anlatacağım sana.
- Hay çenen tutulsun metin. Abla biraz önce sana hak verir gibi olmuştum ama yok bu çocuk adam olmaz ne olmuşsa o salıncaktan düştükten sonra olmuş zaten. Adam hala aşk diyor ya.
- Bir şeyler var sizin ağzınızda ama şu yemekleri alıp geleyim aç bıraktı demeyin sonra. Birebir dinlemem lazım poyrazım senden ne olduysa.
- Aşk olsun abla hiç aç bıraktın dermiyiz. Ama sen bu metine aldırma her zaman yaptığı gibi abartıyor işte
- Ne abartması, sabah söylediklerin mıh gibi aklımda vallahi. Abla sen yemekleri al gel bu ketum anlatmaz şimdi ben sana detayı detayına anlatacağım her şeyi.
Metine ancak söylenebilirdim. Kafasına taktığını yapan tiplerdendir. İçinde kötülük olmadığını bildiğim için hiçbir zaman kızamadım ona. Zaten kalp kırmayı sevmeyen biriyim metini asla kıramazdım. Sadece şu dalgacı hali, her şeyi abartması beni deli ederdi bazı zamanlar. Nurten abla, çoğu zaman hesap bile almazdı bizden ama yine de onu zor durumda bırakmamak için ondan gizli parayı masaya bırakıp kaçtığımız zamanlar bile olmuştur. Hiç evlenmemiş, çocuğu olmadığı için bizi çocukları gibi görürdü. Gidemediğimiz zamanlar telefon açar aç kalmayın, isterseniz oraya göndereyim yemeklerinizi derdi. Bizim için iyi düşündüğünü bilirdik. Hayatın onu çok yorduğunu daha doğrusu yalnızlığın onu çok yorduğunu söylemişti bir keresinde. Anne, babası o çok küçükken ölmüşler evin tek çocuğuymuş hep bir kardeşim olsun yanımda bana destek olsun isterdim derdi. Bunları duydukça hep şükrederdim halime. Güzel bir ailem ve can bildiğim kız kardeşim vardı. Nasıl hayatlar olduğunu içine girdiğinizde anlıyorsunuz. Kendi hayatınızın, yaşadıklarınızın, karşınızdaki insanı dinleyince ve sizinkinden daha zor, daha acımasız olduğunu anladığınızda nasıl mükemmel bir hayat yaşadığınızı anlıyorsunuz. Nurten ablada aynen böyleydi. Daha ne yaşadıkları vardı da belki bize anlatmıyordu. Belkide bizi çocukları olarak gördüğü için anlatmıyordu. Anne şefkati de böyle değilmidir. Çocukları üzülmesin diye bazı şeyleri göstermezler sizden saklarlar. Hayat herkese eşit değil, herkese aynı şekilde şanslı yazılmıyor. Bunu yaşınız ilerledikçe daha iyi anlıyorsunuz. Çocukken her şey daha masum daha oyun tadında oluyor. Asıl hayat siz bir şeylerin farkına vardığınız an ortaya çıkıyor. Bunun en büyük örneği de Nurten ablaydı en azından benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İçimdeki Melodi
Romantizm"Hayatın size o kadar çok sürprizleri vardır ki bunu yaşamadan anlamanızın imkanı yoktur. Bazen mutluluktan mutsuzluğun var olduğunu unutur, sadece mutlu anların tadını çıkartarak hayata tutunur ve ona odaklanırsınız. Poyraz'da mutluluğa tutunmuştu...