1

594 44 35
                                    

"T-Taehyung, ben, ha-hamileyim." Taehyung'un uzun parmakları ağlayan sevgilisinin gözyaşlarıyla yarışıyordu. Kollarını karnına sımsıkı sarmış olan genç adam delicesine ağlıyor, boğazının tahriş olmasını önemsemeden yüksek desibelli çığlıklar atıyordu. Sakinleşmeyi deniyordu, bütün gücüyle çabalıyordu fakat düşünebildiği tek şey test sonuçlarındaki "Pozitif." yazısıydı. Nefesleri göğsünde ağırlık yapmaya başladığında elleri sımsıkı tuttuğu karnından ayrılıp sevgilisinin göğsünü saran ince kumaşa tutunmuştu. "Jeongguk yalvarırım sakinleş biraz."

"İs-istemiyorum. İstemiyorum Taehyung. Onu istemiyorum."

"Biliyorum sevgilim, ben de istemiyorum. Aldırabiliriz, yeter ki sen iyi ol." Sesinin en yumuşak tonuyla kurduğu cümlesini bitirir bitirmez Jeongguk'un ince dudaklarına küçük bir buse kondurmuştu. Bununla birlikte Jeongguk'un hıçkırıkları duruluvermişti. Hala nefeslerini kesik kesik alıyor olsa da sakinleşmişti. Gözyaşları kirpiklerinden aşağı birer birer dökülürken derin bir nefes verdi. "Özür dilerim."

"Üzülme bebeğim, benim hatamdı. Ben özür dilemeliyim." Jeongguk'un tatlı küçük hıçkırıklarını dinlerken parmaklarının arasından kayıp giden yine onun ipek saçlarıydı. Öyle güzeldi ki Jeongguk, bazen işte böyle dalıp gidiyordu küçücük bir parçasına bile. Mesela bazen boynundaki benine takılıyordu gözleri, bazen bir türlü zapt edemediği için alnının ortasında duran tek tutam saça ve bazen yanağındaki ufak yara izine takılıyordu gözleri. Varlığına sebep olduğu bu yara için içi sızlıyordu fakat sonra bu kusurun bile onu daha da güzelleştirdiğini fark ediyordu.

"Eğer, eğer ben daha güçlü ol-olsaydım, böyle olmazdı." Taehyung Jeongguk'un hala kendini suçladığını bilmiyordu. Bilseydi eğer çok daha önce onunla konuşurdu çünkü biliyordu ki tek suçlu kendisiydi. Yıllardır pişmanlığını duyduğu o gün yüzünden Jeongguk bir sürü şey atlatmıştı ve hala içinde bir yerlerde sevgilisinin onu terk edip gitmesinden korkan suçlu bir çocuk vardı. Sevgilisi ise kendini suçluyordu. Hem de bu hikayedeki en masum kişi olmasına rağmen. Bunun devam etmesine izin veremezdi fakat konuşarak da halledebileceği bir şey değildi. Elinden hiçbir şey gelmiyor ve çaresizlik ruhunu yavaş yavaş kemiriyordu.

"Jeongguk, güzelim, ne olursun böyle düşünme. Senin hiçbir kabahatin yok. Kendini suçlamayı bırak atık." Ve parmakları tekrar ağlamaya başlayan Jeongguk'un gözyaşlarıyla buluşmuştu. Onun tenindeki ıslaklığı silerken kendisinin ağlamaya başladığının farkında bile değildi. Jeongguk'u kötü etkilememek için kendini tutmaya çalışıyor fakat onu böyle gördükçe farkına bile varmadan ağlamaya başlıyordu. Ufacık bir hüzün kırıntısına, kızarık gözlerine bile bakmaya kıyamazken kriz geçirip yataklara düştüğünü görmüştü sevgilisinin. Artık tek bir damla göz yaşına bile tahammülü yoktu. O günlere dönmekten ölesiye korkuyordu.

İkisinin de kendi düşünceleri arasında boğuldukları ve derin dalgaların arasında nefessiz kaldıkları sırada birbirlerinin varlığına tutunarak yarım saati geride bırakmışlardı. Taehyung bütün bu süre boyunca Jeongguk'u rahatlatmaya çalışmıştı. "Jeongguk," uzun süreli sessizliği bölen bu kelime o an ikisine de ağır gelmişti nedensizce. Taehyung içinde tuttuğu nefesini verip zorlukla tamamlayabildi cümlesini. "tekrar psikoterapiye başlamak ister misin?" Jeongguk, gözleri tekrar dolmasına rağmen kendini zorlayarak, ufak bir tebessüm için kıvırdı dudaklarını. Gururunu takıntı haline getirmiş kibirli biri değildi. Aksine mütevazi ve paylaşımcı bir karakteri vardı. Yine de yardıma bu kadar muhtaç olmak egosuna zarar veriyordu işte. İhtiyaçlarını reddedecek değildi tabii ama içinde bulunduğu durum yüzünden özgüvenini günden güne kaybettiğinin de farkındaydı ve bu acı veriyordu. Taehyung ile olan ilişkisine zarar vermekten korkuyordu. Son birkaç yılda onun yanına yakışmadığını düşünmeye başlamış ve iki kere depresyona girmekten son anda kurtulmuştu. Tüm bu şeyler onun enerjik ve neşeli ruhunu yok etmiş, yerine anksiyete ve depresyona meyilli, uyuşuk bir Jeongguk getirmişti. Sürekli yüksek bir uçurumun kenarında yürüyormuş gibi hissediyordu. Asla geçmiyordu ve bir gün kendini aşağı atmaktan delicesine korkuyordu. Hiçbir şeyden zevk almıyordu, sürekli korkuyordu ve asla rahat veya huzur kavramlarına yaklaşmayı başaramıyordu.

förflunta och framtidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin